13 Temmuz 2011 Çarşamba

Kitabın Adı: Faili Belli Meçhul Cinayetler

Yayınevi: Karatay Akademi Yayınları

Yazarı: Hüsnü Tuna

Kitabı okumayı Bitiriş Tarihi: 13 Temmuz 2011 – İstanbul


"Bu çerçevede terör yapılanmasının tekamül etmiş en son versiyonu Ergenekonu tanımlamak gerekirse, orduda muvazzaf ya da emekli bir asker, bir sivil toplum kuruluşunda yönetici, herhangi bir gazetede yazar, adliyede hakim ya da savcı, bir devlet kuruluşunda üst seviyede bürokrat, herhangi bir özel şirkette sahip ya da yönetici, nihayet bir siyasetçi olarak karşımıza çıkabilmektedir. " (sh.15)


İrfan’ın Notu: Hüsnü Tuna bu kitabında, faili meçhullere bakışı ve arka planını incelemeye çalışıyor. İyi bir niyetle yapılmış bir çalışma, fakat kitapta yazarın yeteneksizliğini hissetmedim değil. Üslup olarak karışık bir yöntem sanki izlenmiş, olayları, tarihleri, şahitleri anlatmak istemiş fakat biraz daha estetiğe riayet edebilirdi kanaatindeyim. Buna rağmen tüm yeteneksiz üslubu olsa da bu olayların arka planını irdeleme açısından bir çalışma işte. Beni en rahatsız eden bölüm, Başbağlar Katliamı'nın anlatıldığı ve faillerin suçlarını itiraf etmelerine rağmen serbest kalmaları.

Arka Kapak Yazısı:
Hüsnü Tuna, bu değerli eserinde, "Bürokratik Derin Devlet" diye adlandırdığı gizli ve illegal yapının nasıl örgütlendiğini, siyasi gelişmeler yön verebilmek için nasıl etkili olduğunu ve her türlü sözde faili meçhul cinayeti nasıl düzenlediğini açıkça ortaya koymaktadır.

Kitapta, 1960 sonrası PKK'nın kurdurulması ve bürokratik derin devletle işbirliği, JİTEM'in bir Ergenekon örgütü gibi teşkilatlanması, darbe ortamı oluşturulması için cinayetlerin işlenmesi bütün açıklığıyla gözler önüne serilmektedir. Ayrıca, kitabı okuyunca, Sivas ve Başbağlar olaylarının iç yüzünü ve Ergenekoncu odakların halk kitlelerini istismar ederek nasıl "alevi-sünni çatışması" çıkarmak için uğraştıklarını açıkça görebiliyorsunuz.

Kitap’dan alıntılar:

• Lobi'nin "İstihbarat Örgütleri ve Politikaları" başlıklı bölümünde, "İstihbarat örgütlerindeki en önemli sorunun "İnsan" faktörü olduğuna vurgu yaparak, ulusal çıkar anlayışının zayıfladığı gerekçesiyle "Ergenekon bünyesinde yurt dışında eğitim görmüş personel bulundurulmaması" istenmiş. (sh. 15)

Enteresan değil mi, aman yurt dışına kimseyi göndermeyelim, aksi taktirde bizim inandığımız değerleri sorgulayabilirler, aman ha!

• Dev-Sol terör örgütü ile ilgili olarak aslında söylenebilecek en temel gizli bağlantı, örgütün gerçekleştirdiği suikastlarda kendini göstermektedir. Örgütün atılım yılları olarak tabir ettiği 90-91-92 yıllarında bir sürü seri cinayetler işlenmiştir.

Eski MİT Mensubu Hiram Abas, emekli paşa İsmail Selen, emekli paşa Memduh Ünlütürk, Adana Jandarma Bölge Komutanı Temel Cingöz, MİT Müsteşarlığı yapmış Adnan Ersöz, Emekli paşa Kemal Kayacan gibi birçok sansasyonel hedefe yönelik eylemler yapıldı. Bu eylemlerin yapıldığı dönemde örgütte sorumlu düzeyde faaliyet yürüten, örgütün her şeyine hakim olan arkadaşlarımızla sonradan yaptığımız görüşmelerde, o dönem örgütün eylem amaçlı böyle bir istihbarat çalışmasının olmadığını konuştuk. Bugün düşündüğümde örgütün istihbarat çalışmasının olmadığı bir dönemde, çok ciddi ve gizli nokta eylem istihbaratlarının örgütün merkezi tarafından ekiplere ulaştırılmasında derin bağlantıların olduğunu ve adeta eylemlerin servis edildiğini söyleyebilirim.

DHKP/C örgütü adeta bir tetikçi gibi kullanılmıştır. Sosyalizm ve devrim düşüncesini kendisine maske yaparak, ülkemizi kargaşa ortamına sokacak siyasi cinayetler işlettirilmiştir." (sh. 49) (Dilovası kod adlı tanığın 17/5/2008 tarihli ifadesinden)

• JİTEM'in kuruluş yılları sayılan 1988 yılının terör yapılanmaları açısından verimli bir yıl olduğu (!) sonradan ortaya çıkmıştır.

Olaydan yedi yıl sonra yakalanan ve Uğur Mumcu cinayetinden hüküm giyen Ferhan Özmen de, 1988 yılın da kurulan "Kudüs Ordusu" isimli bir örgütten talimat ve yardım aldığını belirtmiştir. Dolayısı ile 90'lı yıllardan itibaren işlenen cinayet ve suikastların faillerinin ortak noktası, 1987-88'li yıllarda ortaya çıkan örgütlenmelere dayanmasıdır. Bu ise, olayı ihale edenlerin aynı kaynaktan beslendiği, taşeronların ise bazen sağ, bazen sol, bazen de irticai örgütlerden seçildiğini göstermektedir. (sh. 206)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder