En Büyük
Beş vakit namazınızı sünnetiyle
beraber kılınca 200 defa “Allahu Ekber” diyoruz…
200 defa tekrarladığınız tekbir,
rükû ve secde eyleminin yönlendiricisi olarak söyleniyor.
Kuran okumayı bitirir bitirmez
“Allahu Ekber” ile saygı ve bağlılığımızı gösteriyoruz.
Böylece Kıraat edilen ayetler
sonuç olarak hepimize Allah En Büyük olduğu hatırlatılıyor.
En büyük derken, Allah dışında
başka büyüklük yok algısına kavuşmamız isteniyor.
Bu da Müslüman olanların
birbirilerine büyüklük taslayamayacaklarını öğretiyor.
Böylece hiçbir insana büyüklük atfedilemeyeceğinin
de en büyük delili tekbir oluyor.
Namaza davet eden Ezanda,
Muhammed sizin gibi bir kuldur denmesi de bunu gösteriyor.
Ülkemizde namaz kılanların sayısı
günden güne artarken aramızdaki eşitlik niye artmıyor?
Hala malıyla, mevkisiyle,
kavmiyle, soyuyla, bilgisiyle büyüklenenler niye azalmıyor?
Çünkü “Allahu Ekber” demesine
rağmen bunları kendisinden üstün gören köle ruhlular var.
Bunları 200 defa tekrarladıkları
tekbir, asla herkesin kul ve eşit olduğuna çağırmıyor.
Hâlbuki Allah’a güvenerek
büyüklük atfettiklerine bakıp biraz düşünseler anlayacaklar.
Biri zenginliği ile
büyükleniyorsa bu onun paylaşmayan bir cimri olduğunu anlatır.
Biri mevkisi ile büyükleniyorsa
bu onun insanlara hizmet etmediğinin en açık delilidir.
Biri ilmiyle büyükleniyorsa bu
onun amel etmeyip, kimseye öğretmediğini gösterir.
Biri ırkı ile büyükleniyorsa bu
kavmini eşitliğe ve kardeşliğe çağırmadığının işaretidir.
Biri zenginlikle övünenleri
alkışlarsa üç kuruşa muhtaç olarak hayatını geçirir.
Biri mevki sahiplerini alkışlarsa
kendisine hizmet edileceğine hizmetkâr olarak aşağılanır.
Biri ilim sahiplerinin önünde el
pençe divan durursa ölene kadar cahil kalır.
Biri ırkı ile büyüklenenleri desteklerse
bu uğurda yapılan bütün zulümlere alet olur.
Hatırlayalım, cahiliye
Mekke’sinde yaşayanlar da “Allahu Ekber” deyip duruyorlarmış.
Ama birileri asalet, mevki ve malıyla
övünüp onları üstün gösteren putlara taparken,
Halk ise kendisini fakirliğe ve
köleliğe mahkûm edenleri dindar görüp alkışlıyormuş.
İşte Allah’ın Kulu ve Elçisi
Muhammed (sav) böyle bir zulmü bitirmek için gönderildi.
Resulullah (sav) tüm Mekke’yi
sadece “Allahu Ekber” demeye davet etti.
Namazın farz olmadığı yıllarda O,
büyüklenmeden “Allahu Ekber” i ilan etti.
O, hiç fark gözetmeden eşitçe
paylaşmayı Müslümanlık olarak Mekkelilere öğretti.
Hz. Ebubekir’in tekbir getirmesi,
malını Allah yolunda kardeşleriyle bitirmesiydi.
Hz. Hamza’nın tekbiri, zayıfları
ve kimsesizleri koruyup kollamasıydı.
Büyüklenenler, daveti “bizi ayak
takımıyla eşit gören bir dine gelmeyiz” diye reddettiler.
Yani onların “Allahu Ekber” i
bizi diğerlerinden üstün kılan Allah en büyüktür şeklindeydi.
Resulullah(sav) hayatı boyunca
takva hariç her türlü üstünlükle övünmeyi ortadan kaldırdı.
Sonuçta açlık, kölelik, fuhuş,
tefecilik, katillik, kız çocuklarını gömme cahiliye diye adlandı.
Toplum “Allahu Ekber” deyince
paylaşım, adalet, eşitlik ve kardeşlik, bereketi getirdi.
Takva konusundaki yarış ise
insanları malları mevkileri ve bilgileri ile hizmet eden kıldı.
Ama Resulullah sonrası “Allahu
Ekber” demek birilerinin taraftarı olmak şekline büründü.
Daha düne kadar adalet, cömertlik
ve eşitlikte yarışanlar birbirlerinin boynunu vurur oldu…
Artık Resulullah’ın kardeşi
konumundakiler halifenin kulları olmayı kabul ettiler.
Hepsi namazda “Allahu Ekber” demelerine rağmen eşitlik
adalet ve paylaşım kaldırıldı.
Artık üstünlük “Allahu Ekber” deyip takva sahibi olup
insanlara hizmet etmek değildi.
Üstünlük, iktidarı ve onun
yandaşlarını övüp eşitsizliklere boyun eyip itaat etmekti.
Bu zafer sarhoşluğunda yüzyıllar
böyle geçip gidince “Allahu Ekber” in
anlamı unutuldu.
Son büyük(!) devlette yıkılınca
insanlar padişahı büyüklemekten canlarıyla vazgeçirildiler.
Artık büyükleyecekleri yeni
kimseler ise onlara “Allah uludur” demeye zorlayanlardı.
“Allah uludur” ı “Allahu Ekber”
diye değiştirense bizi sağcı kılıp yeni eşitsizliklere çağırandı.
Yıllar, ilkeler ve inkılâplar ile
“Allahu Ekber” diyenlerin çatışmasıyla geçip gitti.
Her darbe, eşitsizlikleri
gidermeden başımızdakileri değiştirip durdu.
Ve bir gün “Allahu Ekber”
diyenleri(!) inkılâpçılara galip ilan eden hakem Ehli kitaptandı.
Artık iktidar(!) olan “Allahu
Ekber” diyenler hep beraber “Demokrasi havarisi” ilan edildi.
Üstelik bu havarilerin sayısı 12
değil bütün seçmenlerin % 50’si kadarıydı.
Artık kara listelere mahkûm
edilen Anadolu Aslanları ilk yüz zengin arasında yerini aldı.
Sonunda bizim de, halkının
fikrini sormadan yöneten(!) bir iktidarımız oldu.
Ve yeni açılan İmam Hatip
ortaokullarında 5. sınıftan itibaren “Allahu Ekber” denilecekti.
Üstelik “Allahu Ekber” diyen
kadrolar bütün dünyada Türkçeyi öğretip horon teptirdiler.
Çöp konteynırında yiyecek
arayanlar ise camide “Allahu Ekber” diyenlere görünmez oldu.
Kadınların bir mal gibi satıldığı
yerler polis kontrolünde emniyete alındı.
İnsanlar Türk olmadıkları için
aşağılanması “Allahu Ekber” söyleminden ayrıldı.
Vatandaşın kanını emen faizciler
gelecek nesli bile borçlandırmasına göz yumuldu.
Bankaları kurtarmak hamd edilecek
bir eylem görülüp insanların çaresizliğine aldırılmadı.
Bir avuç zengin bütün hâsılatın
üçte birini yemesiyle fakirleşenlere zekât alması önerildi.
Ve bu tezgâhı dünya hayatı
zannedip günde 200 defa “Allahu Ekber” diyenler bir gün öldü.
Sonra herkesin çırılçıplak
kaldırıldığı gün bir de baktılar ki “Allahu Ekber” i anlamamışlar.
Zira dünyada varlıklarını üst
üste yığanlara burada biriktirdikleri üzerlerine dağlanıyor…
Mevkilerini ve makamlarını
kendisini üstün kılmaya çevirenler yüz üstü süründürülüyor.
İlmiyle amel etme yerine dünyevileşmeyi
Müslümanlık diye yutturanlar alevlere yanaştırılıyor
Irkını üstün tutup diğer
kavimlere zulüm etmeyi normal görenler zincirlenmiş götürülüyor.
Dünyada kendini demokrasi
havarisi sanıp zulmü alkışlayanlar terler içinde bekleştiriliyor…
Velhasıl şu üç günlük dünyada
günümüz gelmeden “Allahu Ekber” demek zamanı şu an.
Zenginlik, makam, mevki, milliyet
ve ideolojiyi alkışlamayı bırakıp kurtulmanın zamanı...
Bir düşünün dostlar ülkemizde
namazda tekbir getirenler buna uygun amel etseler;
“Allahu Ekber” diyenler varlıklarını, başa kakmadan ihtiyaç
sahipleriyle paylaşsalar,
“Allahu Ekber” diyenler makamlarında insanları ayırt etmeden
hizmet etseler,
“Allahu Ekber” diyenler ilmiyle amel edip örnek olup insanları
o dehşeti güne hazırlasalar,
“Allahu Ekber” diyenler kavimlerine eşitliği adaleti ve
paylaşmayı gösterseler,
“Allahu Ekber” diyenler unvan sahiplerini alkışlamayı bırakıp
Allah’a kulluğuyla övünseler,
İki cihan saadetine ermek böyle
bir şey olurdu herhalde…
Şevket Hüner / 20.02.2013