31 Ağustos 2010 Salı

Anayasa Değişikliği Meselesi Hakkında


Genç Birikim diye bir dergi var. Gerçekten kalifiye insanların çıkarmış olduğu ve aynı kalitede de güzel yazıların çıktığı bu dergi referandum meselesi ile ilgili güzel bir yazı hazırlamış.
Linkini buraya alıyorum.
Faydalanılması umudu ile..
http://www.gencbirikim.net/?Syf=18&Hbr=67232

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Rasim'den Sevgilerle: Evet, Hepimiz Birimiz Birimiz Hepimiz İçin

Kitabın Adı: Evet! Hepimiz Birimiz Birimiz Hepimiz İçin
Yazarı: Rasim Ozan Kütahyalı
Yayınevi: Profil

Rasim Ozan Kütahyalı, sanırım ilk kitabını çıkarttı. Bu kitap özgün bir kitap değil, Taraf Gazetesi'nden derlemiş olduğu yazılarından oluşmaktadır. Kitapla ilgili bazı değerlendirmelerde bulunmak gerekir sanırım.
Kitabın takdiminde belirtilen bir bölümü buraya almakta fayda var: "Rasim Ozan Kütahyalı ismi ilk kez internette dolaşan yazıları sebebiyle 2007 yılının Aralık ayında duymuştum. Bir liberal internet sitesinde düzenli yazıyordu. Ara sıra da Star gazetesinin AÇIK GÖRÜŞ ekinde görünüyordu. Akla hiç gelmeyecek orjinal tesbitlerde bulunuyordu. Mesela: "Türkler Türkiye'nin Bölünmesini İsteyecek" yazısında bugünlerde yükselen Türkçü ayrılıkçı hareketin analizini 2007 yılından yapıyordu.
Fakat bir yazısı vardı ki Türk entelektüel camiasında bomba etkisi yarattı. O yazı 17 Mayıs 2008'de bir cumartesi günü Taraf gazetesinde yayınlanan: Denizlerin yolu bizi nereye götürür? adlı yazısıydı. O günün gazetesinde bu yazıyı okuyunca: Böyle bir vurucu yazıyı uzun zamandır okumadım, demiştim.
Denizlerin yolu ve Ergenekon zihniyeti, başlıklı yazı tartışmayı daha da körükledi. Daha 27 yaşlarında olan bu genç, ortalığı kasıp kavurmuştu. Ahmet Altan ve Yasemin Çongar, Rasim'in yazıları dolayısıyla arkasında durdular.
Bu tartışmanın ardından Taraf gazetesinin yorum sayfalarında Kütahyalı her cumartesi yazmaya devam etti. Bu sefer Rasim'in sert eleştiri okları direkt mevcut sisteme ve askeri vesayet sistemine yönelikti. Genelkurmaya çok ağır yükleniyordu.
10 Ağustos 2008 tarihinden itibaren "Özgürlüğün Çarpıntısı" adlı köşesinde düzenli yazılar yayınlamaya başladı.
Türk medyasında ilk defa okurlarını sivil itaatsizliğe çağıran yazıyı da Kütahyalı yazdı... Genelkurmay başkanına hitaben "Devlet adamı değilsin, devlet memurusun İlker paşa" başlıklı yazısından ötürü Başbuğ, Kütahyalı'ya hakaret davası açtı. Kütahyalı da "Devlet adamı değilsin, devlet memurusun İlker Paşa 2" yazısı ile karşılık verdi.
Kütahyalı'nın öfkesi kim ne derse desin çok içten bir öfke ve toplumda da karşılığını buluyor."
.....
Evet, bu şekilde özetlemiş Cem Küçük Takdim yazısında
Taraf gazetesinde yazılarını eğer takip etmediyseniz, bir çırpıda okuyabileceğiniz bir kitap bu. Mizacı gereği biraz dağınık gibi görünse de biz alıştık artık onun bu stiline.
Devam diyoruz ve bu kitabı tavsiye ediyorum. Sistem her halde böyle sallanır...

29 Ağustos 2010 Pazar

Sen misin Aldatan? Büyük Hata

Büyük Hata
Aldatma üzerine çarpıcı bir film. Bu ermeni yönetmen cinsellik noktasında aksi bir çizgi izlese de etkileyici olmuş denebilir.

Cılkını çıkarttınız: Sihirbazın Çırağı


Sihirbazın Çırağı:

Böyle ünlü oyuncular oynayacak ama son derece kalitesiz bir sihirbazlık filmi çıkacak. Nerde Yüzüklerin Efendisi ya da Haryy Potter kalitesi.

Atın çöpeResim Ekle

Yapmayın Kardeşim Şu Deneyleri Artık: Deney

Deney
İnsanoğlunun bıkmaz tükenmez deney yapma lüksünün getirdikleri. Al işte olacağı buydu.

İMDB'yi Alt Üst Etti: Başlangıc

Başlangıç
Müthiş bir film daha. Rüyalar içinde yolculuğa hazır mısınız. Bir kere daha bir kere daha izleyin.
Uzun zamandır bu kadar kaliteli bir bilim kurgu yorumu ve filmini izlememiştim.

İşte Film Budur: SALT

Ajan Salt
Uzun zamandır kaliteli bir casusluk filmi mi izlemediniz. Alın işte size. Özgü bir konu, bitmek tükenmek bilmeyen adrenalin, şok edici ayrıntılar.
Oldum olası ajan filmleri hoşuma gitmiştir. Ama Bourne rüzgarından sonra buna da ihtiyaç vardı doğrusu. Sevindirici kısmı, filmin devamının gelme ihtimalinin yüksekliği.

Başarısız Bir Tanınmışlar Filmi: Cehennem Melekleri

Cehennem Melekleri
Yani bu film nasıl sinemalarda bu kadar rekor kırar anlamıyorum. Bir şey yok ki filmde. Kaslılardan oluşan artistlerin beceriksiz oynunculuklarıyla yapılmış rezalet bir film.

Başarısız Bir Film: Diriliş


Diriliş
Hiç beğenmedim, ne kadar rezalet bir film böyle ya. Aman kalsın.

Eskilerden Bir Yeni Çevrim: Piranha 3D

Piranha 3 D
3 boyutlu filmler gerçekten çok farkediyor. Film o kadar da korkutmuyor.

26 Ağustos 2010 Perşembe

Ateşle Oynayan Kız

Ateşle Oynayan Kız.
Millenyum serisinin 2. kitabının aynı adla yayınlanmış filmi. Üçüncüsü de çekilmiş herhalde, ama kitabı hala Türkiye'ye gelmediğinden dolayı yayınlanmamış olabilir. Film her ne kadar kitabın kalitesine yaklaşamasa da duyarsız kalınamayacak mükemmellikte.

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Popüler Seri, Popüler Olmayan Film: Ejderha Dövmeli Kız

Filmin Adı: Ejderha Dövmeli Kız
Orj. Adı: The Girl With the Dragon
Kitabını okudunuz mu bilmiyorum, ama kitab da çok mükemmel, akıcı film de. İşin enteresan tarafı film 17 Eylül 2010 da Türkiye'de sinemalara geliyor. Yaşasın internet...

Popüler Serinin Devamı: Ateşle Oynayan Kız


Ateşle Oynayan Kız

Popülar Bir Seri: Ejderha Dövmeli Kız

Ejderha Dövmeli Kız...

24 Ağustos 2010 Salı

Ne Arabın Yüzü, Ne Şam'ın Şekeri (!)

Şam'ın Tatlısı
Ne kadar ırkçı kokan bir yaklaşım değil mi? Şam'ın şekeri ne kadar tatlı ve güzel olursa olsun istemiyorum, hele bu şeker Arap memleketinde ise ikisini de istmiyorum.
Ne çirkin bir şovenizm, ne banal ve geri kalmış bir görüş ve söz. Oysa bu ilkel söz ve davranışlar medeni bir insana yakışır mı?
Şam, Damascus, Dımaşk. Hepsi aynı yere çıkıyor. Vizeler kalkınca ne kadar güzel; kendi memleketinde bir şehirden başka bir şehre gider gibi gidiyorsun Şam'a. Hayat ucuz bu güzel ve mütevazi başkentte. İnsanları son derece nazik ve içten. Hele bir de tur sistemi ile giderseniz çok daha rahat ve başarılı bir gezi yapmış olursunuz.

Anadolu: Dolu Dolu Bir Memleket: Anadolunun Kayıp Şarkıları

Filmin Adı: Anadolu'nun Kayıp Şarkıları
Anadolu, bizim memleketimiz. Bu küçük yarımadada envai çeşit insan yaşar. Süryanisi, Ermenisi, Laz'ı, Kürt'ü, Türkü, Çerkezi, Yahudisi, Hristiyanı, Müslümanı, Alevisi...
Her birisinin kendine ait kokusu, kendine ait bir kültür yapısı var. İşte bu film Anadolu'nun kültürel mozağinin bir başka açıdan bakılmış hali.
Mevlana'nın farsça olarak söylenen şiirinin kulakta bıraktığı tını ne hoş.
Film'in sonundaki İstanbul'a hiç gelmemiş kadının türkü yorumu ne tatlı.

Yaşlı bir laz kadınının filmi çekenlere çektiği fırça ne kadar güzel.
Kars'taki atışanların atışması ne enteresan.
Ve böylece farklı kültürlerin, farklı inanç sahiplerinin kendilerini ifade biçimlerinden bir demet sunmuş bize. Çok başarılı bir belgesel niteliği taşımasa da izlenmeyi hak ettiği kanaatindeyim.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Yeni Bir Bruce Lee Doğuyor: Kungfu Panda :)




Filmin Adı: Kungfu Panda



Ailece izlenebilecek ve aynı zamanda büyük keyif alınabilecek bir çizgi film. Kung Fu Panda. Çizgi filmlerden ne beklenebilir? Biraz eğlence ve keyif almak değil mi? Bu filmi izlediğinizde gerçekten büyük keyif alabilirsiniz.
Türkçe seslendirmesi de gerçekten kayda değer güzellikte. Eee boşuna demedim yeni bir Bruce Lee doğuyor diye.

İzleyin gerçek kararı siz verin...

15 Ağustos 2010 Pazar

İstanbul'da Bir Gün: Boğaz Sefası


İstanbul'da doğmuş ve İstanbul'da yaşayan nice insanlar tanırım İstanbul'u bilmezler. Ne Topkapı Sarayı'na gitmişlerdir, ne Ayasofya'ya. Ne İstanbul Boğazı'nın enfes manzaralarını detaylı incelemişlerdir ne de tarihi mekanları ziyaret etmişlerdir. Yere Batan Sarnıcı nedir, nerededir, nasıl gidilir, ne işe yarar bilinmez. Ama bir yabancı İstanbul'u bizden daha iyi bilir. Çünkü o okumuştur İstanbul hakkında, bilgi sahibi olmuştur...

Okuduğu yerleri gözleri ile görmek, duymak, hissetmek istemiştir.

İstanbul...

İnanın birkaç gün dahi uzaklaşsam özlediğim ve sevdiğim büyük bir kent. Aşığım aynı zamanda İstanbul'a. Ama hâlâ görmediğim, bilmediğim yerler var maalesef.

İşte bu özlemin getirdiği bir turdan bahsedeyim sizlere.

Eminönü'nü bilirsiniz. Eminönü'ne geldiğinizde muhakkak bir ekmek arası balık yemelisiniz. Çünkü Eminönü'nde yenen ekmek arası balığın lezzetini hiçbir yerde bulamazsınız. Dalgalara bakarak yiyebilirsiniz, afiyet olsun.

İşte o ekmek arası balık yediğiniz yerin hemen yakınlarında iki farklı tur gemileri vardır. Bir tanesi İDO'ya ait büyük gemilerin yer aldığı gezi turu. Diğeri de "çakma boğaz turu" diyebileceğim bir tur. Bu çakma boğaz turu 10 tl ile gerçekleşmekte olup, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün altından hemen geri gelmektedir. Gerçek bir boğaz turu değildir malesef bu. Adı üstünde "çakma boğaz turu !"

Peki belediyeye ait olan İDO'nun turu. İşte boğaz turu budur. Fiyatı 25 tl. ama budur kardeşim boğaz turu.


Zaten gemiye bindiğinizde dikkatinizi bir şey çekecektir, tamamen dolu olan bu büyük gemiye binenlerin % 90'ı turist. Evet turistler daha iyi biliyor neyi nasıl gezeceklerini.

Biniyorsunuz gemiye, ilk önce Beşiktaş iskelesine kadar gidiyorsunuz, oradan boğazın karşısına geçiyorsunuz Kanlıca iskelesine. Kanlıca iskelesinden tekrar karşıya bu sefer Yeniköy iskelesine, daha sonra Rumeli kavağı ve Anadolu Kavağı'na ulaşırsınız artık. Bir müddet Anadolu Kavağı'nda dinlenir, balık yer etrafı gezersiniz.

Tekrar aynı güzergahı takip ederek Eminönü'ne vardığınızda mükemmel bir boğaz turunun yorgunluğu vardır damaklarınızda.

Ben İstanbul'da yaşıyorum demeniz için bu boğaz turunu mutlaka gerçekleştirin. Pişman olmayacaksınız.

6 Ağustos 2010 Cuma

Her nefis ölümü tadacak: 95 yıl yaşasan da !

Bugün çok sevdiğim bir iş arkadaşımın, ismini bilmediğim ama 95 yaşında olduğunu öğrendiğim yakını vefat etti. Eyüp camiinde kılınan cuma namazından sonra defnedildi. Rabbimden vefat eden dedemize rahmet dilerim. Kalanlara da sabırlar ve başsağlığı dilerim.

Ama benim dikkatimi ne çekti derseniz?
Gittiğim cami Eyüp, cenaze namazı için epey bir insan toplanmış. Cuma namazından sonra cenaze namazı kılmak için gittiğim kalabalığın arasına karıştım. Maşallah dedim. Dedenin bayağı bir tanıdığı, epey bir arkadaş, eş, dost ve çevresi varmış. Maşallah diye kalbimden geçirmiştim. Arka tarafta yer aldığıman dolayı da ön tarafta ne olduğunu görmem mümkün değildi. Hava da o kadar sıcak ki, bu sıcağa rağmen bu kadar kalabalığın gelmesi ayrıca değerlendirmeli tabi.
Neyse...
Cenaze namazını kıldık. Ama o da ne? Bir cenaze namazı daha kıldık. Yani benim göremediğim ön tarafta iki insanın cenazesi varmış. Ve enteresandır kalabalığın çok önemli bir kısmı diğer cenazeye aitmiş. Allah rahmet etsin ne denebilir ki?
Çok üzüldüm. Bizim 95 yaşındaki dedenin cenazesine 10-15 kişi katılabilmişti.
95 yıl yaşayacaksın arkanda 10-15 kişi cenaze namazı kıldıracak.
Bu duygular içerisinde canım sıkıldığında, yanımda yine çok sevdiğim bir arkadaşımı gördüm. Bu duygularımı onunla paylaştığımda beni rahatlatan şu ifadeleri kullandı.

"Ya Rabbi bütün dünya benden razı sen benden razı değilsin. Neye yarar
Ya Rabbi bütün dünya benden razı olmasın ama Sen razı ol daha iyi."

Bu dedemiz de belki Allah'ın razı olduğu isimsiz kahramanlardandır ne biliyorsun?

Hayat devam ediyor, bir insan doğuyor, bir insan ölüyor...
Allah'tan dedemizin bu 95 yılını bereketli geçirmiş olmasını diliyorum. Tekrar Allah rahmet etsin...

5 Ağustos 2010 Perşembe

Taşındık Ey Halkım! Unutmayacağım...

Bir zamanlar bir evim vardı...
Bir sitede mütevazi bir ev...

Taşındık...
İnsan hayatı, inişli çıkışlı, imtahan işte ne denir ki. Bazen kendi günahlarımız, bazen yanlış arkadaş seçimi, bazen de... devam edebilirim belki. Ama kader bu ne denir ki... Malesef olan oldu. Üzülmeye gerek yok, hem üzülsek de ne işe yarar ki! Taşındık işte...

Boş ver be kime ne anlatıyorsun, çek sifonu

Öyle kolay olmadı...
İlk önce bana ait olan ev benim yanlış tercihlerim ve arkadaş seçimindeki özensizlik dolayısı ile satılır ve sattığın evde kiracı durumuna düşersin. Sonra o ev tekrar ama tekrar satılır. Yeni ev sahibi oğlunu evlendirecektir. Haklıdır ne denebilir ki? Sana yol görünmüştür.

Boşver be kime ne anlatıyorsun, çek sifonu

Ne aksilik, oturmuş olduğun evin altında boş bir yer. Ne güzel hemen kolaycacık taşınırız değil mi? Evet kolaycacık...
Bir zamanlar sana ait olan ev üsttedir, kiracı olarak oturduğun ev de altta.
Gözlerin belki yaşarır, belki içine atarsın ama olan olmuştur artık...
Peki soru şu: Bu evin satılmaması için en değer verdiğin ve tanıdığını sandığın dostların nasıl bir katkıda bulunmuştur.

Boşver be kime ne anlatıyorsun. Çek sifonu...
.....
Hey sen niye ağlıyorsun? Gözlerin neden buğulu.
"Evimin gittiğine değil, merhametimin gittiğine ağlıyorum"
Gitti mi gerçekten? Hiç kalmadı mı?
Kaldı. Kalmaz olur mu?

Boşver be kime ne anlatıyorsun. Çek sifonu...

Bu da öyle bir yazı olsun. Taşındığımızın tarihi belli olsun. Unutulursa hatırlansın.

Ne kadar çok sifon çektim ben bugün. Amma çok sifonu çekiyorum değil mi? Hayırdır ne sifonu der gibisiniz? Bilen bilir...
Çok sevdiğim bir arkadaşımın, hayatından, defterinden, telefon rehberinden, msnsinden, tüm irtibat noktalarından sildiği arkadaşları için kullandığı bir ifade.
Ne acı değil mi?

Çek sifonu...
Çektim sifonu...