27 Nisan 2012 Cuma

Sen Roman Yaz Amin Maalouf: Ölümcül Kimlikler


Kitabın Adı: Ölümcül Kimlikler
Yayınevi: YKY
Yazarı: Amin Maalouf
Kitabı okumayı Bitiriş Tarihi: 26 Nisan 2012 – İstanbul

"Evrenselliğin temel öngerçeği, insanlık onuruna ilişkin haklar olduğu, hiç kimsenin dini, rengi, milliyeti, cinsiyeti ya da daha başka nedenler yüzünden hemcinslerini bu haklardan yoksun bırakamayacağıdır" (sh. 89)
İrfan'ın Yorumu: 
Amin Maalouf gerçekten yazdığı kitapları ile özellikle Afrikalı Leo ve Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri kitaplarıyla gönüllere taht kurmuş bir yazar. Bu sefer fikri denemelerin bulunduğu "Ölümcül Kimlikler" ile karşımıza çıkıyor.
Okudum...
Çok iyi niyetlerle yazıldığı ve sorgulanması gereken cümlelere imza atmış. Tabi ki iyi niyet her zaman yeterli değil. Ama çok doğru tesbitlerinin yanında, biz müslümanların temel ilkelerini sarsan kanaatleri de yok değil. Muhakkak faydalanabileceğiniz ve "evet bu tesbitler doğru tesbitler" diyebileceğiniz noktalar yok değil. Hristiyan, Lübnan'lı,  Arap bir yazar, demokrat kimliğini de ön plana çıkartarak çözüm yolları arıyor.
Dillerin farklılığından, ırkların farklılığından, yönetimlerin farklılığından,dinlerin farklılıklarından, katliamlardan vs., sorunlardan bahsettikten sonra çözüm olarak sunduğu tesbitler çok da yabana atılır değil, izlenimi bırakıyor ama maalesef öyle değil. Dedim ya iyi niyetinin altında çözüm yolları ararken Adem ile Havva'dan gelme basitliğine inebilse, kargaşayı daha da netleştirebilecek. Ama maalesef, çözüm arayışları problemler silsilesi içerisinde boğulup gidiyor.
Amin kardeşim (dini terminoloji değil, ırksal terminoloji anlamında) muhakkak okumuşsundur ama Kur'an'ı bir kere daha oku, derim. "Ey İnsanlar!" ile başlayan ayetler senin kafandaki çözüm yollarını karşılamıyor olabilir, ama çözüm yolu "senin de ilahın, benim de ilahım" Allah'ın kitabından başka neresi olabilir ki?
Ayrıca şu internet sitesindeki yazıyı da okumakta fayda mülahaza ediyorum: http://www.derindusunce.org/2011/01/31/olumcul-kimlikler-amin-maalouf-2/

Kitabın Arka Kapağı
"Bana 'içimin derinliğinde' ne olduğu sorulduğunda, bunda herkesin 'içinin derinliğinde' ağır basan tek bir aidiyetin, bir bakıma 'kişinin derin gerçekliğinin', doğarken ebediyen belirlenen ve artık değişmeyecek olan 'öz'ünün varolduğu inanışı yatıyor; sanki geri kalanın, bütün geri kalanın -özgür insan olarak katettiği yolun, benimsediği inanışların, tercihlerin, kendine özel duygusallığının, yakınlıklarının, sonuçta yaşamının- hiçbir önemi yokmuş gibi."
Kimlik insanın zamanın içindeki incelişinde onu dünyaya bağlayan bir ayna.
Amin Maalouf, Ölümcül Kimlikler'de çok yönlü ve saydam bir sorgulamanın eşiğinde, aynadaki görüntünün tutulabileceğine işaret ediyor.
Ölümcül Kimlikler, dünyanın yeni zamanlarında insanlığın küllerinden kuracağı düzenin temeline konan bilge bir taş.


Kitaptan Alıntılar
Beni bir başkası değil de ben yapan şey, bu şekilde iki ülkenin, iki üç dilin, pek çok kültür geleneğinin sınırında bulunuşumdur. Benim kimliğimi tanımlayan da tam olarak budur. Kendimden bir parçayı kesip atmış olsaydım, daha mı gerçek olurdum? (sh. 9)


Hristiyan olmak ve anadilimin İslam'ın kutsal dili olan Arapça olması, benim kimliğimi oluşturan temel çelişkilerden biridir. Bu dili konuşmak, onu her gün dualarında kullanan ve büyük bir çoğunluğu benim kadar iyi bilmeyen insanlarla aramda bir bağ oluşturuyor. Orta Asyaya gittiğiniz ve Timur zamanından kalma bir medresenin kapısında yaşlı bir ulemaya rastladığınızda, onun kendini bir dostluk ortamında hissetmesi ve asla bir Rusla ya da İngilizle yapamayacağı kadar içten konuşması için ona Arapça seslenmeniz yeterli. (sh. 20)


 Şu ana kadar söylediklerime pek az insan açıkça karşı çıkmayı düşünecektir. Ama bizler, hepimiz, sanki bu böyle değilmiş gibi davranıyoruz. Kolayına kaçıp birbirinden farklı insanları aynı kefeye koyuyoruz, gene kolaylık olsun diye onlara cinayetler, toplu eylemler, ortak görüşler yüklüyoruz. "Sırplar katliam yaptı", "İngilizler yağmaladı", "Yahudiler el koydu", "Siyahlar ateşe verdi", "Araplar reddediyor".  Filan ya da falan halk hakkında "çalışkan", "becerikli", ya da "tembel", "kuşku verici", "sinsi", "kibirli" ya da "inatçı" diyerek duygusuzca yargılarda bulunuyoruz ve bu da kimi zaman kanla sona eriyor. (sh. 24) (Bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin, Kur'an-ı Kerim, -İ.K.)


Bu kitabı baştan sona satır aralarında kat eden düşünce şöyle toparlanabilir: Eğer her ülkeden, her durumda, her inançta insanlar bu kadar kolayca kıyıcı katillere dönüşebiliyorsa, her çeşitten bağnaz çıkıp kendisini bu kadar kolayca kimlik savunucusu olarak kabul ettirebiliyorsa, bunun nedeni, kimlik konusunda bütün dünyada hâlâ ağır basan "kabile" kavramının böyle bir sapmayı desteklemesidir. Geçmişteki çatışmalardan miras kalan ve içimizden pek çoğunun daha yakından inceleyecek olsa reddedeceği, ama alışkanlık yüzünden, hayal gücü kıtlığından ya da boyun eğme yüzünden istemeyerek bağlı kalmayı sürdürdüğü ve böylece yarın öbür gün açıkça sarsılacağımız dramlarda payımızın bulunması sonucunu getiren bir kavram. (sh. 29) (Irkçılığa reddiye, zaten üstünlüğün takvada olduğunu, hiçbir kavmin birbirine üstünlük taslamaması gerektiği ilkesi İslamın vazgeçilmezi bunu bilmiyor musun? - İ.K.)


Ama balkonunun altında bir limuzinle doğmamış olan herkes, çok çabuk değişen bir dünyadaki yerinin neresi olduğunu bulmakta zorlanan herkes İslamcı hareketin etkisine kapılıyor. Orada hem kimlik ihtiyaçlarını, bir gruba dahil olma ihtiyaçlarını, maneviyata olan ihtiyaçlarını, fazlasıyla karmaşık gerçekliklerin basit biçimde açıklanmasına olan ihtiyaçlarını, hem de eylem ve başkaldırı ihtiyaçlarını gideriyorlar...
Müslüman dünyasının gençlerini dinsel akımlara karışmaya götüren bütün bu koşulları sıralarken, derin bir rahatsızlık hissetmekten kendimi alamıyorum. (çok da tın, İ.K) Bu da, İslamcılarla onlara karşı mücadele eden yöneticiler arasındaki çatışmada kendimi taraflardan ne biriyle ne de ötekiyle özdeşleştirmeyi başaramamamdan ileri geliyor. Radikal İslamcıların söylemlerine sadece bir Hristiyan olarak kendimi dışlanmış hissetmem yüzünden değil, ama çoğunlukla bile olsa dini bir grubun yasalarını halkın tümüne dayatmasını kabul edemediğim için de yabancıyım -benim gözümde çoğunluğun zulmü, ahlaki açıdan, azınlığın zulmünden daha iyi değildir; ayrıca özellikle kadın erkek herkesin eşitliğiyle inanç özgürlüğüne, herkesin hayatını dilediği gibi yaşama özgürlüğüne derinden inanıyorum ve bu kadar temel değerleri sorgulamaya kalkan bütün doktrinlerden de sakınıyorum. (Fitne kalkıp din (hayat biçimi, nizamı) yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın.) Kur'an-ı Kerim. Sen ne kadar rahatsız da olsun, tüm yer yüzü Allah'ın indirdikleri ile hükmedilene kadar mücadele devam edecektir. Çünkü bu insanlık için en iyisidir ve en iyi bilen ne sensin ne de diğer beşerler. En iyi bilen ancak ve ancak Allah'tır. İ.K.) (sh. 77-78)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder