Kitabın Adı: Doğunun
Limanları
Yayınevi: YKY
Yazarı: Amin Maalouf
Kitabı okumayı Bitiriş Tarihi: 16 Kasım 2011 – İstanbul
Bir daha belirteyim, sadece ölmekten vazgeçmek, uçurumun kenarına gelip tam atlayacakken geriye bir adım atmak ve titreyerek uzatılan sıcak eli tutmak sözkonusu değildi. O kadar basit değildi. Aynı örneği verecek olsam derdim ki, sağlam toprağa basarak değil ama dar bir taş geçit üzerinde bir şişe viski içerek uçurumun kenarında duruyordum. Geriye dönmek için karar vermem yetmiyordu, çünkü benim durumumda, selamete ulaşıyorum diye uçuruma yuvarlanmak da vardı. Önce ayılmam, açık bir görüşe, berrak düşüncelere sahip olmam ve attığım her adımı nereye attığımı bilmem gerekiyordu. (sh. 145)
Amin Maalouf kitaplarına devam... Çok başarılı bulduğum iki kitabından sonra (Afrikalı Leo ve Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri) biraz daha yakın tarihe dayalı bir çarpıcı aşk romanı. Bir Osmanlı hanedanı üyesinin Ermeni bir anneden oğlu olma İsyan'ın "2. Dünya Savaşı yıllarındaki kahramanlıklarından, yahudi bir kıza aşkı ve onunla evlilikten sonraki dramatik hayatı. Elinize aldığınızda yine okumaktan zevk alacağınız bir eser. Üslubu öyle güzel ki, (ben buna kadife üslubu diyorum) elinizden bırakamıyorsunuz, eser sizi alıp savuruyor.
Adana'da ayaklanmalar olmuştu. Kalabalık, Ermeni mahallesini yağmalamıştı.
Altı yıl sonra çok daha büyük çapta olacakların provası gibi bir şeydi.
Ama bu bile dehşetti. Yüzlerce ölü. Belki de binlerce.
Can çekişen Osmanlı İmparatorluğu
ve Beyrut ile Fransa arasında yaşamı sürüklenen İsyan.
'Doğunun Limanları' bu yüzyılın başını, bir insanın trajik tarihinin içinden anlatıyor.
Amin Maalouf son romanı 'Doğunun Limanları' ile yine YKY'de.
KİTABIN KONUSU
‘Doğunun Limanrı’ isimli
roman Osmanlı prensliğine dayanan bir babanın ve yahudi bir kadının oğlu olan
Kitabdar adlı hayali kişinin hayat hikayesini anlatmaktadır. Kitabın yazarı
olan Amin maalouf bu kitabı 60’lı yılların sonuna doğru tanıştığı bir kişinin
hayatından esinlenerek yazıyor. Bu kişi Lübnan’da doğmuş Parise giderek direniş
hareketine katılmış tekrar Lübnan’a döndüğünde ise bir kahraman gibi
karşılanmıştır. Kitapta da aynı olayların işlendiği görülmektedir.
KİTABIN
ÖZETİ
“Doğunun Limanları” bir
zamanlar Avrupalıların doğuya giriş yaptıkları, tespih taneleri gibi sıralanan
ticaret kentlerine verilen isimdir. “Doğunun Limanları” kelime anlamı olarak
“Doğunun Merdivenleri” olup, bazı Akdeniz limanlarına Fransızların taktığı
isimdir.
Olay 1976 Haziranında Paris’te bir metroda geçmektedir. Yazar, romana tablodaki
bir resimden söz ederek başlamaktadır. Tabloda, deniz ve o maviliğin üstündeki
gemi bulumaktadır. Yazar, bu tabloya hayran kalmıştır. Metroda bu tabloyu
seyrederken gözleri, son derece ilgi çeken bir adama takılır ve bu bu adamı
takip etmeye başlar. Bu takip neticesinde her ikisi Hubert Hugles sokağında
karşı karşıya gelirler. Yazar,türlü yollarla bu adama yaklaşmaya başlar. Adamın
yabancı olduğunu sezer ve ona yardımcı olmaya çalışır. Bu yardımlaşma sonucunda
her ikisi dost olurlar. Adamın amacı, Paris’te direnişçilerin adını taşıyan 39
cadde ve sokağı gezmektir. Bu arada yazar ile yabancı arasında koyu bir
muhabbet başlar. Yabancı adam, yazarın sorularına yanıt vermeye çalışır ve ona
Pariste dört gün kalacağını söyler. Bunun üzerine yazr ondan Paris’te kalacağı
dörrt gün içinde hayat hikayesini anlatmasını ister. Yabancı bunu kabul eder.
Yabancının kaldığı otel odasına giderler ve yabancı hayat hikayesini anlatmaya
başlar.
Olaylar bir Osmanlı prensesinin aklını yitirmesiyle başlar . Kitabdar adlı Acem doktor tedavi amacıyla onu Adana’daki evine götürür. Onu seviyordur ve bu güzel kızla evlenir. Bir çocukları olur.Yüz Temel Eser Özetleri, Kitap Özetleri, Roman Özetleri, Yüz Temel Eser, Özet
Olaylar bir Osmanlı prensesinin aklını yitirmesiyle başlar . Kitabdar adlı Acem doktor tedavi amacıyla onu Adana’daki evine götürür. Onu seviyordur ve bu güzel kızla evlenir. Bir çocukları olur.Yüz Temel Eser Özetleri, Kitap Özetleri, Roman Özetleri, Yüz Temel Eser, Özet
Her türlü düzene isyan
eden bu prens bir gün Adana’da çıkan ayaklanmalar nedeniyle en iyi arkadaşı
olan Nubar adlı bir Ermeni ile Lübnan, Beyrut’a gider. Burada Nubar’ın kızı ile
evlenir, bir kızı ve iki oğlu olur. Karısı oğlu Salem’i doğururken ölür.
Kitabın asıl kahramanı prensin babasının adını verdiği oğlu Kitabdar’dır.
Kitabdar, isyan manasına gelmektedir. Oğlunun bir ihtilalci olmasını isteyen
babası ona bu sebeple bu ismi vermiştir.
Kitabdar babasının onun
hakkındaki tüm düşüncelere rağmen bir doktor olmak istiyordur. Ablasınında
yardımıyla onu ikna ederek Paris’e tıp okumaya gider. Fakültede çok başarılı
olan İsyan bir gün barda arkadaşlarıyla beraberken katıldığı bir tartışma
aracılığı ile Bertrand takma adlı bir direnişçi ile tanışır ve bir anda kendini
2.Dünya Savaşı’nda bulur. Bu sırada hayatının kadını olacak Clara ile tanışır.
Savaştan sonra Beyrut’a dönen Kitabdar bir kahraman olarak karşılanır. Kısa
süre sonra Clara da Hayfa’da dayısının yanına yerleşir. Bu tanışmayı takben
Kitabdar ve arasında sıcak gelişeler olur ve evlenmeye karar verirler.
Evlendikten sonra Hayfa
ve Beyrut arasında gidip gelen çift, Clara hamileyken Hayfa’da kalmayı tercih
ederler. 1948’de Kitabdar’ın babasının rahatsızlığı üzerine Beyrut’a dönüşü
sırasında patlak veren Arap-Yahudi savaşı nedeniyle birbirlerinden ayrı
kalırlar. Bu ayrılık Kitabdar’ın hayatını değiştirir.
Bu savaş nedeniyle
Kitabdar karısını ve doğacak çocuğunu uzun süre göremez. Onların sağlığından
duyduğu endişe, onu bir takım psikolojik sorunların içine iter. Davranışlarında
gözle görülür bir değişme olur. Bundan yararlanan kardeşi Salem onu sadece
zengin hastaların bulunduğu bir tımarhaneye kapattırır. İsyan, her gün onu
uyuşturacak, deli olmasa bile onu deli gibi gösterecek sakinleştirici bir ilaç
almak zorunda bırakılır. Yaklaşık yirmi yıl boyunca bu tımarhaneye kapalı kalan
ve uyuşturulan isyan artık kurtulmanın imkansız olacağını düşündüğü sırada kızı
Nadya onun izini bulur ve hastane yöneticilerine anlaşılmaması için farklı bir
kimlikle onu ziyaret eder. Bu Kitabdar için bir kurtuluş kaynağıdır. Artık
kızının varlığından güç almaktadır. Kitabdar Nadya’yı bir kez görmüştür. Ancak
çevresinden gelen nasihatlere uyarak, kız bir daha babasına gelmemiştir. Bu
Kitabdar için üzücü bir olay olsa da onu hayata geri dönme arzusundan mahrum
bırakmamıştır. Kahve içinde verilen uyuşturuyucuyu daha az alarak hergün biraz
daha kendine gelir.1976’da Lübnan da çıkan çatışmalar sırasında fırsatını
bulup, yaşadığı hastaneden kaçan Kitabdar bir şekilde Paris’e gider ve orada
Bertrand’ı bulur. Tüm yaşadıklarını anlatarak ondan Clara’nın adresini ister.
Clara’dan 28 yıl sonra hiçbir şey bekleyemeyeceğini bilmesine rağmen yine de
ona bir mektup yazar ve başından geçen her şeyi anlatır. Ondan cevap
beklemiyordur, yıllar önce buluştukları bir limanda randevu verir.
Buluşma günü gelir.
Buluşma günü yazarla Kitabdar’ın ayrılacağı gündür.
Kitabdar yazarla randevu verdiği yeri yeniden bulma çabası ile dolaşırken karşılaşır. Bu karşılaşma sonucunda Doğunun Limanları adlı kitap oluşmaya başlar. Tüm roman dinleyen kişinin notlarından aktarılıyor ve buluşma günü olan 20 Haziran’da bu notlar tamamlanıyor ve kitap da bitiyor.
Kitabdar yazarla randevu verdiği yeri yeniden bulma çabası ile dolaşırken karşılaşır. Bu karşılaşma sonucunda Doğunun Limanları adlı kitap oluşmaya başlar. Tüm roman dinleyen kişinin notlarından aktarılıyor ve buluşma günü olan 20 Haziran’da bu notlar tamamlanıyor ve kitap da bitiyor.
Yazar 20 Haziran’da
buluşma yeri olan köprüyü görebilecek bir cafeye oturarak olanları izlemeye
başlar. Clara köprünün ucunda gözükür. Daha sonra eski sevgililer birbirlerine
yaklaşır ve uzun uzun sarılırlar. Romanda burada biter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder