Nail Baba
Bazı güzel dostlar vardır. Hani insanı
hep hayra davet eder. Onunla ne zaman bir araya gelseniz başkalarını
sevindirmek adlı güzel bir eylemin parçası olmanın hazzını duyarsınız. İşte
böyle sadıklardan birinin arabasıyla hasta ziyaretine doğru yola çıktık.
Aksaray’da ışıklara yakalandık. Yakalandık diyorum zira ışıklarda durduğunuz
zaman bir sürü sokak çocuğu camlarınızı silmek(!) için arabanızın üzerine
tırmanıyor. Yine beklenen olacak diye gerilmişken sokak çocuğu, abiye gülümseyerek
arka cebinden çıkardığı temiz bir bezle ön camı sildi. Abinin yüzünde, yeni
yıkatmasına rağmen arabasının ön camının silinmesinden memnuniyet ifadesi
vardı. Bense hayretler içinde seyrediyordum. Zira böyle bir davranışı hiçbir
araba sahibi arkadaşımda görememiştim. Temizlik bitince abi torpidodan üç beş
çikolata, gofret çıkardı. Camı açtı gülümseyerek “Selamün Aleyküm” dedi ve
çikolataları uzattı. Çocukta gülümseyerek “Aleyküm Selam hacı abi” dedi ve
çikolataları mahcup bir edayla alıp arkadaşlarına dağıttı. Hareket ettiğimizde
çocuklar arkamızdan el sallıyorlardı. Uzun zamandır böyle sıcak selamlaşmaya
şahit olmadığımdan bir ara titrediğimi hissettim…
“Hayırdır abi bu çikolata bidati de nerden
çıktı?” diye takıldım. Önce biraz duraksadı ve gergin bir hal alan yüzüyle “Bu
çocuklar kibrimi ortaya çıkardılar” diye anlatmaya koyuldu. “Bayağı asabi
olduğum bir sabah, camımı silmek isteyen bu çocuklardan birini çok fena
haşladım. Hatta yolumdan çekilmesi için arabayı üzerine sürdüm. Ve giderken de
arkasından saydırmaya devam ettim. Ama asıl kızgınlığım ona değildi. Sinirim
geçince, ‘ama o da camımı izinsiz silmeseydi’ diye kendimi avutmaya çalıştım.
Aynı gün işimi erken bitirip dönerken o civarlarda akşam ezanı okundu. Bende
park edip camiye girdim. Kamet getiriliyordu ve safa doğru yaklaştım. İmam
sıklaşın uyarısına rağmen bir genç uzak duruyordu. İmam geldi ve o genci bana
doğru yanaştırdı. Bu dün bağırıp çağırdığım çocuklardan biriydi. Ben onlara
mesafe koyup arkamda bırakmak isterken Allah, adeta onu bana yapıştırmıştı. Çok
utandım… Kibrim bütün haşmetiyle(!) ortaya çıkmıştı… Allah bize kardeş olun derken
iman iddiasında biri olmama rağmen kendim(!) gibi olmayanlardan uzaklaşır olmuştum.
İnan o gün kadar hiç mahcup olmamıştım” dedi ve daldı gitti…
“Abi bu anlattıklarının çikolatalarla ne
ilgisi var?” diye ısrar ettim… “İşte o gün yanımda torunuma alıp da veremediğim
çikolatalar ve gofretler vardı. Ben de ilk ışıklarda durup selam verip bu
çikolataları onlara doğru uzattım. Önce duraksadılar. Sonra alıp aniden bitiriverdiler.
İşte o an, daha önce hissetmediğim bir ferahlama hissettim. O gün bugündür her
gün yanımda bir poşet çikolata gofret alıp sokakta yaşayan o cam silen
çocuklara dağıtıyorum. Zira onların ne sahip çıkanları var, ne barınacak bir
evleri ne de sevindiren birileri. Onlar ümmetin, yani hepimizin çocukları
onların da biraz sevilmeye ve sevinmeye ihtiyaçları var.”
Bu söz ettiğim abiyi olur da
tanırsınız diye ismini gizledim. Zira ondan bahsettiğimi duysa mahcup olur ve
bana gönül koyar diye endişe ediyorum. Zaten o, hakikatle alakadar olup sanal
dünya ile ilgisi olmadığında internette yazıma rastlama imkânı yok. Ama illa
bir isim koymak gerekiyorsa… Türk töresinde çocuğa, yaptığı bir eylemle anılana
dek isim koymazlarmış. Bundan esinlenerek ve bir zorluğun bir iyiliğe
dönüşmesine nail olan o ağabeye, sokak
çocuklarına yaptığı babalıktan dolayı “Nail Baba “ diyelim…
O, kendi torunlarının yanında ümmetin
kimsesiz çocuklarını da sevindirmek için torpidosunda çikolata gofret taşıyan
beyaz sakallı mahcup zat… Hediyeleşerek ve tebessüm ederek selamlaşma sünnetini
yayan mümin… Kibri ile mücadeleye azmetmiş er kişi…
Bu dünyayı yaşanır bir yer kılan
güzel insan… “Her zorluğun ardında bir kolaylık vardır” ayetini yaşayarak
öğrettiğinden dolayı bende kırk yıl hatırı olan ağabeyim. Nail Baba…
Şevket HÜNER / 13.12.2012
İrfan'ın Yorumu:
Televizyonda izlediğimi iyi hatırlıyorum, ne zaman ve hangi kanalda bilmiyorum. İyi niyetli bir adam arabasıyla kırmızı ışıkta duruyor, yine cam silen çocuklar yanına yaklaşıyor. Tam onlara bir şeyler vermek isterken, arka fondan çok daha yumuşak bir sesle "sakın, yanlış yapıyorsun" diyen bir ses. Sonra da o adam o sesin doğruluğuna inanarak camı kapatıp, bu tür istismarlara kulak asılmamasını söyleyerek gidiyor. Kamu reklamıydı herhalde bilmiyorum. Açıkçası rahatsız etmişti beni. Fakat nefsimi rahatlatmamış da değildi. Arka fondan gelen sesin yumuşaklığıydı belki de aldatıcı olan. Ama Şevket Abi'nin yazısını okuyunca yanlışlığını zaten kabul ettiğimiz şeyin teyidi gibi oldu bu. Ballı kaymak diyelim.
Şevket Abi başlığa belki bozulabilir. Olsun azıcık da nazımız olsun.
Haydi çocuklar çikolataya, onlar da bu ümmetin içinde değiller mi sanki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder