28 Şubat süreci ile ilgili televizyonlarda ve gazetelerde gerçekten doyurucu denilecek nitelikte haberleri görmeniz mümkün. Yaşanan mağduriyetler, bireysel olarak yaşananların aktarımını amma öyle amma böyle kitaplardan da faydalanarak da olsa okuyabiliyor, izleyebiliyor, dinleyebiliyoruz. Gerçek şu ki o dönem inanılmaz olayların yaşandığı günlerdi.
Sadece dindar, muhafazakar diye nitelendirilen, alnı secde görmüş insanlara karşı bir kıyım değildi dikkat ederseniz, ırkçılığın en koyu ve kötü tezahürünü yaşamışdık. İnanılır gibi değil belki ama milliyetçiler bile bu vahşetten payını almıştı.
Ülkenin hemen hemen bütün kesimleri bu buldozerin altında kalmış, kurtuluş için çareler aramışlardı. İftiralar, işden atmalar, fişlemeler, haksızlıklar almış başını gitmişti. Bunlarla ilgili detaylar çarşaf çarşaf medyadan rahatlıkla takip edilebilmekti.
O dönemin flaş isimlerinden birisi sizin de bildiğiniz gibi Fadime Şahin denilen baş örtülü, türbanlı bir hanımdı. O günlerde yaşadığımız enteresan olaylardan birisiydi gerçekten. Bir o televizyona çıkıyor, bir bu televizyona çıkıyor, müslümanların nasıl "kan içici vampirler" portresini oluşturan atmosfer sağlıyordu. İlk anlarda bu hanımın başörtüsünü açan polislerin televizyonlardaki görüntülerini gördüğümüzde, içimizdeki imanın tezahürü gereği olsa gerek, isyanlardaydık. İçimizde genç olmanın ve müslüman olmanın da etkisi ile isyan etmenin heyecanını yaşıyorduk. Birkaç arkadaş, çok değer verdiğimiz bir abinin yanına gidip, tabiri caizse taşkınlık yapmamıza kılıf aramanın yollarına düşmüştük. Bu taşkınlığı lütfen olumsuz almayın. Dedim ya gençliğin ve imanın tezahüründen başka bir şey değildi.
Fakat o çok değer verdiğimiz abimiz şunu söyledi: "Gençler, kardeşlerim, sizi anlıyorum. Heyecanınızı takdir ediyorum. Ama kazın ayağı öyle değil. Bu işin içinde başka bir iş var, siz göremiyorsunuz ama yakında bunun kokusu çıkar. Acele etmeyin, sabırlı olun" diyerek bizim göremediğimiz yönleri anlatmaya, basiret gözüyle bizim anlayamadıklarımızı izah etmeye çalıştı.
Bekledik...
Çok bekleyeceğimizi sanmıştık, ama çok değil, birkaç gün içinde her şey ayan beyan ortaya çıkmıştı bile.
Fadime Şahin, Aczmendiler, Kalkancı, Hüseyin Üzmez...
Bugün ise artık çok net belgeler ve bilgiler eşliğinde bu olayların, provakatif sindirme hareketinden başka bir şey değilmiş.
Peki bununla kalmış mıydı yaşananlar...
Herkesin malumu, sokaklarda artık sakallı olarak çıkmanın utanç vesilesi sayıldığı günlerdi. İşte o günlerden birinde şu an rahmetli olan bir kardeşim, kız lisesinin önünden geçerken, oradaki kızlardan birisinin laf atması tacizine uğramıştı. Ne şekilde mi taciz edilmişti:
"Fadimen olayım anam!"
Evet böyle günlerdi o günler. Şimdi işte tarihin Allah'ın elindeki hâli gözler önünde. Çevik Bir, Sincan'da tankları sokaklarda yürüterek bu millete korku salmak istedi. 15 sene sonra 73 yaşında zelil bir şekilde Sincan'da zindana girdi.
Bu yazdıklarım asla düzeni, demokrasiyi, laikliği temize çıkarmak olarak algılanmasın. Benim gözümde bunların konumu bellidir. Ama yaşı müsait olanlar bilir, Kökler diye bir film vardı yıllar önce. Kunta Kinte ismindeki köleye yapılanlar hepimizin gözlerini yaşartır, zalimlere lanetler yağdırırdık.
İşte zulüm kimden gelirse gelsin ve zalimlik kime yapılırsa yapılsın durumalışdır bu.
Mümtazer Türköne güzel söylemiş: İntikamsa intikam istiyorum, rövanşsa rövanş...
Kimse kıvırmasın...
Mağdurların, koltuklarına yaslanıp çekirdeklerini yemesini, çaylarını yudumlamasını ve Çevik Bir'in önümüzdeki 1000 yıl içinde hapisten çıkmasını beklemesini temenni ediyorum ! Artık ne zaman çıkarsa...
Sadece dindar, muhafazakar diye nitelendirilen, alnı secde görmüş insanlara karşı bir kıyım değildi dikkat ederseniz, ırkçılığın en koyu ve kötü tezahürünü yaşamışdık. İnanılır gibi değil belki ama milliyetçiler bile bu vahşetten payını almıştı.
Ülkenin hemen hemen bütün kesimleri bu buldozerin altında kalmış, kurtuluş için çareler aramışlardı. İftiralar, işden atmalar, fişlemeler, haksızlıklar almış başını gitmişti. Bunlarla ilgili detaylar çarşaf çarşaf medyadan rahatlıkla takip edilebilmekti.
O dönemin flaş isimlerinden birisi sizin de bildiğiniz gibi Fadime Şahin denilen baş örtülü, türbanlı bir hanımdı. O günlerde yaşadığımız enteresan olaylardan birisiydi gerçekten. Bir o televizyona çıkıyor, bir bu televizyona çıkıyor, müslümanların nasıl "kan içici vampirler" portresini oluşturan atmosfer sağlıyordu. İlk anlarda bu hanımın başörtüsünü açan polislerin televizyonlardaki görüntülerini gördüğümüzde, içimizdeki imanın tezahürü gereği olsa gerek, isyanlardaydık. İçimizde genç olmanın ve müslüman olmanın da etkisi ile isyan etmenin heyecanını yaşıyorduk. Birkaç arkadaş, çok değer verdiğimiz bir abinin yanına gidip, tabiri caizse taşkınlık yapmamıza kılıf aramanın yollarına düşmüştük. Bu taşkınlığı lütfen olumsuz almayın. Dedim ya gençliğin ve imanın tezahüründen başka bir şey değildi.
Fakat o çok değer verdiğimiz abimiz şunu söyledi: "Gençler, kardeşlerim, sizi anlıyorum. Heyecanınızı takdir ediyorum. Ama kazın ayağı öyle değil. Bu işin içinde başka bir iş var, siz göremiyorsunuz ama yakında bunun kokusu çıkar. Acele etmeyin, sabırlı olun" diyerek bizim göremediğimiz yönleri anlatmaya, basiret gözüyle bizim anlayamadıklarımızı izah etmeye çalıştı.
Bekledik...
Çok bekleyeceğimizi sanmıştık, ama çok değil, birkaç gün içinde her şey ayan beyan ortaya çıkmıştı bile.
Fadime Şahin, Aczmendiler, Kalkancı, Hüseyin Üzmez...
Bugün ise artık çok net belgeler ve bilgiler eşliğinde bu olayların, provakatif sindirme hareketinden başka bir şey değilmiş.
Peki bununla kalmış mıydı yaşananlar...
Herkesin malumu, sokaklarda artık sakallı olarak çıkmanın utanç vesilesi sayıldığı günlerdi. İşte o günlerden birinde şu an rahmetli olan bir kardeşim, kız lisesinin önünden geçerken, oradaki kızlardan birisinin laf atması tacizine uğramıştı. Ne şekilde mi taciz edilmişti:
"Fadimen olayım anam!"
Evet böyle günlerdi o günler. Şimdi işte tarihin Allah'ın elindeki hâli gözler önünde. Çevik Bir, Sincan'da tankları sokaklarda yürüterek bu millete korku salmak istedi. 15 sene sonra 73 yaşında zelil bir şekilde Sincan'da zindana girdi.
Bu yazdıklarım asla düzeni, demokrasiyi, laikliği temize çıkarmak olarak algılanmasın. Benim gözümde bunların konumu bellidir. Ama yaşı müsait olanlar bilir, Kökler diye bir film vardı yıllar önce. Kunta Kinte ismindeki köleye yapılanlar hepimizin gözlerini yaşartır, zalimlere lanetler yağdırırdık.
İşte zulüm kimden gelirse gelsin ve zalimlik kime yapılırsa yapılsın durumalışdır bu.
Mümtazer Türköne güzel söylemiş: İntikamsa intikam istiyorum, rövanşsa rövanş...
Kimse kıvırmasın...
Mağdurların, koltuklarına yaslanıp çekirdeklerini yemesini, çaylarını yudumlamasını ve Çevik Bir'in önümüzdeki 1000 yıl içinde hapisten çıkmasını beklemesini temenni ediyorum ! Artık ne zaman çıkarsa...
Güzel olmuş, eline sağlık
YanıtlaSilSelamlar
o gün müslümanlara pek çok saygısızlık ve aşağılama yapıldı Peygamber efendimize ve diğer sahabilere akife başaörtülü kızlara (altaylı denilen puşt) küfür edildi ama aralarında benim de bulunduğum müslümanların tepkisi maalesef olaması gerektiği kadar gür çıkmadı inşallah bundan sonra böyle şeyler başımıza gelmez.
YanıtlaSil