12 Nisan 2013 Cuma

YUH


İSTİLA


Kuran, okuyanın gündemini değiştirir ve farklı bir bakış açısı sunar. Mesela Al-i İmran suresi sonrasında bu fotoğrafa baktığımda gün geçtikçe artan gökdelenleri, hayatımızı istila etmek isteyenlerin Truva atları olduğunu gördüm. Sanki bunların ta içimize nüfuz etmesi için kendi imkânlarımızla bir de köprü inşa ettirmişiz. Böyle düşününce günden güne ilerleyen istilayı görüp irkildim. Al sancak gözüme farklı gözüktü. Resimde görüldüğü gibi tevhid gereği dün

yadaki her canlılıkla barışık yaşayan İslam ümmetinden olanların sınırları yeşille barışık ve en büyük yükseltileri minarelerdir. Tabiat ile mücadele eden İstilacılar ise yeşili yok edip sınırlarımızı betonarme ve çelik konstrüksiyon üzerinden griye boyamak isterler.
          Eskiden yönümüz ve yollarımız bütün ümmetle birlikte aynı yöne yani Kâbe’ye dönükmüş. Ne zaman ki kıblemiz Batı olmuş, imkânlarımızla yaptırdığımız “E” ile başlayan bütün yollar bizi Avrupa’ya bağlamış. Ardından batılılar İslam coğrafyasını istila etmek için bu yolları kullanır olmuş. Şuan “Gökdelen Plaza-Avm-Kalıcı Konutlar” adlı tabiatı yok edip her yeri betonlaştırarak şehri istila planı bütün hızıyla sürüyor. “Müta-it, arsa spekülatörü, tefeci” adlı şeytan üçgeniyse önce bir yeri imar ediyor gibi görünüyor sonra buraları özelleştirme adıyla küçük bir bedelle satın alıp İslam toprağını istila edenlere yardımcı oluyor.
          Bu kadar yatırım İslam ümmeti için mi yapıldığını sanıyorsun? Fotoğrafa dikkatle bakarsan, köprünün gökdelenler tarafında, gelecek nesillere İslam’ı hatırlatacak en ufak bir işaret olmadığını görürsün. Batı şehirlerinin hangi dine mensup olduğu belli iken İstanbul’un dinden izole edilen yeni yetme çehresine ne diyorsun? Artık İslam şehirlerini Cengiz han istila etmiyor, yeniden(!) inşa yalanıyla, Katar, Dubai gibi imaj şehirler örneğinde görüldüğü üzere yüksek teknoloji sahibi batılılar, yerli işbirlikçileri eliyle istila ediyorlar.
Resulullah’ın koyun güttüğü tepeyi düzleyip zemzem kuyularının 120 mt yanına “Zemzem Towers” diken çağdaş Ebrehelerin Kâbe’yi istila etmeye filleriyle değil teknolojileriyle geldiğini gördüğünde “Fil” suresini okurken neyi tefekkür edeceksin? Üstelik bu putu inşa edenin haçlıların en büyük düşmanı(!) olarak öldürülen(!) Usame’nin ailesi yani “Ladin aile şirketi” olduğunu biliyor musun? Çocukların, umre ziyaretinde Zemzem denince Hacer’in kucağındaki Hz. İsmail ile yaşadığı acziyete karşı sunulan büyük nimeti tefekkür edemeyecek. Bunun yerine bu ucubede kalmayı düşünecek olması da zihinlerin istilası değil midir? Yoksa sen de Kâbe’ye yukarıdan bakan bu kibir abidesinde devre mülk edinip istilaya destek verenlerden misin?  
        Şimdi bunları okuyunca, istilacıların aklına kazıdığı “Don Kişottun yeldeğirmenleri ile savaşı” gelecek ve bıyık altından güleceksin. O zaman beraberce Kuran okumaya ne dersin?
         Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır…(Bakara / 249)  Hani herkes en güçlünün yanında yer almak ister ya, sen de en güçlü olan ve asla yenilmeyen Allah’ın yanında yer almalısın. Allah’ın yanında yer almak, sayınız az da olsa Hakkın yanında istilacılara karşı direnmeniz demektir. Artık sayınızın kaç olduğuyla değil, hangi safta durduğunuzla ahiretteki yerinizi daha dünyada iken belirleyeceksiniz. Tabi aramızda dünyaya meyletmiş muhafazakârlar çıkıp, istilacıların ne kadar büyük teknolojilere sahip olduğundan bahsedip gönlüne korku salmak isteyince, Allah, Kuran okuyan sana kendi sesinle seslenecek ve diyecek ki;
        O inananlar ki başka insanlar tarafından, "Bakın, size karşı bir ordu toplanmış, onlardan kendinizi koruyun!" şeklinde uyarılmışlardı, ama bu, onların sadece imanını arttırdı ve "Allah bize kâfidir; O, ne mükemmel bir koruyucudur!"dediler; (Âli İmran/ 173)
       “Büyük(!) ve yenilmez(!) teknolojileriyle istila edecekleri zaman onlara karşısında kimse duramaz”  yalanlarıyla yüreklere korku salmak isteyen yerli işbirlikçilere karşı, müminler birlikte direnerek, حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكٖيل (Hasbunellahu ve ni'mel vekil) "Allah bize kâfidir; O, ne mükemmel bir koruyucudur! ) diye zikredince imanları kavileşirmiş.
         Bu ayete göre istilaya karşı beraberce direnenlerin zikri ile Müslümanların kalbine korku salan istila yanlısı yerli işbirlikçilere inanıp sinip kalmışların zikri aynı değildir. Ama Kuran’ın bütün uyarılarına rağmen  حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكٖيل zikrini eline tespihi alıp, istilaya aldırış etmeden hayattan çekilip çokça söylediğinde cennete girme hayalinde ısrar edenlerin, Kuran’ı Arapça hatmedip ölülerine hediye etmelerinde bir beis yoktur.
          Merak edenler için حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكٖيل zikriyle istilaya direnenlerin sonu ne mi olmuş?               
         Ve Allah'ın lûtfü ve nimeti ile (savaştan) bir zarara uğramadan döndüler: Çünkü onlar, Allah'ın rızası için çabalıyorlardı. Allah, yüceliğinde ve lütfunda sınırsız olandır.  (Âli İmran / 174) Her seferinde kazanmışlar, yani dünyada istilaya karşı şerefli bir mücadelenin yanında yer alanlar Rablerinin lütfuyla sevinmişler.
           Bu bir cihad çağrısı değil, Resulullah’ın (sav) asla terk etmediği bir sünnete davettir… Ebû Saîd el-Hudrî (rah), Resulullah (sav)i şöyle buyururken işittim dedi:Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.”  (Müslim, Tirmizî, Nesâî ) Hadise göre istilayı önlemek için önce elimizle, yetmez ise dilimizle ona da gücünüz yetmiyorsa hiç olmazsa “Yuh” dememiz gerekmez mi? Bakıyorum da ikbal endişesiyle satın alınmış eller ve diller felç olunca, Müslümanlar istilacılara bir “yuh” demeyi bile istikrarı bozma girişimi görüp sinip kalıyorlar. Ne yazık ki İslam ümmeti Allah’ın zatını ve sıfatlarını zikretmenin eylemsel karşılığını unutunca, zikretmek kuytuya çekilip elindeki tespihle çok sayıda kuru tekrarlarla ile oyalanmak olmuş…


                                                                                                        Şevket HÜNER/ 09.04.2013

İrfan'ın Yorumu
Olur ya kimse yuh diyemez diye ben bir yuh çekeyim dedim. Ama yazıya bir mim koymak gerekir sanırım. Madem yazıyı çok beğendim ve buraya aldım, yazıda mim koyduğum yeri de burda belirtmez isem çatlarım. "Üstelik bu putu inşa edenin haçlıların en büyük düşmanı(!) olarak öldürülen(!) Usame’nin ailesi yani “Ladin aile şirketi” olduğunu biliyor musun?" Kanaatimce haçlıların en büyük düşmanlarından birisiydi zaten Usame. Bu vurguda ünlem işareti olmasa gerek. Vurguda Usame'ye değil de Ladin ailesine atıf yapılıyorsa bu ünlemin de ona uygun konması gerekir kanaatindeyim. Başarı Allah'tandır. Vekil olarak O yeter.

1 yorum:

  1. Dayıcığım bu yapıya neden put dediğini anlamıyorum sen putun ne demek olduğunu bilmiyor musun Allah İslam dinini göndermişken kendi beytinin yanına put dikilmesine izin verir mi çirkin bir yapı diyebilirsin mesela abartmaya gerek yok

    YanıtlaSil