İslam coğrafyasının neresinde
bir kan dökülse İslamcı guruplar bunu protesto ettiler. Bu, cemaatlerin ümmet
şuuruyla mensuplarını diri tutma gayretiydi. Tabi bu protestolar ateşli
konuşmalar yapan şuurlu(!) hatipler oluşturdu. Bin bir türlüsünü dinlemiş
olduğum bu tip hutbelerde bir hususa alışamadım. Yıllar önce Hama’da tecavüze
uğramış bir hanımın mektubunu okuyan hoca(!) bize dönüp “Bu tecavüzlerin nedeni
sizsiniz ve Allah hesabını sizden soracak.” deyince elim ayağım boşalmıştı.
Gençliğin verdiği toylukla bu tecavüzün sorumluluğunu üstlenmiş ve ataletimden dolayı
kendimi münafıklıkla suçlamıştım. Her katliamın suçlusu olarak bizi gösterirken
çözüm önermeyen vaazların marifetiyle sinip kalmıştım. Geçenlerde bir imamın “Siz
müminciksiniz.” hakaretine tam itiraz edecekken, gençlerin buna hak vermesi içimi
acıttı...
Rasulullah (sav) ile
sahabe arasında böylesine suçlanıp kişiyi yerin dibine geçiren diyaloglar
yoktur. Birine kızdığında onu incitmemek ya da kaybetmemek adına isim vermeden
ortaya konuşurdu. O, kardeşlerine daima ümitvar bir şekilde seslenir ve onlara
değer verirdi. Birçok kişisel hata sonucunda büyük kayıplar yaşanmasına rağmen
suçlu aramaz ve insanları değersiz gösteren, ümitsiz kılan vaazlardan uzak
dururdu. Kur’an’ı okuyanlar bilirler ki insanların ümitlerini kırıp onları değersiz
gösteren sözler şeytana ve ona uyup sapmış olanlara aittir.
“Ey Peygamber! İnananları,
kavgada ölüm korkusunu alt etmeleri yönünde yüreklendir. Sizden zor durumlara
göğüs germesini bilen yirmi kişi çıkarsa, bunlar iki yüz kişiye galip
gelebilir; sizden böyle yüz kişi çıkarsa, hakkı inkâra kalkışanlardan bin
kişiye galip gelebilir; çünkü onlar bunu kavrayamayan bir güruhturlar.”
(Enfal / 65)
Yukarıda 20 Müslüman’ın
200 düşmana bedel olacağından bahseden ayette insanın vahyin gösterdiği yolda
kardeşleriyle hareket etmesiyle normal gücünün üzerine çıkacağını müjdeler.
Buna potansiyel güç denir. Ve özel bir insan tipi aramadan, sıradan insanların
vahiyle, iyilikte, yardımlaşmada, varlığını paylaşmada, direnişte ve türlü
kötülüğü engelleyip yok etme çabasında cem olduklarında sınırlarının üzerine
çıkacakları müjdesi hepimizi ümitlendirmelidir.
Siz de kesintisiz Salih amelleriyle günden güne potansiyelini arttıran
mümin kimselerin yaptıklarına hayret etmişsinizdir. Mesela mümin bir ağabeyim
depremde tüm ailesini, annesini ve yeğenini kaybetmişti. Bunun üzerinden az bir
zaman sonra geçirdiği trafik kazasında tek gözünü kaybetmesinin yanı sıra vücudunda
kırılmadık kemik kalmamıştı. Ama o imanıyla direndi. Önce ayağa kalktı. Sonra
evlenip çocuk sahibi oldu. Şu anda Allah’ın yolunda davet ediyor. Bu örnekleri
çoğaltmak mümkün… Ama bu örneği verilen sâlih insanların kişisel takvasının
daha da ötesinde sahabe, beraberliklerin takvasıyla potansiyel gücün zirvesine
ulaşmıştır. Fakat ne yazık ki günümüzde birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye
etmek terk edilince takva kişiselliğe mahkûm edildi. Bunda gelenekten gelen ve ters
motivasyonla ayağa kaldırmak diye bilinen “Bizden adam olmaz” söylemiyle değersizleştirip
ümitsizleştiren vaazların da etkisi vardır…
Dikkat ederseniz bugün mümin olma iddiasında bulunan kişilerin bir kısmı vahiy
esaslı beraberlikler yerine ulu zatlara sığınmayı tercih etmekteler. Zira çocukluktan
itibaren adam yerine konulmadığından kendine güvenmeyen ve okulda gördükleri
rekabete dayalı eğitimle yalnızlaşmış, Kur’ani beraberliklerin eriştireceği
potansiyel güçten habersiz bu insanların yapacağı ancak budur. Diğerleriyse bütün
güçleriyle, paralarını arttırmak, makam sahibi olmak veya bilgisiyle en yüksek
rütbeden anılmak için ömürlerini heba ediyorlar. Ama sinip kalanların da,
dünyevileşenlerin de kalpleri mutmain olamıyor. Çabalara rağmen kimselere
yaranamayınca psikologların terapi koltuklarına veya derin nefesli cinekologlara muhtaç kalıyorlar.
Hâlbuki kim ne derse desin iman iddiasında iseniz bu Allah’ın size
hidayet ettiğini gösterir. Yani Allah tarafından seçilmişsinizdir. Sonra siz
yapayalnız değilsiniz. Zira bütün hayatıyla örnek olan Rasulullah (sav) sizin
önder olarak gönderilmiştir. Sizin gibi iman ettiği iddiasındaki her erkek ve kadın
sizin kardeşinizdir. Böylece dünyadaki en büyük ailenin bir ferdi
kılınmışsınızdır. İftihar edilecek bir doğru yol sizin gayretinizi arttırmalıdır.
Bu yolda çekeceğiniz bütün eziyetler dünya hayatıyla sınırlandırılmıştır. Gelecekte
Allah’ın bütün seçkin kullarıyla beraber olacağınız cennet ise sizi bekliyor. Yani
cennetle müjdelendiniz.
Ama tabi ki nasıl yüksek kazanca sahip olmak için ekipler kurup ekonomik
krizlere sabrediyorsak Salih amelleri de mümin kardeşlerinizle beraber yapmayı
denemeli ve zorluklara karşı direnmeliyiz.. Tabii sizi motive(!) etmek için
değersizleştiren ve ümitlerinizi kıran bütün şeytani propagandalara beraberce
tepki koymayı ihmal etmeksizin…
“Bu, ne zaman bir günah işleseler, hemen tövbe
ve pişmanlık içinde Rablerine yönelen kimselerin (bahtiyarlığıdır); O'na
(yürekten) kulluk edenlerin; O'nu (coşkuyla) övenlerin ve (O'nun hoşnutluğunu)
aramaya durmaksızın devam edenlerin ve (O'nun önünde) rükû edenlerin, O'nun
önünde hürmet ve tazimle secde edenlerin; doğru ve güzel olanın yapılmasını
önerip, eğri ve kötü olanın yapılmasına engel olanların ve Allah’ın koyduğu
sınırları gözetenlerin (bahtiyarlığı). Öyleyse, (ey Peygamber, Allah’ın bu
vaadiyle) bütün müminleri müjdele…” (Tevbe / 112 )
Şevket HÜNER / 11.02.2013
İrfan'ın Yorumu:
Kontrolsüz güç güç değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder