Kitabın Adı:
Kirli Hesaplar Çarşısı
Yazarı:
Hüseyin Gülerce
Yayınevi:
Kahverengi
Kitabı Bitiriş Tarihi:
03 Ağustos 2016 Çarşamba
İrfan'ın Yorumu:
Hüseyin Gülerce şu an adı Paralel Yapılanma olarak bilinen ama eskiden Hizmet hareketi içinde yer alan makul olarak görülen isimlerdendi. Hatta gerçekten de onu insan gördüğünde bu yapılanma ile ilgili olarak iyi niyet düşüncesine kapılıyordu.
Fakat bu son süreçte Hüseyin Gülerce'nin tarafını belirginleştirmesi ile bu yapının toplum nazarındaki konumu iyice belirginleşmiş oldu. Bakmayın siz Ahmet Hakan Coşkun'un ve Hürriyet gazetesi taifesinin "itirafçı" diye aşağılayarak göndermelerine... Hüseyin Gülerce olsun diğerleri olsun geçmişte yaşamış olduklarını paylaşmasa idi böyle mi olurdu ve daha iyi mi anlaşılabilirdi bu paralel yapılanma...
Kitap birçok konuyu açığa kavuşturması bakımından ve akıcılığı ile öne çıksa da sanki bir şeyler eksik izlenimini hissediyorsunuz. O bir şeyleri ben şu an ifadelendiremiyorum. Okuyan arkadaşlar belki bunu tesbit edebilirler. Öyle ya her şeyi de ben mi ifadelendireceğim? Biraz da başkası ifadelendirsin değil mi?
Kitabı şiddetle tavsiye ederim. Paralel okumalar serime almıştım. Bunu da aradan çıkartmış oldum...
Kitap ile ilgili bir değerlendirme:
Not: http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/hasan-karakaya/paralelin-kara-kutusu-ya-da-huseyin-gulerce-ne-demek-istedi-11250.html
internet sitesinden alınmıştır.
Birkaç gündür “Paralel Yapı’nın adamları” tarafından işlenen “vukuat”ları yazıyoruz ya; “bazı saftirik okurlarımız” hâlâ “Doğru mu bunlar?” diye soruyor...
“Gerçekten, Cemaat’ten toplanan Himmet paralarını, Kıbrıs’taki kumarhanelerde mi harcamışlar” deyip, soruyorlar:
“Hani bunlar yetim hakkı yemezdi?..
Hani bunların kursağından haram geçmezdi?..
Hani bunların yediği her lokma helâl idi?..
Hani bunlar, analarından helâl süt emmişlerdi?..
Peki oynadıkları bu kumar, yaptıkları bu fuhşiyyat ne oluyor?..
Bu kadar mı alçaldı bunlar, bu kadar mı çukurlaştı?..”
Gerçekten;
İnsanın “inanası” gelmiyor!..
“Olamaz” diyoruz;
“Bu kadar alçalamazlar!”
Biz, onlar hakkında “çok iyiniyetli” düşünmeye çalışıyor ve Hocaefendi’nin“Locaefendi”leştikten sonra ipin ucunu kaçırdığını sanıyorduk ama, yeni yeni anlıyoruz ki;
“Bunlar yetmişinde neyse
yedisinde de oymuş!”
GÜLERCE’NİN YIKILDIĞI AN!
5 Temmuz Pazar günü, Beyaz TV’deki “Ortak Akıl” programında “müthiş açıklamalar” yapan Hüseyin Gülerce; gerek “Samanyolu” televizyonu gerek “Abi”ler konusunda, ortaya ilginç iddialar attı!..
“Cemaat’in eski Abi’lerinden” biri olan Gülerce; “Ergenekon Dâvâsı Süreci”ndeki Zaman gazetesinin “taraflı” yayınlarını Fetullah Gülen’e ilettiğini söyleyip, sözlerine şöyle devam etti:
l “Ergenekon davası sürecinde Zaman gazetesinin, camia medyasının yayınları konusunda yapılan eleştirileri bizzat kendisine söyledim. Arkadaşlardan çok şikayet ve eleştiri geliyordu. Ben de o gün sohbet sırasında ‘Bu şekilde yapılması doğru mu?’ diye sordum. O da ‘Bu mesele çok önemli ve peşini bırakmamak lazım. Ama bunu gazetecilik mesleğinin esaslarına göre yapalım, gazeteci gibi davranmak lazım’ dedi. Yani holigan gibi gazetecilik yapılmaz manasında cevap verdi.”
l “Tek Türkiye dizisinde Kürt vatandaşlar rencide ediliyor diye şikayetler aldım... Gittiğimiz her yerde bize şikayet ediyorlar. Bunu Diyarbakır’daki ve Antep’teki birçok noktadan arkadaş söylüyor. Bunlar camianın nabzını tutan arkadaşlar. Ben de Pensilvanya’ya gittiğimde bu dizi ile ilgili eleştirileri anlattım. Bana dedi ki; ‘Ben de kaç defa söyledim ama değiştirmiyorlar. Bunu izleyenlerin takdirine bırakıyorum.’
l “Yani; Gülen, Hidayet Karaca’ya bir şey diyecek de o yapmayacak... Mümkün mü bu?.. Ben Tek Türkiye dizisinde Kürtlerin rencide edildiğini ve bunun camiaya zarar verdiğini Fetullah Gülen’e söyledim. Benim dünyamın yıkıldığı birkaç andan biridir bu. Bana deseydi ki ‘Haklısın Hüseyin Bey, arkadaşlar ile konuşayım’ tamam, ama ‘Söyledim, değiştirmediler’ dedi. Böyle bir şey mümkün mü?”
Paralelci arkadaşlar; “Bir televizyon dizisinden terör örgütü çıkardılar... O dizinin Fetullah Gülen’le ne ilgisi var?” demeye devam ededursun; ama,Hüseyin Gülerce’nin iddialarına da cevap versinler!..
Tabiî, şuna da cevap versinler:
“Düne kadar rencide ettiğiniz Kürtler, tutuklattığınız KCK’lılar ve PKK’nın siyasi kolu dediğiniz HDP ile sarmaş-dolaş olan, arka kapı diplomasisi yürüten siz değil misiniz?.. Bu ne muhabbet?
Bu, ne yüzsüzlük?!?..”
MUSTAFA ÖZCAN VE SUİKAST!
Hüseyin Gülerce, o programda, “Mustafa Özcan”dan da söz etti... Mustafa Özcan’ın; “Cemaat içinde çok önemli bir yeri olduğundan” söz edip, onunla ilgili hayli “imalı” ifadeler kullandı...
“Meselâ” dedi;
“Mustafa Özcan’ın Yargı’da neler yaptığını nereden bilebilirim?”
Sonra, biraz değiştirdi ifadesini;
“Mustafa Özcan, Yargı’da bir şeyler yapmışsa, ben onu nereden bilebilirim?”
Belli ki Hüseyin Gülerce’nin bildiği bazı şeyler var!.. Ağzındaki baklayı çıkarmıyor ama, bir şeyleri biliyor!..
Elbette neyi bildiğini bilmiyorum...
Ne var ki, Hüseyin Gülerce’nin “Mustafa Özcan’ın vukuatlarını ima eder gibi” konuşması, bana, tam da geçen yıl bugünlerde, yani 16 Temmuz 2014’te yazdığım; “Yine Hablemitoğlu Suikastı... Zaman’ın bu gocunması niye?” başlıklı yazımı hatırlattı!..
Biliyorsunuz; Ankara Cumhuriyet Savcısı Serdar Coşkun’un, Emniyet’e bir“talimat” göndermesi ve bu talimatta, “son 10 yılda işlenen siyasî cinayetlere dikkat çekmesi” ve bu kapsamda; “Rahip Santoro, Hrant Dink, Necip Hablemitoğlu, Üzeyir Garih suikastları ile Danıştay Saldırısı ve Zirve Katliamı’nda Cemaat üyelerinin rolünü araştırın” demesi üzerine, ben de 9 Temmuz Çarşamba günü; “Cemaat’e soruşturma ya da Necip Hablemitoğlu suikastı” başlıklı bir yazı yazmış, Hablemitoğlu’nun “yazı”larından,“kitap”larından ve “iddia”larından bahsetmiş, yazının sonunda da bir“duyum”umu aktarmıştım...
Demiştim ki;
Kulağıma gelen “söylenti”lere göre; Necip Hablemitoğlu, sanıyorum“Köstebek” adlı kitabını yazdıktan sonra, “ziyaretine birileri geldi” ve ona dediler ki; “Sen, bu kitabından kaç para kazanmayı bekliyorsun?”
Necip Hablemitoğlu, “800 bin dolar” deyince, kendisini ziyaret eden kişi veya kişiler, “Bu para çok” dediler ve ona “500 bin dolar” teklif ettiler!..
“Bu parayı sana vereceğiz ama kitabı, kesinlikle piyasaya vermeyeceksin!”
Bu görüşmenin ardından Necip Hablemitoğlu, “kitabını basacak yayınevi aramaya” başladı!..
İşte o zaman ipler koptu!..
Sonra, gazetelerde o haber çıktı:
“Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 günü Çankaya’daki evinin önünde, saat 20.30 sıralarında uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti!”
Ona “suikast” düzenleyenler, “kitabı yayınlamaması şartıyla 500 bin dolar teklif eden ziyaretçileri” miydi, yoksa “Alman timi” miydi?..
Bu cinayet, “18 Aralık 2002 tarihinden bu yana karanlıkta”dır ve işte şimdi “aydınlatılması” yönünde bir “soruşturma” başlatılmıştır!..
Evet, aynen bunları demiştim...
Gördüğünüz gibi;
Bir “duyum”dan ve “iddia”lardan söz etmiş ama hiç kimseyi “itham”etmemiş, hiç kimseye “suçlama” yöneltmemiştim!..
Üstelik “isim” de vermemiştim!..
Gelin, görün ki;
Bu yazı “olay” oldu...
Birileri “çiğ” yemiş olmalılar ki, “karınları ağrımaya” ve de “yara”ları olmalı ki, “gocunmaya” başladılar!..
AYDINLIK’IN HABERİ
9 Temmuz’daki bu yazımdan “4 gün sonra” yani, 13 Temmuz Pazar günü,Aydınlık gazetesi “benzeri iddiaları” gündeme getirdi...
Aydınlık, “Cinayetten önce son görüşme o imamla” başlıklı “manşet”haberinde, özetle dedi ki;
“Ankara’daki evinin önünde 18 Aralık 2002 tarihinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun saldırıdan önce üst düzey bir Cemaat mensubuyla görüştüğü ileri sürüldü. Hablemitoğlu’nun ‘suikasttan önce görüştüğü son kişi’ olarak tanımlanan üst düzey cemaat yöneticisi Mustafa Özcan’ın Hablemitoğlu’ndan‘Köstebek’ kitabını çıkarmamasını istediği belirtildi.
İddiaya göre olay şu şekilde gelişti:
Bilindiği üzere Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, Emniyet içinde Fethullah Gülen cemaatinin yoğun faaliyetlerini kitaplaştırmak için çalışmaya başladı. Kitaba son şeklini veren Hablemitoğlu’nun bu çalışmasından F tipi örgüt haberdar oldu.
Bunun üzerine Cemaat’in örgüt yapılanmasında ‘Türkiye İmamı’ olarak geçen Mustafa Özcan, Hablemitoğlu ile görüşmek istedi. Hablemitoğlu bu görüşmeyi kabul etti. İkilinin görüşmesinde Mustafa Özcan, Hablemitoğlu’ndan kitabı çıkarmamasını istedi. Bunun karşılığında da yüklü bir miktarda para teklif etti. Ancak Hablemitoğlu bu teklifi reddetti. Hablemitoğlu’nun, suikasttan önceki son görüşmesi bu oldu.”
Aydınlık’ın haberi böyleydi...
Gördüğünüz gibi, benim yazımda; bir “ziyaretçi”den söz ediliyordu ama“isim” yoktu... Aydınlık ise, bu ziyaretçinin “Mustafa Özcan” olduğunu iddia etmişti...
Doğru mudur, yanlış mıdır bilmem...
Onu “Savcı” çıkaracak ortaya!..
ZAMAN’IN HABERİ
Gerek “benim yazım”, gerek “Aydınlık’ın haberi” üzerine; önce “Zaman gazetesinin internet sitesi”nde, 14 Temmuz 2014 tarihinde de
“Zaman gazetesinin 1. sayfası”nda bir “saldırı kampanyası” başlatıldı..
“Akit’in iftirasını Aydınlık manşet yaptı” başlıklı haberde dediler ki:
“Yeni Akit gazetesinin Necip Hablemitoğlu ile ilgili gündeme getirdiği iddiayı, Doğu Perinçek’in Aydınlık gazetesi manşet yaptı.
Yeni Akit yazarı Hasan Karakaya, 9 Temmuz’daki köşe yazısında 2002 yılında evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden yazar Necip Hablemitoğlu cinayetini Hizmet hareketi ile irtibatlandırmaya çalıştı.
Karakaya’nın; hiçbir delile dayanmaksızın ortaya attığı iddia; aradan 4 gün geçtikten sonra bu defa Aydınlık gazetesi tarafından manşete taşındı... Ergenekon Terör Örgütü hükümlüsü Doğu Perinçek’in gazetesi Aydınlık, Hablemitoğlu’nun öldürülmesinden Hizmet Hareketi’ni sorumlu tutup,‘Cemaat Köstebek kitabını çıkarmaması için Hablemitoğlu’na yüklü miktarda para teklif etti’ ifadelerine yer verdi. Parayı teklif eden ismin ise Mustafa Özcan olduğu iftirasını attı.”
MUSTAFA ÖZCAN, KARAKUTU!
Zaman’ın bu “saldırı”sından sonra kendilerine cevap verip, demiştim ki:
“Akit’in iftirasını Aydınlık manşet yaptı” ya da “Akit hedef gösterdi, Aydınlık manşet yaptı” başlıkları atıp da, kamuoyunda bir “algı” oluşturmaya çalışmak yerine; “Bizim rüşvet teklifleri ile, para-pul işleri ve cinayet işleriyle işimiz olmaz!.. Bizim o taraklarda bezimiz yok” deseydiniz“daha inandırıcı” olurdunuz ve ben de o yazıyı yazmak zorunda kalmazdım!..
Ama şimdi;
“Dürbün”ü elime aldım, “uzaklara” bakmaya, meselâ Özbekistan’ı gözetlemeye başladım!..
Merak ediyorum;
Özbekistan Hükümeti’nin “okul kapatma ve öğretmenleri rehin alma”kararı üzerine, “Özbekistan’a giden kim” veya “kimler”di ve de “rehineleri nasıl kurtardılar?”
Madem açtınız konuyu,
Alın, bir “soru” daha!..
Buyrun, cevap verin!..
“Özbekistan” demem üzerine, seslerini kestiler!..
Demek oluyor ki, Mustafa Özcan, Özbekistan’da da “bir işler” çevirmiş!..
Uzun lâfın kısası;
Mustafa Özcan denilen şahıs; Hüseyin Gülerce’ye göre “Cemaat’in çok önemli bir adamı”dır, bana göre ise, “kara kutu!”
Eğer Mustafa Özcan’ın şifreleri çözülürse, öyle inanıyorum ki; “Fetullah Gülen Locaefendi de çözülür!”
Merak ediyorum; Hüseyin Gülerce, bunları mı demek istedi acaba?..
Yoksa, ben mi böyle anladım?..
******************************************************************************
Kim, kimi hedef gösteriyor?.. İşi kimler bitiriyor?
“Cemaat’e yakınlığı” ile bilinen Son Sayfa adlı internet sitesi, 3 Temmuz Cuma günü saat 14.23’te bir haber yayınladı...
Dediler ki;
“Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi ve CHP’li eşi Gamze Akkuş İlgezdi hakkındaki bilgileri medyaya kimin servis ettiği ortaya çıktı!.. Bilgileri basına dağıtan kişinin Kadıköy Belediyesi Eski Meclis Üyesi H.S. olduğu iddia ediliyor!”
Resmen hedef gösterme!..
Ne ilginç değil mi;
sonsayfa.com adlı internet sitesi 3 Temmuz Cuma günü bu haberi veriyor...
Battal İlgezdi’nin koruması ve güvenlik müdürü Aşkın Şit de, 5 Temmuz günü “Bu haberi beğendim” deyip, Facebook’taki hesabından paylaşıyor!..
7 Temmuz günü ise, “Battal İlgezdi’nin adamı” olduğu iddia edilen üç kişi,“sonsayfa.com”da adı geçen H.S.’ye yani Arif Sağ’ın yeğeni Hüseyin Sağ’a saldırıyor, ağzını-burnunu dağıtıyor, çenesini kırıyor!..
İyi de “hedef gösteren” kim,
“işi bitiren kim?”
Hani diyorum ki: “Bir tek olayın altından Paralel çıkmasın, dişimi kıracağım!”