28 Kasım 2016 Pazartesi

Danimarka Dizileri Muhteşem Gidiyor: Forbrydelsen

Dizi Film Adı: Forbrydelsen (CİNAYET)

Ülke: Danimarka

Bilgi siteleri:

http://22dakika.org/forbrydelsen-tanitim/

Toplamda 3 sezon süren ve Kasım 2012’de final yapan Forbrydelsen, genel olarak baktığımızda bir polisiye drama. Ama ultra-teknolojik aletlerle, Einstein detektiflerle her bölüm ayrı vaka çözülen klasik polisiyelerden değil. Bütün bir sezon bir vakaya ayrılıyor. Vaka hem polisler açısından, hem de maktul yakınları açısından derinlemesine inceleniyor. Her yeni bulguya polislerle eş zamanlı erişiyor ve bu yeni bilgilerle davanın nasıl yön değiştirdiğini, onlarla beraber izliyorsunuz. Her detay ince ince sezon boyunca işleniyor ve size de finale doğru bu parçaların birleşmesini tatminle izlemek kalıyor.

İrfan'ın yorumu: Danimarka siyasetini anlamak istiyorsanız izleyeceğiniz dizi: BORGEN, ama Danimarka dizileri içerisinde şu an izlediğimiz bu Cinayet dizisi son bölümüne kadar merak uyandıran ve kurgu bakımından iyi işlenmiş. Amerikan film ve dizilerinden gına geldi diyenler için farklı kulvarlara açılan bir dizi. Şiddetle tavsiye ederim. Pişman olmayacaksınız...

Ayrıca:

https://www.youtube.com/watch?v=XBMtao0Vvao

21 Kasım 2016 Pazartesi

Mahrem Konular: Mahrem

Kitabın Adı: Gizli Belgelerde Türkiye'nin Sırları: MAHREM
Yayınevi: Kırmızı Kedi Yayınları
Yazarı: Barış Terkoğlu / Barış Pehlivan
Kitabı Bitiriş Tarihi:          20 Kasım 2016           -           17.27 / İstanbul

İrfan'ın Notu:
Wikileaks belgelerinin dünyaya mal olması ile beraber bütün dünyada gizli kapaklı birçok işler nasıl dönmüş, kim kime ne anlatmış ... bilinmesi gerektiği kadar bilindi. Ben gerçi birçok çok gizli konuların açığa çıktığına inanmamakla beraber bayağı bir dedikodu boyutu basına yansımış bulunuyor.
İşte bu kitap biraz da bunları referans alarak Fetullah Gülen ile Türkiye ile birlikte yeryüzünde ele avuca gelen diğer ülkelerin ilişkilerini ortaya koymakta, ifşaatlarda bulunmakta.
Kayda değer bir yakın tarih yolculuğu yapmak ister misiniz? KAYDA DEĞER ...

Kitap ile ilgili İrfan'ın notları

"Gülen onlarca akademisyen, din adamı ve Morton Abramovitz, George Fidas, Graham Fuller gibi önemli ABD'li isimler tarafından kendisi hakkında yazılmış referans mektuplarını mahkemeye sundu
Kim miydi Fetullah Gülen'e referans olanlar?
Ayrıntılandıralım...
George Fidas: CIA "Analiz Bölümü Direktörlüğü" görevini yürüttü ...
... (sayfa, 74-75)

(İrfan'ın Notu: Kitabı aldığınızda bu referans olanların tamamını daha detaylı bir şekilde görebileceksiniz. Ben şimdilik tadı damağınızda kalsın diye böyle bıraktım)



"Yazmalıyız:
Sadece Garih değil, Alarko'daki ortağı İshak Alaton da Fethullah Gülen konusunda oldukça çaba sarfediyor, onun için çalışıyor.
Garih Eyüp Mezarlığı'nda Nakşibendi Küçük Hüseyin Efendi'nin mezarını ziyaret ederken öldürülmüştü. Katili bulunsa da cinayet konusunda hâlâ kafalarda soru işareti var. Ancak konumuz bu değil.
Mesele şu:
Türkiye'nin en büyük şirketlerinden Alarko'nun iki ortağının bu İslami tarikat ve cemaatlere ilgilerinin sebebi ne?
Amaç sadece siyasete/iktisada bunlar hakimdir düşüncesiyle, bu şekilde "şirin gözükerek" ihale almak mıdır? Bu değerlendirme çok sıradan olmaz mı?
Mutlaka sosyologların, tarihçilerin yanıt vermesi gerekir.
Neden musevi iki ortak Garih ve Alaton, aracılık yapacak, her cumartesi mezar ziyareti yapacak kadar tarikat ve cemaatlere karşı bir "adanmışlık" duygusu içinde? (sayfa, 171)


"Fetullah Gülen ise kendi cemaatine "paralel" diyenlerin cennete gidemeyeceğini şöyle iddia etti:
Mesela, hareket için tahminlere göre, bütün dünyada 15-20 milyon kadar sempatizani var. Bunların bütününe birden paralel dediğiniz zaman, sülük dediğiniz zaman, bu küfre denk bir günahtır. Onca insandan "hakkını helal et" deyip ruberu haklarını helal ettirmedikçe, o insanın cennete gitmesi mümkün değildir, elli tane İstanbul feth etse dahi mümkün değildir." (sayfa 317).

(İrfan'ın yorumu: Hadi ordan).


"... Büyükelçi aldığı cevabı kriptoya şöyle not ediyordu:
... Heuberger'e göre, Avrupa'daki Gülenciler, kültürlerarası diyaloğu destekliyor ama bunun nedeni, bu diyaloğu Avrupa toplumuyla entegrasyona yönelik bir adım olarak görmeleri değil, bunun Fetullah Gülen'in öğretilerinin ve dünya görüşünün bir parçası olması ..." (sayfa, 322)

(İrfan'ın yorumu: Gülencilerin ayaklarının kaydığı en önemli noktalardan birisi: Ne olursa olsun bu konuda Fetullah Gülen ne diyor diyerek yola çıkıyorlar. Ne olursa olsun Allah ve Rasulü ne diyor diye değil. Bu da Tevbe Suresi'nin 31. ayet-i kerimesi ile örtüşüyor. Onlar hahamlarını rahiplerini rabbler edindiler, çünkü onlar helal derlerse helal, haram derlerse haram olarak kabul ediyorlardı. Gülenciler de Fetullah Gülen ne söylerse onu din olarak algılıyorlar. Velev ki İslam'la taban tabana zıt olsa dahi).



"Hakan Fidan da cemaate göre bu "acem uşakları"nın arasındaydı ve hatta önde gidenlerdendi.
Öyle ki cemaate yakın sosyal medya hesaplarından İran Devrimi lideri Ayetullah Humeyni'nin yanındaki bir çocuğun fotoğrafı paylaşılıyor, çocuğun Hakan Fidan olduğu ve devrimden sonra Türkiye'ye gönderildiği iddia ediliyordu." (sayfa, 357)

(İrfan'ın yorumu: Algı oyunlarında bu yapının eline su tutacak kimse tanınmıyor). Yalanı yeminle söyleyen, akidesini yalan üzerine bina eden, İran'ı eleştirip İran şii inancının tüm öğelerine sıkı sıkıya yapışan başka bir örgüt var mı acaba?)



"Kısacası, İbrahim Kalın birçok AKP'li gibi cemaat ile iyi ilişkilere sahip oldu, ortak çıkarların getirdiği bahar mevsimini yaşadı. Ne zaman ki, bahar hazana dönünce oyunu AKP'den yana kullanarak yoluna devam etti." (sayfa, 380)

(İrfan'ın yorumu: FETÖ'nün algılarla, yalan dolanlarla, hakikatı sulandırmalarıyla, pusuyla, şantajla ve daha akla hayale gelmedik yöntemlerle Türkiye'de girmedik yer bırakmış mı ki İbrahim Kalın da onlardan etkilenmesin? Yazarın bu tesbiti İbrahim Kalın gibi değerli bir şahsiyeti zan altına sokarak AKP'ye çakmak. AKP'ye çak ama hakkaniyetle çak. Kınıyorum).



"Yazışmada o günler için şaşırtıcı sayılabilecek bir tahmin de vardı. Daha 2009 tarihli Stratfor belgesinde, cemaatin AKP ile yollarını ayıracağından söz ediliyordu:
... Kendi gelişen tabanıyla birlikte cemaat kısa süre zarfında AKP ile yedi yıldır sürdürdüğü simbiyotik (karşılıklı faydalanma) yaşamı gözden geçirmeye karar verebilir ..." (sayfa, 397-398).

(İrfan'ın yorumu: Tarih dikkat çekici: 2009).

10 Kasım 2016 Perşembe

Geçmişe Bir Bakın Derim: Kavimlerin Helakı

Kitabın Adı: Kavimlerin Helakı
Yayınevi: Nebevi Hayat Yayınları
Yazarı: Yakup Ahıska
Kitabı Bitiriş Tarihi:          9 Kasım 2016             -           19.45 / İstanbul
 
İrfan'ın Notu:
Kur'an okuyup da (mealini ya da tefsirini kast ediyorum) bazı kavimlerin başlarına gelenler, onların inatçılıkları, söz dinlememeleri, peygamberlerini yalanlamaları vs. sebeblerden dolayı helak edilmeleri ile ilgili konular okuyucunun gözünden kaçamaz. Kur'an bu kavimleri gelecek nesiller için ve günümüz insanları için ibret vesilesi kılmış, bizlere uyarılarda bulunmuştur. İşte bu küçük hacimli kitap da ayetler eşliğinde o kavimlerin başlarına gelenleri öz bir şekilde okuyucuya sunmuş bulunmaktadır. Bunu sunarken de hiç bir şekilde okuyucuyu yormadan ve aşırı detaylara girmeden verilmek istenen mesajı elinden geldiğince vermek için çaba sarf etmekte, okuyucunun geçmişi tefekkür edip Kur'an ayetleri ile bunu hatırlamasına olanak vermektedir. Bazı değerlendirmelere şerh düşsem de kitap genel olarak faydalı diye düşünüyorum.

Kitap ile ilgili İrfan'ın notları

"Hz. Nuh (a.s) dokuzyüzelli yıllık uyarılarının sonucunda kavminin hakka tabi olmayacağını anlayınca kavminin helak olmasını Rabbinden istiyor. Demek ki hak uzun süre bir topluma ve kişiye götürülüp, sapmalarından vazgeçmezlerse ve iman edeceklerine dair ümitler kesilecek olursa bu taktirde beddua edilebilinir." (sayfa, 16)

Kanaatimce bu konu tartışılır. Çünkü kitabın ilerleyen sayfalarında Hz. Yunus'un bir kavme olan tebliğinde Allah'tan o kavmi terk etmesi istenmediği halde "ben bunlara yeterince tebliğ ettim artık iman etmiyorlar" diyerek o kavmi terk etmesi sonucunda başına gelenler yine bu kitapta anlatılmaktadır.

Bu yüzden vahye muhatap olmakla birlikte vahiy gelmeyen biz beşer insanların "artık bu insan, bu kavim, bu topluluğa yeterince anlattım, aktardım, hakkı haykırdım. O yüzden bunlar da anlamıyorlar. Anlamadıkları için ben bunları terk edeyim yahut ben bunlara beddua edeyim" şeklindeki bir anlayışın doğru olmadığı kanaatindeyim. Bizler hangi toplumda olursak olalım direnç göstererek hakkı tebliğ etmeli, bunun yollarına başvurmalıyız. Demokratik toplumlarda ve diktatörlükle yönetilen toplumlarda tabi ki bunlar farklıdır. Ama bunun örneklerini hem Kur'an'da hem Rasulullah (s.a)'ın hayatında hem de günümüze kadar gelen önder davetçilerin hayatında bulabilir, bunlardan esinlenebiliriz.



Kitapta itiraz edebileceğim veya tartışmaya açabileceğim diğer bir husus da aşağıdaki nota binaen değerlendirmelerimde yatmaktadır:
"... Yapılan kazılardan anlaşıldığına göre; zenginlik ve debdebenin akıl almaz boyutlara yükseldiği Pompei, günden güne tefessüh ediyor ve şehrin her köşesinde, "fuhuş ve lutilik evleri" boy gösteriyordu." (Sayfa 127)

Okuyucuya ilk önce şu soruyu sormak isterim: Ailenizde, etrafınızda, tanıdık çevrenizde, farklı ülkelerdeki tanıdıklarınıza baktığınızda veya uzanabildiğiniz tüm çevrede "Lut" peygamber ismi olduğu halde çocuklarına "Lut" ismini veren kimse var mı?

Ben şu yaşıma geldim göremedim. Sordum bulamadım. Bu kitapta "lutilik", başka İslami eserlerde "Lut kavminin ameli" gibi değerlendirmeler yerine "homoseksüellik", "eşcinsellik" ya da belki biraz daha hard olacak ama "ibnelik" gibi ifadeler kullanılsa daha tercihe şayan olur kanaatindeyim. Çünkü Lut ismi bir peygamber ismi. Fakat günümüze kadar gelen bu anlayış sanki bu yüce ismin üzerine bilerek ya da bilmeyerek hiç hoş olmayan bir izlenim bırakır, böyle bir algı sonucu doğurur. Bu kitap özelinde itiraz ettiğim bir husus olarak kayıtlara geçmesini istediğim bir husus olarak zikretmek istedim.

8 Kasım 2016 Salı

Kınıyorum Bu Kitabın Yazarını: Son Darbe

Kitabın Adı: Son Darbe
Yayınevi: Elips Kitap
Yazarı: Yasin Topaloğlu
Kitabı Bitiriş Tarihi:          7 Kasım 2016             -           19.41 / İstanbul

İrfan'ın Notu:
Kitap çıkarmak için kitap çıkarmak böyle bir şey olsa gerek. Bu kadar özensiz, bu kadar dikkatsiz, bu kadar kendi ilgi alanına girmeyen konularda ahkam kesmek, bu kadar dengesizlik, bu kadar resimlerin yerli yerine oturtulmaması...
Ancak bu kitapta gördüm
Açıkçası kitap tam anlamı ile rezalet olmuş diyebilirim
Deve desen deve değil, kuş desen kuş değil
Kitap desen kitap değil, dergi desen dergi değil...
Olmamış Yasin Topaloğlu
15 Temmuz Darbe girişiminin tarihi serüvenini anlatırken haddini aşmış gibisin. Said-i Nursi ile Fetullah Gülen'i neredeyse aynı kefeye koyma cüretini dahi göstermişsin. Seni kınıyorum.
Adam akıllı bir kitap çıkaramamışsın. 15 Temmuz'dan faydalanarak parsayı toplama gayreti içerisinde özensiz bir kitap hazırlamışsın.
Tavsiye etmiyorum...
Ben ettim siz etmeyin...

Kitap ile ilgili İrfan'ın notları

Kitap ile ilgili ne notu alayım 15. Hem de 15 kere 15 diyorum ve tüm boyutları ile kınıyorum.
Adam akıllı kitap olduğu zaman gerekli hassasiyeti gösteren ben, böyle özensiz bir kitap için de kusura bakmasın ama Yasin bey Mete Yarar'ın kitabına bir baksın ve özen nasıl olurmuş anlasın.

Yani bu kitap dolayısı ile yazara o kadar kızgınım ki protesto olması bakımından kitabın kapağını dahi bloğuma koymama kararı aldım.

Darbe Darbe Dedin Başımın Etini Yedin: Darbenin Kayıp Saatleri

Kitabın Adı: Darbenin Kayıp Saatleri
Yayınevi: Destek Yayınları
Yazarı: Mete Yarar / Ceyhun Bozkurt
Kitabı Bitiriş Tarihi:          7 Kasım 2016             -           18.32 / İstanbul

İrfan'ın Notu:
15 Temmuz darbe girişimi ile birlikte bir kişinin görüşleriyle, bakış açısıyla, olayları değerlendirmesiyle öne çıktığını görebiliyordunuz. Mete Yarar'dan bahsediyorum. 15 Temmuz'dan önce de yazdığı yazılar ve televizyondaki bazı programlarda kendisini hissetirmişti ama 15 Temmuz'dan sonra daha bir belirgin hale geldi. İşte o Mete Yarar, Çeyhun Bozkurt ile beraber el ele vererek bir kitap çıkardı. Darbenin Kayıp Saatleri.
Kendisini dinlediğinizde ve kitabına baktığınızda milliyetçi muhafazakar vatanperver bir kişi izlenimi veriyor. Siyasi duruşu ise herkese mesafeli olarak kendisi beyan ediyor.
Peki ne yazıyor ve ne söylüyor Mete Yarar ve arkadaşı: Kitap büyük bir özenle hazırlanmış. Buna rağmen birkaç ufak tashih hataları göze çarpmıyor değil. Ama buna rağmen kitabın 15 Temmuz'u anlamamıza yönelik büyük bir gayreti olduğunu söyleyebilirim...
TV'de daha önce Amerikan yapımı 24 diye bir politik gerilim filmi vardı. Sistem olarak ona uygun hale getirerek yazmışlar. Adım adım, saat saat, dakika dakika. 24 saatte bir darbe başladı ve bitti...
İşte bu darbe girişiminin an be anını sanki o anları tekrar yaşarcasına bize anlatan bu kitabı çok başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Şiddetle tavsiye eder, önyargılardan uzak bir şekilde kitabı okumanızı salık veririm.

Kitap ile ilgili İrfan'ın notları

Komplo teorisi güdenlere nazire olması bakımından aldığım bir not:
"Bunlar yaşanırken bir şey dikkat çekiyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan çok sakindi. Hatta sonradan yanındakilere sorduğumuzda bu sakinliğini şöyle açıkladılar:
Göreve geldiği günden itibaren çok sayıda badire atlattı. 7 Şubatlar, 17-25 Aralıklar, parti kapatmalar, muhtıralar vs. Her defasında sakinliğini korudu. Bugün niye sakinliğini korumasın?" (sayfa 127)

"Buraya not düşmek gerekmektedir.
Özel Kuvvetler Karargahı o akşam düşseydi ve Semih Terzi öldürülmeseydi belki de tüm Türkiye'de bordo berelileri Ankara'ya, İstanbul'a getirip bu işi bitireceklerdi. Kimse o personele haberleri olduğu halde nasıl gelirler diye soramaz.
Neden mi?
Özel Kuvvetler'de çok özel operasyonlara gitmeden önce karartma uygulanır." (sayfa 153)

Ve  daha nice önemli anlar bu kitapta sizleri beklemektedir.

Tanıtım Bülteni'nden

15 Temmuz'u tek başına bir darbe girişimi olarak mı alacağız yoksa geniş fotoğrafa mı yerleştireceğiz? Bunu hiç düşündünüz mü? Yıllardır Büyük Ortadoğu Projesi'nin tehlikelerine dikkat çekenlerin 15 Temmuz'u bir grubun basit bir darbe girişimi olarak görmesi mümkün mü? Dibimizde bir kaos yaşanırken, içimizde terör örgütleri pusudayken 15 Temmuz'u bunlardan bağımsız ele alamayız. Büyük bir yapbozun parçasını yaşadık o gece. Buradaki şablonu ve amacı anlayamaz, öğrenemezsek karşımızdaki gücün olası diğer hamlelerinde başarısız olabilir, tökezleyebiliriz. Biz bu kitapta size sözünü ettiğimiz yapbozun küçük bir parçasını değil, bütün şablonu okuyabileceğiniz önemli verileri aktarmaya çalıştık.

Çünkü 15 Temmuz gecesi kripto bir suç örgütü tarafından bireylere yönelik değil Türk milletine karşı bir cinayet işlendi. Dünyada bilinir ki kusursuz cinayet diye bir kavram yoktur. Katiller ne kadar dikkat etseler de ya başlangıcında, ya cinayet mahallinde ya da sonrasında arkalarında birçok iz bırakırlar. Biz bu kitapta 15 Temmuz gecesine nasıl geldiğimizi, o gecedeki kayıp saatleri ve sonrasında yaşanan süreci aktarma amacını taşıdık. 15 Temmuz saat 14.45'te Milli İstihbarat Teşkilatı önünde bir koşturmayla başlayan 25 saatlik süreci yazmaya, bu 25 saatte şu soruların yanıtlarına ulaşabilmeniz için bir yol açmaya çalıştık:

-Darbe nasıl öğrenildi?
-Darbe ne zaman planlandı ve harekete geçildi?
-Darbenin bir numarası kimdi?
-Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı neden bilgilendirme yapmadılar?
-Darbeyle ilgili ihbar gelmiş olmasına rağmen önemli komutanlar neden Ankara'ya çağrılmadı ve düğünlere katıldılar?
-Bu kripto örgüt kendini nasıl kamufle etti?
-Genelkurmay'daki örümcek ağını nasıl oluşturdu?
-15 Temmuz gecesi ilk olarak nereyi hedeflediler?
-İstanbul ve Ankara dışında gerçek anlamda neler yaşandı?
-Cumhurbaşkanı'nın Marmaris seyahatine yol açan kritik görüşme neydi?
-Darbenin kırılma anları nelerdi?
Bu soruların yanıtlarını elimizden geldiği kadar ilgililere sorduk. Olayların geçtiği yerleri adım adım gezdik, bilgi topladık, katilin eşkâlini tarif edecek sonuçlara ulaştık.

Şimdi sizleri o gecenin kayıp saatlerini bulmanız, katilin eşkâlini görebilmeniz için 15 Temmuz 14.45'e, Ankara Yenimahalle'deki Milli İstihbarat Teşkilatı'nın önüne götürüyoruz.

1 Kasım 2016 Salı

Robotla Şaka Olmaz: Ex Machina

Film Adı: Ex Machina

Yönetmen: Alex Garland

Bilgi sitesi: http://www.turkcealtyazi.org/mov/0470752/ex-machina.html

Bilgi sitesi: http://www.imdb.com/title/tt0470752/?ref_=nv_sr_3

Henüz 24 yaşındaki Caleb, sadece Silikon Vadisi'nin değil dünyanın da en önemli teknoloji şirketinde yazılım uzmanı olarak çalışmaktadır. Şirketin gizemli CEO’su Nathan ise hem şirketten hem insanlardan uzakta, özel bir dağ evinde yaşamaktadır. Caleb, düzenlenen bir yarışmada, Nathan'ın dağ evinde 1 haftalık bir 'ödül' kazanır. Fakat içine çekileceği deneyden habersizdir. 'Ava' adında güzel bir robot kızın bedeninde, dünyanın ilk gerçek yapay zekası Caleb'i beklemektedir.... Yönetmenliğini ve senaristliğini Alex Garland'ın paylaştığı bilimkurgu filminin başrollerinde Oscar Isaac, Domhnall Gleeson ve Alicia Vikander yer alıyor


İrfan'ın Yorumu:

Yapay zeka konusu hak ettiği güncelliği Türkiye'de yeterince bulabilmiş değil. Ama bu gelecekle ilgili tasarımlarda, arge çalışmalarında güncelliğini koruyor kanaatindeyim.

Her ne kadar bilim kurgu üzerinde olmuş olsa da robotların gelecekte hayatımızda hangi durumlarda yer alacağını da göstermesi bakımından ilginç.

Filmin birçok ödül aldığını da kenara not düştükten sonra bilim kurgu denemeleri içerisinde dikkatinizi çekebileceğini tahmin ediyorum.