Kitabın Adı: Kadın Söylemine Dair Korku Çemberleri
Yayınevi: Mana Yayınları
Yazarı: Nasr Hamid Ebu Zeyd
Kitabı Bitiriş Tarihi: 23/09/2016 - 23.50 / İstanbul
İrfan'ın Notu:
Yazarla ilgili herhangi bir
önyargım ve kanaatim olmadan kitabın başlığı ilgimi çektiğinden dolayı
aldığımda açıkçası Mısır'da kendisini müslüman olarak görüp de dinden bu kadar
uzak bir kadın yorumu beklemiyordum. Bazı düşünmeye sevk eden yaklaşımları ve
tartışılması gereken haklı kanaatleri olduğunu söylemekle birlikte selefi
düşünceye bu kadar düşmanca yaklaşım, onları anlamak yerine onların tezlerini
hakirce reddediş, çözüm olarak çok açık naslar olduğu halde bu naslara
tutunmanın tuzak olduğunu söyleyecek kadar müsteşrik bir kafadan böyle bir eser
beklemiyordum. Belki bu beklemeyişimin sebebi Mana Yayınları ismini görmek olsa
gerek ...
Her neyse, kitabı okumaya
başlayıp da internetten yazar ile ilgili malumat aldıkça adamın karın ağrısının
ne olduğu da anlaşılır hale geliyor. Kadın üzerinden İslam'ın temel değerlerini
sarsmak için yazar elinden gelen bütün çabayı sarf ediyor. Kitabı okuduğunuzda
yazarın müslümanlar arasında tartışılması gereken konular, çözüm odaklı olmak
temeli üzerinden gideceği yerde bu konular çözümün İslam'ın temel ilkelerinden
uzak bir şekilde batılı laik düşüncenin uygulanabilir düşünce sisteminde
aranması gibi bir yola başvuruyor.
Yazar ile ilgili bir bilgi
sitesi:
Buradan yazar ile ilgili
belli bir kanaate sahip olabiliyorsunuz zaten. Bu bilgiler adaleti elden
bırakmadan yazdığı eserler ile doğru orantılı mı diye kitabı okuduğunuzda belli
bir kanaate siz de varmış oluyorsunuz...
Kitap ile ilgili notlar
"Kadın şehveti
kışkırtan, içgüdüleri harekete geçiren, fitneye ve şeytanın tuzaklarına sevk
eden bir varlık haline geldi. Tek çare onu tıpkı cahiliye dönemi bedevi
Araplarının yaptığı gibi diri diri gömmek oldu. Ama bu sefer toprağa değil -iki
göz için bırakılan delikten hariç- hiçbir açık yeri olmayan simsiyah bir
kıyafetin içine gömüldü. Bu, toprağa gömmenin muadili bir eylemdi." (s.
32)
Yazarın muadili kelimesinin
ne anlama geldiğini varsayarsak kendisini toprağa gömüp üzerini de
kapattığımızda her halde örneklendirmesinin doğruluğunu yanlışlığını daha iyi
anlar...
"Dini söylem, herhangi
bir konunun tartışmasına, daima tartışma kabul etmeyen sabit fikirlerden yola
çıkarak başlar. Yani 'hakimiyet' diye bilinen, dini nasların mercii olduğu,
tabii ve sosyal bütün alanlara şamil
olduğu ilkesinden hareket eder. Onunla bu ilke üzerinden polemiğe girmek direk
bu ilkeye teslim olmak demektir." (s. 71)
Yazarın bu cümlesi ile
sorunların çözüm merciinin dini söylemlerin içerisinde değil dışında aramak
olduğu anlaşılıyor ve kendisine yazık ediyor. Müslümanların arasında çıkan
tartışmalarda çözüm mercii Kur'an ve sünnet olmaz ise o kişinin durumu nice
olur?
Bu ve bunun gibi
müslümanların asla kabul etmeyeceği görüşleri olduğu gibi, makul tartışma
sorularını da açıkçası görebiliyoruz. Ama yazarın niyetinin hiç de hâlis
olmadığı maalesef belirgin halde gözümüzün önünde duruyor.
Kadın özelinde problemlerin
çözümü ile ilgili farklı bir bakış açısı geliştirme çabası içine giren fakat bu
çabayı gül bahçesinde değil de bataklıkta arayan biri gibi duruyor yazar.
Bataklıkta çözüm arayan birisinin kadın özelinde çözüm önerilerini merak
ediyorsanız ...