3 Mart 2011 Perşembe

Necmettin Erbakan Öldü: Tapınacak mısınız?

Necmettin Erbakan vefat etti.
Muhakkak onun yakınları, akrabaları, sevenleri olduğu gibi
Sevmeyenleri, yanlışlarının çokluğunu dile getirenleri her kesimden vardı.
Doğrularını doğru kabul edenler olduğu gibi
Yanlışlarını yanlış kabul edenler de vardı.
Yakınlarına ve sevenlerine sabır diliyorum, en nihayetinde bir ölüm olayıdır, bir yaşam çizgisi vardı, geldi geçti bu dünyadan.
Bunları söyledikten sonra bir iki hususu dile getirmekten de çekinmem...
Erbakan öldükten sonra basını tümüyle iyi bir takip ettiğinizde şu sonuçla karşı karşıya kalırsınız. Erbakan, Mevdudinin ve Seyyid Kutub'un (bizim kitaplarını okuduğumuz, islami bilinçlenmeyi onlardan öğrendiğimiz, onların kitapları ile hemhal olduğumuz) islami çizgisini demokratik bir çizgiye çekmesi, aşırılıkları kontrol etmesi, radikalizmi demokrasi potasında eritmesi. Evet bunlar Erbakan'ın büyük bir başarısı olarak dile getiriliyor. Aşırılıkları ve radikalizmi kontrol etme mantığını anlıyorum. Ama bunu demokratik bir gayya kuyusunun içerisinde eritmesini affetmiyorum, affedemiyorum.
Dedim ya sevenleri de vardı, sevmeyenleri de.
Sevenleri ve akrabaları için insani bakışımı belirttim.
Ama kimse benden iki yüzlü olmamı beklemesin, ben islami bilinçlenme içerisine girdiğim andan itibaren erbakanı bu yanlış tutumunda ısrar etmesi dolayısı ile sevemedim.
Kendisi Rabbine ulaştı. Orada Rabbine, ümmetin islami uyanışını demokratik, laik çerçeveye çekmesinin hesabını da verir, o kısmı da beni ilgilendirmez, kimseyi ilgilendirmez. Günahları ile sevapları ile bir döneme damgasını vurmuş bir adamdı.
Turgut Özal, nasıl benim cumhurbaşkanım değil idi ise ve cenazesinden, cenazesinin kalabalıklığından nasıl zerre kadar etkilenmediysem, Erbakan da benim hocam değil ve cenazesinden, kalabalıklığından zerre kadar etkilenmedim.
Bu yazdıklarım dolayısı ile, Erbakan'ı sevenlere karşı sakın bir hakaret algısı oluşmasın ve yazdıklarım başka yönlere çekilmesin, ben bir tesbitte bulunuyorum ve kendi kalbi duygularımı eğip bükmeden anlatmaya çalışıyorum. Nasıl arkadaşlarımın bazıları kendi duygularını açıklıkla dile getirebilme cesaretini gösteriyorsa, ben de aynı cesareti gösteriyorum, başka da bir şey demiyorum.
Öte yandan, 28 şubat arefesinde ölmesi, askerlerin başsağlığı dilemesi, çelenk göndermeleri falan enteresan olarak tarihe geçti. Tabi bütün bunlar olduğunda ben ne mi yapıyordum? Yine Arabistanlı turistleri Bursa'da gezdirmekle meşguldüm vesselam

1 yorum:

  1. Evet ifade özgürlüğü güzel bir şey fakat mecut durumu yanlış okumak en az onun kadar kötü bir durum. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş tarihi ve peşi sıra yürürlülğe konulan modernleşme projesi Anadolu insanını müstemleke anlayışıyla sömürdü. Buna ilk tepkilerin ne olduğu ve nasıl bastırıldığı aşikar. Erbakan hoca Aristokrat bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş ve çok iyi bir eğitim almıştır.(İTÜ makine fakültesi bitirme derecesi3,97 henüz bu rekoru egale eden olmamıştır.)Çok farklı bir hayat çizgisi olabilecekken hiç bir mecburiyeti olmamasına rağmen bu ülke insanın yeelerde sürünen özgüevnin ayağa kaldırmış dindar olmanın Allah a inanmanın aslında en büyük şeref olduğunu haykırmış Demirel ve şürekasının elinden muhafazakar siyaseti yine asıl amacı düzeni sarsmak olan bir şekilde kurtarmışRadikal islamcıların sürekli yaptığı hatanın tersine hayatın heralanında var olma mücadelesi vermiş bir harekettir. Toplumun genel olarak islamileşmesi için öncülük ettiği imam hatip olulları Kuran kursları ve sair faaliyetlere girişmiş. Bugün Mısır ve Pakistan dan gelen kitapların tercümesinde katkıda bulunmuş böylece bir nesle İSLAMIN YANLIZCA ibadet ve zikir dini olmadığının öğretilmesinde öncü rol üstlenmiştir.Fakat tabii şurası bir gerçek ki her insan hata yapar fakat bazılarının hatası yanlızca bireye değil bütün topluma mal olur. 28 şubat günü yapılan buydy ve orada dirayet gösterilemedi fakat toplum nezdinde son derece küçük kalmış ve genele ulaşma gibi hiç bir amacı olamayan radikal islamcı hareketler sert söylemde bulunmakla dik durmak arasındaki farkı her üzerine gelen zorlukta yakin bir şekilde müşaahede etmişler ve sonuçta beğenmedikleri müslümanların onda bir kadar dik duramamış çil yavrusu gibi dağılmışlardır. Bu blog yazarı herhalde buna en güzel şahitlik edenlerden biridir. Vesselam.

    YanıtlaSil