Futbol kültüründen ne bekleniyordu?
Futbol, küresel siyasetin bir yansıması olarak Türkiye toplumunda da eğlence arayışından çok iktidar ve zenginlik yolunun bir parçası oldu.
Askeri darbe, işkence, yolsuzluk, yoksulluk ve elbette ki yoksunluk sarmalında kıvranan ülke ve halkların idaresinde futbol, her derde deva bir ilaç gibi piyasaya sürüldü. Özellikle Arjantin’den İtalya’ya, Brezilya’dan İspanya’ya kadar askeri cuntaların cirit attığı ülkelerde futbol, kulüpleri ve kültürüyle halka bir afyon gibi boca edildi. Futbol kültürünün hızla ürettiği lümpen ve saldırgan insan tipinin önü alınamaz oldu.
Her yerde, her şeyde ve her zaman futbolun rengini, ruhunu ve hedefini önceleyen fanatik güruhlar türetildi. Takımı için yaşamak, takımının renkleriyle bezeli bir dünya saplantısıyla hareket etmek makul ve makbul addedildi.
Futbolun beslediği militarist mantık, askeri ilişki biçimi bizzat devlet teşvikiyle idealleştirildi. Askeri literatür ve hiyerarşi spor gazete ve ekranlarından taşıp kulüplere, stadyumlara istikamet belirler oldu. Taraftar ile fanatik, taraftar ile militan arasındaki fark tefrik edilemez duruma geldi.
Milliyetçilik rüzgârını şiddetlendiren, çatışma kültürünü besleyen futbol sevgisinin masum bir centilmenlik duygusu olmasının imkânı yoktu. Fakat fiziki başarı, psikolojik üstünlük ve hızlı zenginleşme sürekli reklam edilip öne çıkarıldı. Böylece futbol kültürünün günah ve kötülükleriyle hesaplaşmanın önüne geçildi.
Hızla küreselleşen dünyada futbola, hem rasyonel açıdan hem de fonksiyonel olarak ideal bir birey ve toplum inşa etmenin eğlenceli aracı rolü biçildi. Profesyonelleşme, uzmanlaşma, siyasal ve toplumsal desteği maksimum düzeye çıkarma konusunda yaşanan rekabet beraberinde birçok kirlenmeyi getirdi. Kirlilik saf olarak sporun kendisinden kaynaklanmadı belki. Ancak spora yüklenen anlam ve sportif faaliyetler etrafında halkalanan ilişkiler ağı kirlenmeyi hızla yaygınlaştırdı.
Futbol kara para, fuhuş, kumar, şantaj, uyuşturucu, silah ticareti, borsa spekülasyonu ve sair alanlarda mafya kültürünün rahatlıkla maskelendiği bir zemine dönüştürüldü. Tabiatı icabı mafya kültürü, iktisadi ve siyasi açıdan büyümek için daha çok insanın yozlaştırılmasının yolunu aradı. Yozlaştırma harekâtı için her türlü araca ve aktöre tereddüt etmeden abandı.
Bu açıdan Fenerbahçe başta olmak üzere bazı kulüp yöneticilerine yönelik şike operasyonu aslında şaşırtıcı bir yön taşımıyor. Aklı başında hiç kimse “zinhar şike yoktur!” diyebilecek durumda değil. Olsa olsa şikenin boyutları ve aktörlerinin ağırlığı tartışma konusu olabilir.
Bir kültür ve kurum olarak Türkiye’de futbol her zaman askeri vesayetin önemli bir parçası olmadı mı? Kulüp yöneticilerinin askerle, istihbaratla karanlık işler kotardığını gösteren gelişmeler bu ülkede az mı yaşandı? 12 Eylül’den, Susurluk’tan 28 Şubat sürecine kadar yaşanan kirli ilişkileri futbol kültüründen nasıl soyutlayacağız?
“Ne sağcıyım, ne solcu! Futbolcuyum futbolcu!” replikleriyle koskoca bir toplum ihtilal yönetimince depolitize edildi. İnsanlık adına veya inandığı dava adına söz söyleyen, iş yapan insanlar değil futbol kültürü adına boş konuşan, lüzumsuz iş üreten insanlardan teşekkül eden bir toplum kendiliğinden ortaya çıkmadı herhalde.
Başkanıyla, futbolcularıyla, formasının rengiyle FB, GS, BJK, TS vs. gibi kulüplerine dokunulmazlık addeden kitlelerin aklı nasıl çalışır, imanı-vicdanı nasıl teşekkül eder, anlamak zor!?
Efsaneleriyle, kahramanlıklarıyla, ihanetleriyle, dirilişleriyle futbol yoğun bir biçimde mistifike ediliyor. Futbol forması-stadı, yöneticileri-taraftarları, dostu-düşmanı, galibiyeti-mağlubiyeti ile iyiden iyiye mistik öğelerle donatılıyor ve dinleştiriliyor. Gerçek din ve ahlak duygularından yoksunlaştırılan kitlelerin yalancı dini, oportünist ahlakı futbol kültürü üzerinden inşa ediliyor.
Ağlatan veya güldüren, gururlandıran veya utandıran, savaştıran veya barıştıran bir güce sahip olan futbol bu aşamada bir spor mudur, bir din-ideoloji midir? Sadece Kemalist darbe kültürü ve kurumlarıyla hesaplaşmak adaletin tesisi için yeterli olamaz. Birey ve toplumu Allah tarafından bahşedilen anlam arayışından uzaklaştıran futbol kültürü ve temsilcilerine de sözümüz olmalı.
İnsanların dilini ve ahlakını yozlaştırma aşamasında mistik değerlerle donatılıp dinleştirilmiş futbol kültürünün şike, mafya gibi kötülükler üretmesine fazla şaşmamak gerek. Şaşmak değil bu kültürün ürettiği kötülüklerle mücadele etmek hepimiz için elzemdir.
Kenan Alpay
Araştırmacı-Yazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder