27 Şubat 2013 Çarşamba

En Büyük, EN BÜYÜK, en büyük


En Büyük

Beş vakit namazınızı sünnetiyle beraber kılınca 200 defa “Allahu Ekber” diyoruz…
200 defa tekrarladığınız tekbir, rükû ve secde eyleminin yönlendiricisi olarak söyleniyor.
Kuran okumayı bitirir bitirmez “Allahu Ekber” ile saygı ve bağlılığımızı gösteriyoruz.
Böylece Kıraat edilen ayetler sonuç olarak hepimize Allah En Büyük olduğu hatırlatılıyor.
En büyük derken, Allah dışında başka büyüklük yok algısına kavuşmamız isteniyor.
Bu da Müslüman olanların birbirilerine büyüklük taslayamayacaklarını öğretiyor.
Böylece hiçbir insana büyüklük atfedilemeyeceğinin de en büyük delili tekbir oluyor.

Namaza davet eden Ezanda, Muhammed sizin gibi bir kuldur denmesi de bunu gösteriyor.
Ülkemizde namaz kılanların sayısı günden güne artarken aramızdaki eşitlik niye artmıyor?
Hala malıyla, mevkisiyle, kavmiyle, soyuyla, bilgisiyle büyüklenenler niye azalmıyor?
Çünkü “Allahu Ekber” demesine rağmen bunları kendisinden üstün gören köle ruhlular var.
Bunları 200 defa tekrarladıkları tekbir, asla herkesin kul ve eşit olduğuna çağırmıyor.
Hâlbuki Allah’a güvenerek büyüklük atfettiklerine bakıp biraz düşünseler anlayacaklar.

Biri zenginliği ile büyükleniyorsa bu onun paylaşmayan bir cimri olduğunu anlatır.
Biri mevkisi ile büyükleniyorsa bu onun insanlara hizmet etmediğinin en açık delilidir.
Biri ilmiyle büyükleniyorsa bu onun amel etmeyip, kimseye öğretmediğini gösterir.
Biri ırkı ile büyükleniyorsa bu kavmini eşitliğe ve kardeşliğe çağırmadığının işaretidir.
Biri zenginlikle övünenleri alkışlarsa üç kuruşa muhtaç olarak hayatını geçirir.
Biri mevki sahiplerini alkışlarsa kendisine hizmet edileceğine hizmetkâr olarak aşağılanır.
Biri ilim sahiplerinin önünde el pençe divan durursa ölene kadar cahil kalır.
Biri ırkı ile büyüklenenleri desteklerse bu uğurda yapılan bütün zulümlere alet olur.

Hatırlayalım, cahiliye Mekke’sinde yaşayanlar da “Allahu Ekber” deyip duruyorlarmış.
Ama birileri asalet, mevki ve malıyla övünüp onları üstün gösteren putlara taparken,
Halk ise kendisini fakirliğe ve köleliğe mahkûm edenleri dindar görüp alkışlıyormuş.
İşte Allah’ın Kulu ve Elçisi Muhammed (sav) böyle bir zulmü bitirmek için gönderildi.
Resulullah (sav) tüm Mekke’yi sadece “Allahu Ekber” demeye davet etti.

Namazın farz olmadığı yıllarda O, büyüklenmeden “Allahu Ekber” i ilan etti.
O, hiç fark gözetmeden eşitçe paylaşmayı Müslümanlık olarak Mekkelilere öğretti.
Hz. Ebubekir’in tekbir getirmesi, malını Allah yolunda kardeşleriyle bitirmesiydi.
Hz. Hamza’nın tekbiri, zayıfları ve kimsesizleri koruyup kollamasıydı.
Büyüklenenler, daveti “bizi ayak takımıyla eşit gören bir dine gelmeyiz” diye reddettiler.


Yani onların “Allahu Ekber” i bizi diğerlerinden üstün kılan Allah en büyüktür şeklindeydi.
Resulullah(sav) hayatı boyunca takva hariç her türlü üstünlükle övünmeyi ortadan kaldırdı.
Sonuçta açlık, kölelik, fuhuş, tefecilik, katillik, kız çocuklarını gömme cahiliye diye adlandı.
Toplum “Allahu Ekber” deyince paylaşım, adalet, eşitlik ve kardeşlik, bereketi getirdi.
Takva konusundaki yarış ise insanları malları mevkileri ve bilgileri ile hizmet eden kıldı.
Ama Resulullah sonrası “Allahu Ekber” demek birilerinin taraftarı olmak şekline büründü.
Daha düne kadar adalet, cömertlik ve eşitlikte yarışanlar birbirlerinin boynunu vurur oldu…
Artık Resulullah’ın kardeşi konumundakiler halifenin kulları olmayı kabul ettiler.
Hepsi namazda  “Allahu Ekber” demelerine rağmen eşitlik adalet ve paylaşım kaldırıldı.
Artık üstünlük  “Allahu Ekber” deyip takva sahibi olup insanlara hizmet etmek değildi.
Üstünlük, iktidarı ve onun yandaşlarını övüp eşitsizliklere boyun eyip itaat etmekti.
Bu zafer sarhoşluğunda yüzyıllar böyle geçip gidince  “Allahu Ekber” in anlamı unutuldu.
Son büyük(!) devlette yıkılınca insanlar padişahı büyüklemekten canlarıyla vazgeçirildiler.
Artık büyükleyecekleri yeni kimseler ise onlara “Allah uludur” demeye zorlayanlardı.

“Allah uludur” ı “Allahu Ekber” diye değiştirense bizi sağcı kılıp yeni eşitsizliklere çağırandı.
Yıllar, ilkeler ve inkılâplar ile “Allahu Ekber” diyenlerin çatışmasıyla geçip gitti.
Her darbe, eşitsizlikleri gidermeden başımızdakileri değiştirip durdu.
Ve bir gün “Allahu Ekber” diyenleri(!) inkılâpçılara galip ilan eden hakem Ehli kitaptandı.
Artık iktidar(!) olan “Allahu Ekber” diyenler hep beraber “Demokrasi havarisi” ilan edildi.
Üstelik bu havarilerin sayısı 12 değil bütün seçmenlerin % 50’si kadarıydı.
Artık kara listelere mahkûm edilen Anadolu Aslanları ilk yüz zengin arasında yerini aldı.
Sonunda bizim de, halkının fikrini sormadan yöneten(!) bir iktidarımız oldu.
Ve yeni açılan İmam Hatip ortaokullarında 5. sınıftan itibaren “Allahu Ekber” denilecekti.
Üstelik “Allahu Ekber” diyen kadrolar bütün dünyada Türkçeyi öğretip horon teptirdiler.
Çöp konteynırında yiyecek arayanlar ise camide “Allahu Ekber” diyenlere görünmez oldu.

Kadınların bir mal gibi satıldığı yerler polis kontrolünde emniyete alındı.
İnsanlar Türk olmadıkları için aşağılanması “Allahu Ekber” söyleminden ayrıldı.
Vatandaşın kanını emen faizciler gelecek nesli bile borçlandırmasına göz yumuldu.
Bankaları kurtarmak hamd edilecek bir eylem görülüp insanların çaresizliğine aldırılmadı.
Bir avuç zengin bütün hâsılatın üçte birini yemesiyle fakirleşenlere zekât alması önerildi.
Ve bu tezgâhı dünya hayatı zannedip günde 200 defa “Allahu Ekber” diyenler bir gün öldü.
Sonra herkesin çırılçıplak kaldırıldığı gün bir de baktılar ki “Allahu Ekber” i anlamamışlar.
Zira dünyada varlıklarını üst üste yığanlara burada biriktirdikleri üzerlerine dağlanıyor…

Mevkilerini ve makamlarını kendisini üstün kılmaya çevirenler yüz üstü süründürülüyor.
İlmiyle amel etme yerine dünyevileşmeyi Müslümanlık diye yutturanlar alevlere yanaştırılıyor
Irkını üstün tutup diğer kavimlere zulüm etmeyi normal görenler zincirlenmiş götürülüyor.
Dünyada kendini demokrasi havarisi sanıp zulmü alkışlayanlar terler içinde bekleştiriliyor…
Velhasıl şu üç günlük dünyada günümüz gelmeden “Allahu Ekber” demek zamanı şu an.
Zenginlik, makam, mevki, milliyet ve ideolojiyi alkışlamayı bırakıp kurtulmanın zamanı...
Bir düşünün dostlar ülkemizde namazda tekbir getirenler buna uygun amel etseler;

“Allahu Ekber”  diyenler varlıklarını, başa kakmadan ihtiyaç sahipleriyle paylaşsalar,
“Allahu Ekber”  diyenler makamlarında insanları ayırt etmeden hizmet etseler,
“Allahu Ekber”  diyenler ilmiyle amel edip örnek olup insanları o dehşeti güne hazırlasalar,
“Allahu Ekber”  diyenler kavimlerine eşitliği adaleti ve paylaşmayı gösterseler,
“Allahu Ekber”  diyenler unvan sahiplerini alkışlamayı bırakıp Allah’a kulluğuyla övünseler,
İki cihan saadetine ermek böyle bir şey olurdu herhalde…

Şevket Hüner / 20.02.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder