Kitabın Adı ve Filmin Adı: Gazap Üzümleri
Orijinal Adı: The Grapes of Wrath
Yayınevi: Remzi Kitabevi
Yazarı: John Steinbeck
Kitabı okumayı Bitiriş Tarihi: 17 Mart 2011 Perşembe – İstanbul
Film internet bilgisi:
http://www.sinemalar.com/film/2362/Gazap-Uzumleri/
Ama görüyorsunuz ya bir banka ya da şirket istediği gibi davranmamız. Çünkü bu yaratıklar hava almazlar, yemek yemezler. Onlar kâr solurlar, paranın faizini yerler. Siz nasıl hava almadığınız, yemek yemediğiniz zaman ölürseniz onlar da bunları bulamadıkları gün ölürler. Bu iyi bir şey değil. Ama böyledir. Bu sadece böyledir işte. (sh. 52)
İrfan’ın Notu: Gazap Üzümleri. Amerika’daki yoksulluğu çok çarpıcı bir şekilde anlatan enfes bir roman. Filmini de izledim. Filmi de gayet güzel olmuş. Ama şu bir gerçek ki kitap harika gerçekten. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı, aslında Amerika'da başlamıştır. Küçük toprak sahiplerinin bankalar ve tüccarlar tarafından aldatıldığı, insanların kuraklık, yoksulluk, zorbalık veya sadece açlık yüzünden evlerini terk etmek zorunda kaldığı ve 1930'larda 3 milyon insanın Kaliforniyaya yeni bir yaşama başlamak için yerleştiği zor yıllarda, bireysel ailenin parçalanışı anlatılırken aynı zamanda bütün göçmenlerinde tek bir aile haline gelişi vurgulanmaktadır
Özellikle kitabın sonundaki hamile kızın çocuğunu kaybettikten sonraki sahne gözlerimizin yaşarmasına yetti de arttı.
Amerikan Edebiyatının ünlü ustası John Steinbeck'in başyapıtı olan 'Gazap Üzümleri', California'ya göç eden bir tarım işçisi ailesinin çevresinde bir toplumsal başkaldırının destanıdır. Toprakları ellerinden alınarak işsizliğe ve yoksulluğa terkedilen binlerce insanın yoksunluklarla ve düzenle mücadelesinin usta gözlemlerle gözler önüne serildiği bu yapıt, Steinbeck'e '1940 Pulitzer Ödülü'nü kazandırmış ve yazarın dünya çapında tanınmasını sağlamıştır.
Aşağıda kitaptan bir enstantane sunuyorum. Bir aile, evin reisi olarak görülen babanın işsizlik karşısındaki çaresizliği, evini ve ailesini muhafaza etmeye çalışan bir annenin çırpınışları..
- Eee peki ne olacak? Diye sordu anne.
Tom:
- Kazandın Ana, dedi. Yola çıkacağız gibi. Ne dersin baba?
Baba:
- Herhalde öyle olacak, dedi
Ana, ihtiyar babaya baktı:
- Ne zaman?
- Eh… Beklemeye ne lüzum var. Sabahleyin yola çıksak fena olmaz.
- Yarın sabah yola çıkmalıyız. Sana yanımızda ne kaldığını söyledim.
- Sakın benim gitmek istemediğimi sanma. İki haftadır kursağıma doğru dürüst bir lokma yemek gitmedi. Gerçi nefsimizi körlettik ama bana bir faydası dokunmadı.
Ana tabağını kovaya daldırdı:
- Yarın sabah gideceğiz, dedi.
Baba burnunu çekti. Acı acı gülerek:
- Dünya değişti galiba, dedi. Eskiden yapılacak şeyleri erkekler söylerdi, şimdi bu iş kadınlara geçti. Galiba yakında sopayı ele almak gerekecek.
Ana, suları damlayan temiz tabağı sudan çıkararak bir sandığın üzerine koydu. Yaptığı işe o da gülüyordu.
- Sopan elinde, dedi. Yiyecek ve oturacak bir yerimiz olduğu zaman istediğin gibi sopanı kullanır, kendini korursun. Ama şimdi ödevini yapamıyorsun. Ne bir şey düşünüyorsun, ne de çalışıyorsun. Eğer sen bunları yaparsan sopayı da eline almağa hakkın olur. O zaman kadınlar da kuyruğunu kısıp, ağzını kapar. Ama şimdi sopayı eline alsan sana kim papuç bırakır. Sen şimdi kavgaya kalkıyorsun. Çünkü neden? Bu sefer sopayı ben ele aldım diye, değil mi?... (sh. 533)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder