21 Haziran 2023 Çarşamba

İnsan denen varlığın kötücül yanları / Ay Işığı Sokağı


YAZAR:               

Stefan Zweig

KİTABIN ADI:    

Ay Işığı Sokağı

 

 

ÇEVİREN:           

Regaip Minareci

YAYINCI:            

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

TARİH:                

21/06/2023

 

NOTLAR:

 

İrfan’ın Yorumu: Kitapta beş kısa hikâye anlatılmaktadır. İnsanın kötücül yanlarını her hikayede vurucu bir üslupla anlatmaya devam ediyor usta yazar

 

Bu hikayelerden birincisi: Ay Işığı Sokağı

Yabancı birinin kendisine yabancı bir ülkede tamamen yabancılar arasında -kötülüğün çılgınlığın had safhada olduğu benzer yerlerin birçok ülkede olduğu- bir sokaktaki çarpık hatırası

Bu hikâyede dikkatimi çeken bir bölümü izin verirseniz almak isterim:

“Bu medeniyetten uzak sokaklar, dürtülerin hâlâ dizginlenmeden vahşice dışa vurulduğu, bedensel hazların kuralsız yaşandığı bir dünyanın son fantastik kalıntılarıdır, ihtirasların karanlık balta ormanlarıdır ve tümüyle dürtüleriyle davranan hayvanlarla doludur; açığa vurduklarıyla tahrik eder, gizledikleriyle kışkırtırlar. Düş kurdururlar insana” (sh. 3)

Hikayemizde kahramanımızın bu kötücül sokakta bir bar-meyhane tarzı yerdeki fahişe bir kadın ve onun aşağıladığı adam kelimelerle dile getirilmekte. Fakat kadının adamın karısı olduğu gerçeği ve o adamın da bu aşağılamaları hak edercesine aşırı cimri yaşam tarzı hikâyeyi okuyucu açısından dikkatle bitirmeye sebep teşkil ediyor.

 

İkinci hikâye: Laporella

İkinci hikâyemizde; Gayrimeşru doğmuş bir bedevi, kalın kafalı kadının efendisi için neler yapabileceğini, efendisinin de ne tür çapkınlıklar yaptığını ama kaderin bir cilvesi gereği kalın kafalı kadın ile efendinin hikâyenin sonlarına doğru yaşanan gerginlik sizi de gerebilir. Ama dikkat derim.

Hikâyede anlatılan bir kader tasviri gerçekten dikkat çekici:
“Gelgelelim rastlantının matkap uçları elmastandır ve içinde bolca tehlikeli tuzak barındıran kader, hiç umulmadık bir yerden kendine bir kapı bulmayı bilir ve kaya gibi sert mizaçları bile temelinden sarsarak darmadağın eder.” (Sh. 26)

İşte okuyucu bu cümleyi okuduktan sonra yaşananları daha bir dikkatle takip ettiğinde sarsılmaması elde değil. İnsan özellikle kadın denen varlık gerçekten çok enteresan.

 

Üçüncü Hikaye: Nişan

Yine savaş karşıtlığı üzerine bir hikâye. Fransızlar ve İspanyollar arasındaki savaşta bir albayın başına gelen hazin son yine çarpıcı cümlelerle okuyucuyu vurmaya devam ediyor.

 

Dördüncü Hikâye: Leman Gölü Kıyısında Olay

İnsanın içini acıtan yine savaş karşıtı duygu dolu bir kısa hikaye sizleri bekliyor. Çarlık zamanında Çarlık ve Rusya için savaşma amacıyla köylerinden toplanan insanlardan biri olan Boris’in hazin hikâyesi. Bu hikâyede Boris bir oraya bir buraya derken kendini kaçak bir asker olarak yabancı bir yerde bulur. Orada insanlar ona yardım etmek isterler. Fakat ne Çar kalmıştır ne de savaş bitmiştir. Sınırlar ise insanlığın utanç vesikası olarak durmaya devam etmektedir. Evine, eşine, çocuklarına dönmekten başka bir isteği olmayan Boris’in hayata küsmesini, umudunu kaybetmesini anlatan dokunaklı bir hikâye…

 

Beşinci Hikâye: Avare

Karışık duygular içindeki bir başarısız gencin günün sonunda intihar girişimi… Zweig bildiğiniz gibi hayatını intihar ederek sonlandırdı. Bir önceki hikayede de intihar eden bir Rus askerini görmüştük. Burada da. İntihar Zweig için yolun sonunu görmek gibi, kaderini bu şekilde bilmek gibi…

İntihar üzerinde durulması hatta uzun uzadıya durulması gereken bir eylem. Asla tasvip edilmeyen ama… Evet kocaman bir AMA …

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder