29 Eylül 2010 Çarşamba

Bir Şeyler Ters Ama Nedir: Hanefi Avcı Olayı

TUHAF BİR TUTUKLAMA
Hanefi Avcı; Türk polis teşkilatında, medya dünyasında, toplum nezdinde ismi zikredildiğinde lanetle anılan değil aksine "dürüst polis" imajı olan birisi olarak biliniyor. Türkiye'nin en kritik dönemlerinde adaletli bir kimlik taşıdığına inanılan birisinin, bugün gelinen noktada tutuklanması... Tuhaf...
Sol terör gruplarına indirdiği darbelerle tanınırken yine bir sol örgütle ilişkilendirilmesi... Tuhaf...
Kazın ayağı öyle değil. Bu işte bu kazın ayağı nerede bilinmiyor.
Hasan Cemal'i, Rasim Ozan Kütahyalı'yı, Ali Bayramoğlu'yu okuduğunuzda Hanefi Avcı'nın en azından karşısında olmadıklarını görüyorsunuz. Tuhaf...
Ruşen Çakır'ı ve onun gibi gazetecileri gördüğünüzde Hanefi Avcı'nın yanında görüyorsunuz.
Sözcü gibi bir gazeteyi okuduğunuzda gözü kara bir şekilde Hanefi Avcı taraftarı olduğunu tesbit edersiniz.
Denklem oturmuyor...
Bir tuhaflık var...
Hislerinizi bir kontrol edin, yine aynı sonuç, adını koyamıyorum ama hissediyorum. Hissediliyor... Hissediyorlar...
Bir tuhaflık var...
Hanefi Avcı'da da bir tuhaflık diz boyu.
Yazdığı kitap tuhaf. Zamanlaması tuhaf. Yazdığı kitapta yazmadıklarıyla tuhaf...

Bu kadar tuhaflığın içinde sağlıklı bir yorum yapmak da aynı şekilde tuhaf olur diye bu tuhaflığa biz de katkı vermeyelim...

26 Eylül 2010 Pazar

Bana ne ama ne yapayım: BU ZİHNİYETTEN TİKSİNİYORUM

Bu ülkede yaşıyorum. Bu ülkenin olaylarına duyarsız olamayız. Evet, toplum ile çok farklı temel görüşlerimiz var. Ama inanın hangi görüş ve fikir olursa olsun, izlemiş olduğunuz bir film, okumuş olduğunuz bir roman; ilk tavrınız o olayın içerisindeki kahramanların durumuna göre vicdanen adalet tarafını tutmanızdır. Ben mümkün olduğu kadar bu ölçüyü muhafaza etmeye çalışıyorum.
Saadet Partisi'nde yaşanan olaylara bakar mısınız? Bana ne deyip kenara çekilebilirsiniz belki. Sandığa gidip oy kullanmayabilirsiniz de aynı zamanda. Ya da farklı bir tercihde bulunabilirsiniz. İnsani özelliklere sahip olan vicdan sahibi biri şu yaşananlara ne diyebilir?
Daha önce de Saadet Partisi'nin kongresinde yazan bir yazı dolayısı ile çok sert bir şekilde eleştirmiştim. Küçük olsun benim olsun zihniyeti, cemaatlerde ve örgütlerde maalesef sürüyor.

Şimdi soruyorum, Numan Kurtulmuş gibi bir beyefendi insanı kazanmışsınız, utanmadan, arlanmadan, hiç yüzünüz kızarmadan, hem toplum önünde rezil ediyorsunuz (iftarda yapılan rezillikler) hem de hiçbir zaman bu camianın geçmişinde görülmemiş kayyum cingözlüğü ile partiyi saltanat diktasına dönüştürmeye çalışıyorsunuz.
Saadet partisindeki "beyaz saçlılar" denilen, benimse "dinazorlar" adını verdiğim güruhun, şu son dönemlerinde aile şirketi gibi yönetmek istedikleri partinin düştüğü duruma bakar mısınız.
Beter olsun bu zihniyet...
Yetenekli insanları bir koltuk uğruna harcayan tüm zihniyetler beter olsun.
Dinazorlar yeryüzünden kalktı diyorlar, oysa ben her tarafta bu dinazorlardan görüyorum.
CHP'de Hz. Peygambere küfreden ve halkı aşağılayan, Dersim katliamını normal bir saldırı gibi gören dinazorlar görüyorum.
Saadet Partisinde, kendi saadetleri için haksız ve iğrenç ayak oyunları ile namuslu insanların ayaklarını kaydıran dinazorlar görüyorum.
İslami cemaatlerde, kardeşinin etinin lezzetinden tiksinmeyenler görüyorum.
Fasıkların haberlerini kendilerine ilke olarak benimsemiş burnu büyükler ve ukalalar görüyorum.
Abilik koltuğundan ayrılmayan küçük firavunlar görüyorum.
İslam kardeşliği diyerek yürürken arkadan hançerleyenler görüyorum.
Bu yüzden ey Saadet Partisine gönül vermiş kitleler, görün bunları ki dinazorların yok olması için sizin de elinizden bir şeyler gelsin.


Numan Kurtulmuş da o partiden ayrılması durumunda bana göre değerine değer katmış olur. Ayrılmayıp mücadele ederse de hiçbir şey diyemem. Ama ayrıldığında "kendi bokunuzla oynayın" anlamına gelir ki bu tavrı takdire şayan bulurum.

---------------------------

DİPNOT: Yukarıdaki yazıyı yazdığım tarih bellidir. Bugün itibari ile yeni bir gelişme oldu. Bu gelişme ile ilgili herhangi bir yorum yapmaya gerek yok, videoyu izleyin anlarsınız...
http://video.cnnturk.com/2010/haber/10/1/kurtulmus-ve-ekibi-spden-ayrildi

İnsanlaşmış şeytanlar yok mu diyenlere: Şeytan

Filmin Adı: Şeytan
Orj. Adı: Devil

M. Night Shyamalan, bu isim ilk önce 6. His filmi ile parlamasına rağmen, arkasından gelen filmler beni pek memnun etmese de mantığını anlamama engel değildi. Enteresan zihinsel faaliyetlerinin filme yansımasını, farklı bir mistik hava içerisinde anlatan bir yapımcı ve yönetmen. 6. His filmini çok beğenmiştim, farklı bir hava katıyordu açıkçası. Bu filmi de aynı şekilde çok beğendiğimi söyleyebilirim. Eski havasını yakalamış gibi geliyor. Film kapalı bir atmosfer havası verse de başarılı bir şekilde geriyor.
Yine gerçek olan bir varlığın bilim-kurgu ve mistik hava ile yoğrulması saçmalıkları var ama, konsept buna uygun zaten. Açıkçası insansı şeytanların varlığı muhakkak ama sadece öldürmeye odaklı değil ki bu şeytanın varlığı, burada öldürmeye odaklı farklı bir atmosfer anlatılmış. Kahramanların birbiri ile farklı açılardan bağlantısı da ayrı bir etki tabi.

17 Eylül 2010 Cuma

Abdülhamit'i Bize Niye Kızıl Sultan Olarak Tanıttılar ki: Abdülhamit'in Kurtlarla Dansı

Kitabın Adı: Abdülhamit'in Kurtlarla Dansı
Yazarı: Mustafa Armağan

KİTABIN KONUSU:
Son dönem Osmanlı padişahlardan Sultan Abdülhamid’in, Ecnebi devletlerin “Hasta Adam” dedikleri Osmanlıyı yok etme, parçalama veya tarih sahnesinde son darbeyi vurma planları yaparken, Abdülhamid’in bir barış ortamı tesis ederek vakit kazanmaya çalışması, ülkenin geleceğini kurtaracak bir nesil üzerinde titremiş ve onları, çıkacak bir kanlı savaşta kurban vermemek için kurtlarla nice mücadeleleri göze alan bir padişahın mücadelesini anlatmaktadır.

KİTABIN ÖZETİ:
Kitap beş bölümden meydana gelmektedir.
I. Bölüm: Abdülhamid’i Anlamak: Bu çok kısa bölümde yazar, Padişahın tam bir Tanzimatçı olduğu vurgusunu değiştirmek ve Tanzimat’ın ruhuna sahip çıkmakla birlikte, onun halktan kopuk tavra, hatta halka rağmenciliğe kaymasına karşı yeni bir yöneliş ve istikamet getirdiğini ifade etmektedir.
II. Bölüm: Şahsiyeti; yazar bu bölümde Abdülhamid’in kimliğini, entelektüel boyutunu, halk adamı olduğunu, çalışma temposunu, mutlaka okumaya zaman ayırdığını, sanatla ilgilendiğini ve meslek hobilerini anlatmaktadır.
III. Bölüm: Kurtlarla Dans; Konu başlığında da anlaşıldığı gibi Abdülhamid’in kendisinin iktidarı döneminde, gerek Avrupa, Amerika, Çin, Japonya, Yahudi ve Gizli Yahudi kuruluşları ile içerideki işbirlikçileri ile nasıl mücadele ettiğini anekdotlar aktararak güzel bir şekilde anlatmaktadır.
IV. Bölüm: Bir Proje Adamı; Bu bölümde yazar: Abdülhamid’in bir proje adamı olduğunu, Alt yapıya çok önem verdiğini, Okul açmada nasıl öncülük ettiğini, onun Haliç’te donanma çürütmediğini bu tür yakıştırmaların saptırma olduğunu, denizaltıcılığının babası olduğunu, hatta kendi döneminde galataport benzeri ihalelerin yapılması için tavsiyede bulunduğunu, değişik şehirlere neden saat kuleleri yaptırdığını yazmaktadır.
V. Bölüm: Babalar ve Oğullar; Yazar. Entelektüel olarak bilinen devrin aydınlarının Abdülhamid’e nasıl muhalefet ettiklerini ve sonraları bu aydın ve eğitimli insanların bazılarının pişmanlıklarını anlatmaktadır.

Sultan Abdulhamid’in tahtta iken onun kişiliğini, yapısını, düşüncesini ve onun kendi vatanını kurtlara yedirmemek için verdiği kahraman mücadeleyi anlatmaktadır. Mücadele ederken de Aydınlarımızın nasıl ilgisiz davrandığını ve Padişahı nasıl yanlış ve taraflı tanıttıklarını yazmaktadır.

İrfan'ın Yorumu: Bize Abdülhamit'i yanlış tanıttılar, bize İstiklal savaşını yanlış anlattılar, bize tarihimizi yanlış okuttular, öğrettiler. Ya bu devletin doğru yaptığı bir şey var mı Allah aşkına. Düne kadar düşman bellediğimiz bir padişahın gerçekte nasıl özelliklere sahip olduğunu, nasıl hizmetlerde bulunduğunu, eksikliklerini, despotizme varan uygulamalarını, bunun sebeblerini bize böyle mi anlatmışlardı. Tarihe ve tarihimizin kahramanlarına yerleşik görüşlerin dışında bakma tarzı getiriyor kitap, gerçi kitabın yazarının üslubunu ben pek beğenmiş değilim ama yine de Abdülhamit'in bilinmeyen yönlerini anlattığı gerçeğini ve hakkını teslim etmek gerekir. Biraz fazla Abdülhamit taraftarı olması da ayrı bir handikap gibi geliyor bana. Örneğin çok sevdiğim şair ve yazar Mehmet Akif'in Abdülhamit eleştirilerinin mantığını tam izah edemiyor. Aynı şekilde Said Nursi için de ikna edici bir izah göremiyorum. O yüzden ne Abdülhamit'i tamamen temize çıkaralım ama hakkını de yemeyelim derim ben.

Alışılagelmiş Seri Katil Serisi Daha: Alfabe Katili

Filmin Adı: Alfabe Katili
Orj. Adı: The Alphabet Killer
Bilgi Sitesi: http://www.sinemalar.com/film/25776/Alfabe-Katili/

Konusu: Öldürülen küçük kızların sırlarla dolu cinayetlerini kimin işlediğini bulmaya çalışan bir polis memurunun verdiği zorluklarla dolu görevini anlatan sürükleyici bir film

İrfan'ın Yorumu: Bir kadın polis, genç kızları öldüren bir seri katil, bu katili bulmaya kendini adamış şizofrenik hale gelen polisin alışılagelmiş öyküsü. Filmin sonunda her zamanki gibi kimsenin tahmin edemeyeceği birisinin katil olma hikayesi burda da becekiksizce işlenmiş. Seri katil filmleri içerisinde beğenmediğim filmler arasına rahatlıkla girdi. Tebrikler!

16 Eylül 2010 Perşembe

Alfred Amcama Uzak Kalmayalım: Cinayet Var

Filmin Adı: Cinayet Var
Orj. Adı: Dial M For Murder
Bilgi Adresi: http://www.sinemalar.com/film/969/Cinayet-Var/

Konusu: Alfred Hitchcock, Frederick Knott'un beğenilen oyunu Dial M for Murder'ı Grace Kelly, Ray Milland ve Robert Cummings'in dahil olduğu bir aşk üçgenini şüphenin mükemmel bir karışımı ile anlatıyor. Kelly, buradaki rolü ve beğenilen diğer iki 1954 performansları ile New York Film Eleştirmenleri ve National Board of Reviewk'in En İyi Kadın oyuncu ödüllerini kazandı. O, Cummings'i sever, kocası Milland onu öldürme planları kurar. Fakat planını anlatmak için yanlış bir numarayı arar, ve doğru numarada yanlış cevap alır ve parlak makaslar ölümcül bir silaha dönüşür. Mükemmel bir gerilim için 'M'yi çevirin.

İrfan'ın Yorumu: Tüm ihtimalleri göz önünde bulundurdunuz ve hiçbir açık kapı bırakmadığınızdan da zırnık kadar şüphe etmiyorsunuz. Tasarladığınız plan mükemmel, mutlak netice alacağınıza da katiyetle eminsiniz... misiniz? İnsan zekasının suiniyet beslediğinde ne şenaatlere kadir olabileceğinin ekspoze edildiği bu eseri; hayran kalarak ve hayretten donakalarak müşahede ediyoruz. Müthiş derecede akıcı ve yoğun zihin egzersizi olan, her bir sahnesinde geçen diyalogların mantık sınırları dahilinde olduğu, olasılıklar bütününde küçücük de / istemdışı da olsa tek bir parametrenin değişmesi sonucu tüm varsayımların istikametinin 180 derece dönüş yapabileceğinin kanıtı olan Dial M For Murder, Alfred Hitchcock'un analitik dehasının tebellür ettiği bir yapıt, iyi seyirler (bu yorum bana ait değil ama aynen katılıyorum)

İra Filmleri Etkileyici: 50 Ölü Adam

Filmin Adı: 50 Ölü Adam
Orj. Adı: Fifty Dead Men Walking
Film Bilgi Adresi: http://www.sinemalar.com/film/32717/Fifty-Dead-Men-Walking/

Konusu: 1980'lerde Belfast'ta yaşayan Martin İngiliz Polisi tarafından IRA'ya sızmak ve İngiltere için istihbarat toplamakla görevlendirilir.
IRA'ya gönüllü olarak katılan ve faaliyetlerinde yer alan Martin, birkaç sene başarıyla bilgi sızdırsa da açığa çıktı gün, örgütün işkencelerine maruz kalmaktan kaçamaz.
Martin McGartland'ın otobiyografik romanından uyarlanan 50 Ölü Adam, kendisinin 1991'e kadar yaşadıklarını ele alıyor. IRA'nın elinden kurtulmayı başaran McGartland, bugün bile halen saklanan bir isim.

İrfan'ın yorumu: Beni çok ama çok etkiledi...

15 Eylül 2010 Çarşamba

1940'lara Bir Bakış: Malta Şahini

Filmin adı: Malta Şahini
Orjinal Adı: The Maltese Falcon
Bilgi internet adresi: http://www.sinemalar.com/film/1517/Malta-Sahini/

Filmin özeti:
Özel dedektif Sam Spade, ortağı Miles Archer ve sekreterinden oluşan dedektiflik bürosunda her gün sıradan ve bilindik işlerin peşinde koşarken müşteri olarak gelen Brigid O'Shaughnessy'nin hayatlarına girmesi ile herşeyin değişeceğinden habersizdir.
Brigid, kardeşinin birlikte kaçtığı belalı sevgilisini bulmaları için iki dedektifi tutunca Archer, adamı bulmak için hemen peşine düşer. Fakat ortağının bu yolculuk sırasında gizemli bir şekilde öldürülmesi sonucu, Brigid'in aslında yalan söylemiş olduğu ortaya çıkar. Bütün bu yalanların uzandığı nokta, Malta Şahini adlı paha biçilmez bir heykele ulaşabilmektir. Sandığından çok daha büyük bir belanın içine batmış olduğunu anlayan Sam için artık sadece kendisini kurtarmak vardır.

İrfan'ın Notu: Siyah beyaz filmlerin çoğunlukta olduğu filmler, yani eski filmler nostaljik açıdan ve o dönemin yaşam tarzını görsellikle buluşturması, kültürel değişimi ayrıntılı bir şekilde bize sunması açısından her zaman ilgimi çekmiştir. Yie Bogart'ın çok meşhur filmi Casablanka da ha keza öyle. 2. Dünya savaşının başlarında Amerika'da çekilen film o dönem için enteresan özelliklere sahip. Film çekme tekniği ve oyuncuların şimdiki oyunculara göre tavırları da ilgimi çeken unsurlardan. Siyah beyaz filmler benim için o dönem bilgilerine ulaşmak için bulunmaz bir fırsat. Bu şekilde değerlendirenler siz de bunu fırsat olarak değerlendirebilirsiniz...

Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz-Ege'nin Tuzlu Su Laikleri: İleri

Ne olacak bu laik-kemalist akdeniz ve ege sahillerinin insanlarına. Korku içlerine sinmiş, gözleri görmez halde. Eh siyasetten ve dünyanın gidişatından da haberdar olduklarını söylüyorlar. İşte onların ne hallere düştüğünü ve nasıl bir zihniyete sahip olduklarının ibretlik karikatürü. Taraf gazetesinden alınmadır. Çizeri de Yiğit Özgür (UYKUSUZ DERGİSİ)



Sabah saat sekizde uyanıyorum. Oğlum Keremsu'yu okula götürüyorum ama bırakmıyorum. Çünkü okul çok pis.
------------------
Özel hocası var. Onu alıp eve geçiyoruz. Ne olur ne olmaz dersten önce hocayı güzelce yıkıyorum. Kirini bokunu iyice akıtyorum.
------------------
Onlar derse başlayınca ben de gazetelere göz gezdiriyorum. Siyasetle yakından ilgiliyim. Ak Partisi, CHPC-E, MHKP-C, hepsini biliyorum. Terör örgütü KKTC'den nefret ediyorum. Ülkemizi bölmek isteyenler defolup gidebilirler mi lütfen. Teşekkürleeeer.
-----------------
Ülkemizde yaşayan insanların aç ve işsiz olmaları, pis kokmaları beni çok üzüyor. Dört kişilik bir ailenin mutfak masası çok küçük bence. Orada yiyemezler. Dolayısı ile aç kalıp pis kokarlar. Kişi başına düşen gayri safi fiili hafıza da çok düşük. Arttırılabilir mi lütfen...
-----------------
Ve laiklik... Yani din ve devlet bahçeli'nin birbirinden ayrılması. Bunu yapmak bu kadar zor olmamalı. Artık benim halkımın din istismarı ile kandırılmasını istemiyorum. Bu ülkede yaşayanların çoğu insandır bunu unutmayalım. Zaten % 98'i müslüman bir ülkede yaşıyoruz. Kalan % 2 de aptaldır Aziz Nesin'in dediği gibi.
-----------------
Kimse kimsenin dini inançlarına saygısızlık etmesin. Kimse Allah'la arama girmesin. Ayrıca ezanla da arama girmesinler. Eskiden ne güzel ezan türkçe okunuyormuş. Cami falan da türkçeymiş. Haa, yine türkçe olsa namaza gider misiniz derseniz gitmem ama İtalyanca olursa belki iki rekatta kılarım. Hah hah haay, selam sana cehennem ! Şaka şaka tövbe...
------------------
Askerlerimizi çok seviyorum. Onlar olmasa rahat uyuyamazdık. Şimdi uyuyoruz. Bence daha çok silah, uçak ve albay satın almalıyız. Güzel bir şarkımız var bununla ilgili. Erler erbaşa, erbaşlar fidana, fidanlar ağaca çıkmalı yurdumda. Bedelli askerlik bekleyen gençlerimize de buradan seslenmek istiyorum ! İnşallah çıkmaz.
------------------
Polislere tavsiyem biber gazı kullanmasınlar lütfen. Rezzalet bir kokusu var ve haftalarca
insanın üstünden çıkmıyor. Ben de biber gazı taşıyordum ordan biliyorum. Bir gün fakir bir adamcağıza çok acıdım. Ölsün diye sıktım.
-------------------
Sigara içtiği için alev alıp öldü. Ne demişler: Biber gazı yanmasın. Anlamı: Fakirler yanmasın, şeker de yerken ölebilsinler. Elbette kesme şekerden bahsediyorum. Yutella yiyen bir fakir düşünemiyorum. Keza hariboru.
-------------------
Üçüncü sayfa haberlerini hemen geçiyorum çünkü genelde kokan insanlarla ilgili haberler oluyor. Pis pis ölüyorlar. Asansöre falan sıkışıyorlar, Hemen bi tarafları kopuyor. Motosiklete biniyorlar, hooop kafaları kopuyor...
İĞRENÇSİNİZ...

14 Eylül 2010 Salı

Yetmişlerden Bir Aksiyon: Kanunun Kuvveti

Filmin Adı: Kanunun Kuvveti
Orjinal Adı: The French Connection
Faydalanılacak internet adresi: http://www.sinemalar.com/film/30477/Kanunun-Kuvveti/
Konusu: popeye doyle (gene hackman); çok hırslı ve aşırı sinirli bir polistir.işini yaparken pek çok kişinin hayatına mal olur.buddy russo(roy scheider) ise; ondan daha ılımlı biridir.amerikadaki uyuşturucu trafiğinde -fransızların bağlantısı-nı ilk ortaya çıkaran bu iki polis;önlerine çıkan her engeli halledip, alan charnier ( fernando rey )in peşine düşerler.

İrfanın yorumu: 1970'lerin film tekniklerini de gözönünde bulundurduğunuzda kaçma kovalamaca sahnelerinin çok iyi olduğunu söyleyebiliriz. Film size bir şey veriyor mu sorusuna ise: Güzel bir aksiyon filminin dışında pek bir şey verdiğini söyleyemem.

Irkçılık İle İlgili Bir Drama: Geçmişten Ruhlar

Filmin Adı: Geçmişten Ruhlar
Filmin Orjinal Adı: Ghosts Of Mississippi

En İyi Yardımcı Oyuncu(James Woods) ve makyaj katagorilerinde Oscar Adaylıgı Bulunan Geçmişten Ruhlar ırkçılık üzerine etkileyici bir dram filmi.1963 yılının Haziran ayında tüm dünyanın bir çok yerinde çoğu insanın kanını donduran, bazılarının ise umursamadığı bir olay oldu. Amerika'nın yüzyıllar boyu ırkçılık propogandalarıyla yoğrulmuş Missisipi Eyaleti'nde, İnsan Hakları liderlerinden Medgar Evers, bir beyaz ırkçı olan Byron De La Becwith tarafından karısı ve çocuklarının gözleri önünde katledildi. Film bu dramatik olay üstüne kurulu
Film ile ilgili bilgiye ulaşılabilecek internet adresi: http://www.sinemalar.com/film/4065/Gecmisten-Ruhlar/

İrfanın Yorumu: Irkçılığın ne kadar rezalet ve iğrenç bir hastalık olduğunu zaten biliyoruz. Bakmayın öyle ben milliyetçiyim, ırkçı değilim diyenlere. Biraz kaşıdığınızda karşınıza kopkoyu hastılığa şahit olursunuz. Amerika bu ırkçılığı yenmiş gibi görünüyor. Siyah bir başkan seçtiklerine göre. Ama düşünün beyazların girdiği yerlere siyahlar giremezdi. Ayrımcılık had safhadaydı. Soru şu: Türkiye'de üniversitelere başörtülüler girebiliyor mu? Türkiye'de başıaçıkların haklarından başıkapalılar faydalanabiliyor mu? İkinci soruyu sormanın vakti geldi: Şu an tarih kaç?
Utanın demekten başka ne denebilir ki?

13 Eylül 2010 Pazartesi

Tarihe Not: Referandum Sonuçları

EVET % 58 HAYIR % 42
Evet... 12 Eylül 1980 askeri darbesinden 30 sene sonra yine bir 12 Eylül günü Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşları arasından oy kullananların tercihi % 58 EVET, % 42 HAYIR oldu. Belki vergilerin düşmesini etkilemeyecek, belki benzin fiyatlarında bir indirime gidilmeyecek ama ülke tarihi açısından önemli bir dönem olduğunu teslim etmek yanlış olmaz. Bizim gibilerin tercihlerinin BDP'nin boykotçuları ile beraber oranının yüksek olması da işin enteresan tarafı.
Tarihe not düşülmesi bakımından bugünün referandum sonuçlarının ülke haritasına dağılımı ve şehirlere göre bakışını eklemeyi uygun görüyorum.
Analiz olarak yapılabilecek birkaç tesbitim var, onları burada paylaşmakda sakınca görmüyorum.
1. Haritaya bakar mısınız. Kürtler ve PKK ülkenin bölünmesini istiyor diyenlere inat tuzu kuru bir kesimin ülkenin sahil şeridini tamamen kapattığını ve ülkeyi böldüğü gerçeği herhalde daha aşikar. Ben tercihlerinin HAYIR olmasını söylemiyorum, tabi ki insanlar kendi hür iradeleri ile tercihlerini yaparlar. Ama burda sanki şunu ben görüyorum. Tuzu kuru koyu laikçi, kemalist orta üst sınıfı insanlar "kardeşim, ben özgürlük ve demokrasi istiyorum ama kendime istiyorum, başkalarına hayır. Benim param var, başkalarının parası olmasın. Benim ülke yönetiminde ve bürokrasisinde etkinliğim var, başkalarının olmasın, ben özgürce okullarda eğitim alayım ama göbeğini kaşıyan adam ve bidon kafalılar almasın."
2. Aynı zamanda bu Laiklerin ülkeye kendi laikliğinin damgasını vurması gibi koca bir "L" harfi Türkiye haritasına işlenmiş vaziyette. Türkiye'nin coğrafi konumu gereği de Akdeniz ve Ege sahilleri bu damganın belirleyicisi olmuş maalesef.
3. Tunç Eli operasyonu ile binlerce kayıp vermiş olan alevilerin memleketi olan Dersim de Hayır oylarının yüksek çıkması sadece Kılıçdaroğluna bağlanamaz: Tayyip Erdoğan ağzı ile kuş tutsa, bu laik kesimin aptalca ve cahilce (okumuş ya bu insanlar) desteklememesi gibi, Dersim halkının da Stockholm sendromuna mı bağlasak yoksa Yavuz Sultan Selim'e olan kinlerini Tayyip Erdoğan'dan çıkarma arzusuna mı bağlasak, genlerinde bir tuhaflık var. Bu insanların tekrar normal insanlar haline gelebilmesi için bilim adamlarının çok çaba sarfetmesi lazım.
4. Ve bugünün en akılda kalan gaflarından birisini de buraya alalım ki tarihe not eksik düşülmesin. Hayır kampanyası yürüten Kılıçdaroğlu Hayır bile diyemedi. Yani jargon müsitse "Kılıçdaroğlu Hayırlı olsun bile diyemedi" denebilir...
5. 15 Temmuz da bir tahminim ve öngörümü yayınlamıştım.
http://irfankavak.blogspot.com/2010/07/referandum-tahminimdir-tarih-16-temmuz.html
ben Evet oylarının: % 54 olacağını söylemiştim. 4 puan fazla çıktı. Eh bu kadar yanılma olsun de mi. Benim koskoca araştırma şirketlerim yok ki... :)
Not: Resimler eğer net olarak görünmüyor ise üzerlerine tıklayarak büyütülebiliyor.

12 Eylül 2010 Pazar

Bir Uzaylılar Fantezisi Daha: Sihirli Dağ


Filmin Adı: Sihirli Dağ
Orjinal Adı:
Filmin Özeti:
Açıklanamayan doğaüstü olaylarla ünlü Nevada çölünün ortasında gizli bir yer olduğu söylentisi uzun yıllardan beri dilden dile dolaşır. Çöldeki esrarengiz olayların merkezinin Sihirli Dağ olduğu iddiaları bir şehir efsanesidir.
Las Vegas’lı taksi şoförü Jack Bruno (Dwayne “The Rock” Johnson) otomobiline doğaüstü güçleri olan iki genç insan alınca bir anda kendisini açıklayamadığı olaylar zincirinin tam göbeğinde bulur.Güç birliği yapan Jack ve genç yolcuları, dünyayı kurtarmanın tek yolunun Sihirli Dağ’ın gizemini çözmekten geçtiğinin farkına varınca heyecan dolu bir maceranın başlayacaktır.

Bugün oğlumla izledim bu filmi. Onun da sevdiği hoş bir aile filmi yapmışlar. Oğlum için izledim zaten !

10 Eylül 2010 Cuma

Clint Abi Bu İşi Biliyor: Milyonluk Bebek


Filmin Adı: Milyonluk Bebek
Orj. Adı: Million Dollar Baby

Frankie Dunn ringlerde yaşadığı yıllar boyunca müthiş dövüşçüler yetiştirmiştir. Öğrencisi olan boksörlere öğrettiği en önemli ders ise kendi hayatı için de temel kabul ettiği, herşeyin üzerinde kendini korumaktır. Onu kızından soğutan ve uzak tutan acı deneyimi yüzünden uzun zamandır hiç kimse ile yakın olmamaya çalışmaktadır. Tek arkadaşı Scrap, onun spor salonuna göz kulak olmakta ve kaba dış görünümünün altında 23 yıldır yakasını bırakmayan bir affedilme beklentisi olduğunu bilmektedir ve bir gün Maggie Fitzgerald spor salonuna gelir. Kısaca böyle özetlenir.

Cleant Eastwood ismi dendiğinde ilk aklıma gelen, İyi, Kötü, Çirkin filmidir. Bu filmi lise yıllarında izlediğimde, defalarca izlenebilecek bir film özelliği hemen belli ediyordu. Oyuncuydu orda. Bu filmde hem oyuncu hem yönetmen. Şu bir gerçek ki Clint Eastwood bu işi gerçekten iyi biliyor. İstemediği bir sonla bitmesi hüznün doruk noktasıydı. Çok güzel yönetmiş ve oynamışsın be ihtiyar delikanlı.
Bir boks filminde bile bu kadar derinlikli bir hüzün olur mu? Olur.

9 Eylül 2010 Perşembe

Ata'dan Kahkaha Fırtınası: Eyvah Eyvah


Filmin Adı: Eyvah Eyvah

Trakya ağzı ile babasını arayan şişman adamın maceraları. Bence Cem Yılmaz'ın filmlerinden daha basit olmasına rağmen daha güldürdü. Komedyenden daha ne beklenir ki. Aslolan güldürmek değil mi? Ata da bunu yapıyor. Eyvah Eyvah !

Ramazan Bayramı Hakkında

İlk önce tüm İslam aleminin ramazan bayramını tebrik eder, nice bayramlara ulaşmamızı rabbimden niyaz ederim.





Bu sene Türkiye'de Ramazan Bayramı

İlk önce küçük bir alıntı
"İslam ülkelerinin çoğu bugün hilali görmemelerinden dolayı Ramazan Bayramının ilk günü olarak Cuma gününü ilan etti.
Suudi Arabistan'da Ramazan Bayramı 10 Eylül Cuma günü başlayacak.
Suudi Arabistan Kraliyet Divanı tarafından yapılan açıklamada, saat 20.30'a kadar yapılan gözetlemede hilalin görülmediği, orucun 30 güne tamamlanarak Cuma günü Ramazan Bayramı'nın başlayacağı duyuruldu.
İslam ülkelerinin bazıları Cuma günü bayram yapacak
Müslüman ülkelerin bir çoğu Ramazan bayramına cuma günü başlıyor.
Bir kısım İslam ülkeleri ise Perşembe (yarın) Ramazan bayramına başlayacağını duyurdu.
Cuma günü Ramazan Bayramına başlayacaklarını duyuran İslam ülkeleri şunlar; Mısır, Ürdün, Lübnan, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, İran, Cezayir, Sudan, Filistin, Suriye, Tunus, Endonezya, Malezya, Katar ve Bahreyn.
Brezilya, İtalya ve Kanada'daki Müslümanların da cuma gününü Ramazan bayramının ilk günü olarak ilan ettikleri belirtildi.
Perşembe günü bayram kutlayacak ülkeler
Türkiye, Rusya, Ukrayna, Kosova, Makedonya, Sırbistan ve Bosna Hersek ise yarın (Perşembe) günü Ramazan bayramına başlıyor.

Perşembe günü (Yarın) Ramazan bayramını kutlayacak olan Müslüman ülkelerin, Rü'yeti Hilale göre değil takvim hesabına göre bayrama başlayacakları vurgulandı.
Arap ülkelerinden Libya Türkiye gibi bayram yapacaklarını ilan etti.
Pakistan'da Bayram cumartesi günü
Pakistan'ın ise Ramazan ayına bir gün geç başlamasından dolayı Cumartesi günü Ramazan Bayramına başlayacağı bildirildi.
BU KADAR FARKLI BAYRAM GÜNÜ ORTAYA ÇIKIYOR, PEKİ MÜSLÜMANLAR NE YAPMALI?
İmam Şafii; İhtilafi metali esastır, yani hilalin bir yerde görülmesi, diğerini bağlamaz fikri ni sunarken ...
Hanefi Mezhebine göre ise hilali görmedim diyenden çok, gördüm diyen emin ve güvenilir kişilerin sözüne ittiba edilir diyor..
PERŞEMBE Mİ YOKSA CUMA MI BAYRAM YAPAYIM?
Eğer bir kimse Cuma günü Bayram yapacaklarını açıklayan arap ülkelerinin şehadeti ile Cuma günü bayram yaparsa vebal ve sorumluluk o kararı alanlarda olacağı için Cuma günü Bayram yapmasında hiç bir sakınca yoktur..
Perşembe günü Bayram yapacağını açıklayan Türkiye ve diğer ülkelerin kararına göre hareket edecek bir müslüman ise İmam-ı Şafii"nin ( İhtilafi metali esastır, bir yerde görülmesi diğerini bağlamaz ) fikri gereği Perşembe günü Bayram yapmasında bir sakınca yoktur.
Ayrıca herkes bulunduğu ülkelerin tespitlerine uyabilir ve bunda dinende bir sakınca bulunmamaktadır...
Böyle bir durumda Bayram yapan yapmayana karşı herhangi bir tepkide bulunarak İslam kardeşliğini zedeleyeciği bir tavra giremez ve Ramazan Bayramına gölge düşüremez... "

Evet alıntı bu kadar. Bir de bu konu ile ilgili Türkiye'de Süleymaniye Vakfı'nın görüşünün bulunduğu site:
http://www.suleymaniyevakfi.org/bulten/turkiye-de-bayram-dogru-gunde-kutlanacak.html

Bu da yabana atılmayacak olan bir araştırmanın sonucu.


Ama bir tercih yapılması gerekiyor. Ben yıllardır bu konuda Türkiye'nin tutumunu değil, diğer İslam ülkelerinin tutumuna göre hareket etmiş birisiyim. Bu konudaki hadisler beni bağlar düşüncesindeyim ve bu bayramı da Laik, Demokratik Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir kurumu olan Diyanet İşlerine göre değil Peygamberin hadislerini esas alan İslam ülkelerinin görüşünü almayı uygun buluyorum. Bu kanaatimin derinlerinde saklı olan düşünce sistemi çok açık esasında: Muhalif bir zihniyete sahibim. Elimde tercih edebileceğim bir seçenek de var. O zaman Laik Demokratik TC devletinin tercihi yerine diğer tercih benim karakterime daha uygun. Vesselam...

Bir Mafya Denemesi: Ölümsüz


Filmin Adı: Ölümsüz
Orjinal Adı: L'immortel
Filmin Özeti: Charly karanlık geçmişine sünger çeker ve suçlardan,suçlulardan uzak durma kuralı üzerine oturttuğu yeni bir sayfa ile hayata döner.Nitekim 3 yıl boyuncada bunu hayatını karısına ve 3 çocuğuna adayarak başarı ile gerçekleştirir.Lakin o uzak durmak,unutmak istesede geçmiş onun yakasından düşmemeye kararlıdır.Marseille’de bir otoparkta açılan ateş sonucu 22 kurşunu bedeninde hisseden Charly buna rağmen mucizevi bir şekilde hayatta kalmayı başarır.Artık tek gayesi ve amacı intikamdır.
Bilgi Sitesi: http://www.sinemalar.com/film/32755/Olumsuz/


Bir Zamanlar Amerika, Baba 1, Baba 2, Scarface gibi mafya filmlerini izledikten sonra Fransız yapımı olan bu filmin ne derece başarılı olduğunu anlamak için izlemek mi gerek? Evet izlediğinizde maalesef bu başarılı filmlerin yanına maalesef yaklaşamadığını görmüş oluyorsunuz. İzlenebilir mi, eh işte. Yukarıda saydığım filmler arşivliğe konabilecek derecede kaliteli filmler. Bu film için aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Hayır.

Yaklaşamıyor bile...

8 Eylül 2010 Çarşamba

İRA'nın Dirilişi: Kanlı Pazar



Filmin Adı: Kanlı Pazar
Orj. Adı: Blody Sunday

Britanya askerleri 30 ocak 1972 tarihinde, kuzey İrlanda'nın Derry şehrinde düzenlenen insan hakları yürüyüşüne katılan 13 silahsız sivili öldürür. 'Kanlı Pazar' olarak anılan bu olay , son dönem İrlanda tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. senelerce birikmiş ufak tefek olaylar, bu pazar günü bir iç savaşa dönüşür. bu olay onlarca İrlandalı gencin İRA ordusuna katılarak 25 yıllık bir mücadeleyi başlatmalarına neden olur.


Kısaca özetlenebilir belki bu olay. Türkiye'de PKK'nın doğmasının en önemli sebebi olarak gösterilen etkenlerden birisi Diyarbakır Cezaevi'nde yaşanan işkenceler. Fakat Diyarbakır'a giden yol, 1 Mayıs Taksim katliamından geçer. Bu katliamın akabinde 12 Eylül Askeri darbesi artık zemin hazırlanmış bir şekilde yapılmıştır.


Filmi izlediğinizde bir çok ülkenin haksız yere sivilleri öldürmesinin bir sahnesini görür gibisiniz. Çok güzel yapılmış bir politik film. İra'nın Britanya'da akın akın kendisine katılımcı bulmasının en önemli olaylarından birisidir.


U2'nin Türkiye'ye gelmesi ile beraber izlediğim ve Bono'nun Kanlı Pazar adlı şarkısının da bu olaydan esinlendiğini gördüğünüzde bu olayın Britanya ve İrlandalılar tarihindeki önemi gittikçe önem kazanıyor. Dönüm noktası olarak kabul edilebilen bu filmde yaşananların gerçek olması ne acı.

Bu arada U2 ile ilgili bilgiye şu internet sitesinden de ulaşabilirsiniz. Benim çok fazla ilgimi çekmeyen bu müzik grubu esasında yine İrlanda kökenli ve siyasi içerikli mesajları ile de bilinir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/U2

4 Eylül 2010 Cumartesi

Alien-Predator İkilemi: Pretadors


Filmin adı: Predators

1979 tarihinde çevrilen Alien diye bir film çıkmıştı. Uzaydaki bir yaratığa endeksli olan bu film şu ana kada izlediğim en iyi bilimkurgu yaratık filmleri içinde önemini hâlâ muhafaza ediyor. Akabinde kaslı amcamın oynadığı Predator filmi geldi. Açıkçası ben Predator ve Alien filmlerini büyük bir zevkle izlemiş birisi olarak bu filmden de aynı zevki alacığımı tahmin etmiştim. Ama maalesef bu film beklentilerimden uzak olmuş. Buna rağmen izlemekten pişman değilim. Biraz daha dikkatli olsaydı yönetmen bu konudan güzel bir film çıkabilirdi.

Sağlık olsun...

Robert Rodriguez ve Tarantino Beraberliği: Ustura


Filmin adı: Ustura
Orjinal adı: Machete

Maalesef yine hayal kırıklığı oluşturan bir film daha. Bol kanlı, kurgusu zayıf, vahşiliğin yüksekte olduğu rezalet bir film olmuş. Emeği geçenlere teşekkür ederiz. Bir daha da buna benzer film çekmeyin lütfen.
Üzücü olan bu kadar kaliteli oyunculardan bu kadar kalitesiz bir film nasıl çıkar.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Bilinmeyene Bilim-Kurgu Yaklaşımı: Fringe

Fringe: Türkçe karşılığı SAÇAK.

Dizideki anlamlarından birisi de: DÜZEN


Lost filminden sonra enteresan bir dizi olmuş. Ben lise yıllarından hatırlıyorum, fasikül fasikül bir dergi yayınlanırdı. İsmi: BİLİNMEYEN. Bu dergi benim çocukluk yıllarımda çok ilgimi çekerdi. İçinde ufolardan tutun da kendi kendine yanan adamlara, farklı canlılardan, büyük göllerde gizli olan yaratıklara vs.
İlgi çekici resimlerle anlatılan bu derginin içindeki konulardan bazıları da yine telepati, insan düşüncesinin okunması, düşünce ile eşyayı harekete geçirmek falan...
İşte bu film o yılları hatırlattı bana, tamamen bilim kurgu stili ile kurgulanmış bir dizi film. Bilim adamları, bilimi kötüye kullanan bilim adamları, FBI, CIA, Uluslararası terörizm, paralel evrenler, genetiği bozulmuş hayvanlar ve insanlar, kötülere karşı mücadele eden bir deney mağduru kadın, çatlak bir profesör, onun çok bilmiş bir oğlu...
Birinci sezonu büyük bir keyif alarak izledim. Bilim kurgu her zaman ilgimi çekmiştir, bu dizi film de bunu çok doyurucu şekilde sunuyor...