Kitabın Adı: Gizli Belgelerde Türkiye'nin Sırları: MAHREM
Yayınevi: Kırmızı Kedi Yayınları
Yazarı: Barış Terkoğlu / Barış Pehlivan
Kitabı Bitiriş Tarihi: 20
Kasım 2016 - 17.27 / İstanbul
İrfan'ın Notu:
Wikileaks belgelerinin
dünyaya mal olması ile beraber bütün dünyada gizli kapaklı birçok işler nasıl
dönmüş, kim kime ne anlatmış ... bilinmesi gerektiği kadar bilindi. Ben gerçi
birçok çok gizli konuların açığa çıktığına inanmamakla beraber bayağı bir
dedikodu boyutu basına yansımış bulunuyor.
İşte bu kitap biraz da
bunları referans alarak Fetullah Gülen ile Türkiye ile birlikte yeryüzünde ele
avuca gelen diğer ülkelerin ilişkilerini ortaya koymakta, ifşaatlarda
bulunmakta.
Kayda değer bir yakın tarih
yolculuğu yapmak ister misiniz? KAYDA DEĞER ...
Kitap ile ilgili İrfan'ın notları
"Gülen onlarca
akademisyen, din adamı ve Morton Abramovitz, George Fidas, Graham Fuller gibi
önemli ABD'li isimler tarafından kendisi hakkında yazılmış referans
mektuplarını mahkemeye sundu
Kim miydi Fetullah Gülen'e
referans olanlar?
Ayrıntılandıralım...
George Fidas: CIA
"Analiz Bölümü Direktörlüğü" görevini yürüttü ...
... (sayfa, 74-75)
(İrfan'ın Notu: Kitabı
aldığınızda bu referans olanların tamamını daha detaylı bir şekilde
görebileceksiniz. Ben şimdilik tadı damağınızda kalsın diye böyle bıraktım)
"Yazmalıyız:
Sadece Garih değil,
Alarko'daki ortağı İshak Alaton da Fethullah Gülen konusunda oldukça çaba
sarfediyor, onun için çalışıyor.
Garih Eyüp Mezarlığı'nda
Nakşibendi Küçük Hüseyin Efendi'nin mezarını ziyaret ederken öldürülmüştü.
Katili bulunsa da cinayet konusunda hâlâ kafalarda soru işareti var. Ancak
konumuz bu değil.
Mesele şu:
Türkiye'nin en büyük
şirketlerinden Alarko'nun iki ortağının bu İslami tarikat ve cemaatlere
ilgilerinin sebebi ne?
Amaç sadece siyasete/iktisada
bunlar hakimdir düşüncesiyle, bu şekilde "şirin gözükerek" ihale
almak mıdır? Bu değerlendirme çok sıradan olmaz mı?
Mutlaka sosyologların,
tarihçilerin yanıt vermesi gerekir.
Neden musevi iki ortak Garih
ve Alaton, aracılık yapacak, her cumartesi mezar ziyareti yapacak kadar tarikat
ve cemaatlere karşı bir "adanmışlık" duygusu içinde? (sayfa, 171)
"Fetullah Gülen ise
kendi cemaatine "paralel" diyenlerin cennete gidemeyeceğini şöyle
iddia etti:
Mesela, hareket için
tahminlere göre, bütün dünyada 15-20 milyon kadar sempatizani var. Bunların
bütününe birden paralel dediğiniz zaman, sülük dediğiniz zaman, bu küfre denk
bir günahtır. Onca insandan "hakkını helal et" deyip ruberu haklarını
helal ettirmedikçe, o insanın cennete gitmesi mümkün değildir, elli tane
İstanbul feth etse dahi mümkün değildir." (sayfa 317).
(İrfan'ın yorumu: Hadi
ordan).
"... Büyükelçi aldığı
cevabı kriptoya şöyle not ediyordu:
... Heuberger'e göre,
Avrupa'daki Gülenciler, kültürlerarası diyaloğu destekliyor ama bunun nedeni,
bu diyaloğu Avrupa toplumuyla entegrasyona yönelik bir adım olarak görmeleri
değil, bunun Fetullah Gülen'in öğretilerinin ve dünya görüşünün bir parçası
olması ..." (sayfa, 322)
(İrfan'ın yorumu:
Gülencilerin ayaklarının kaydığı en önemli noktalardan birisi: Ne olursa olsun
bu konuda Fetullah Gülen ne diyor diyerek yola çıkıyorlar. Ne olursa olsun
Allah ve Rasulü ne diyor diye değil. Bu da Tevbe Suresi'nin 31. ayet-i kerimesi
ile örtüşüyor. Onlar hahamlarını rahiplerini rabbler edindiler, çünkü onlar helal
derlerse helal, haram derlerse haram olarak kabul ediyorlardı. Gülenciler de
Fetullah Gülen ne söylerse onu din olarak algılıyorlar. Velev ki İslam'la taban
tabana zıt olsa dahi).
"Hakan Fidan da cemaate
göre bu "acem uşakları"nın arasındaydı ve hatta önde gidenlerdendi.
Öyle ki cemaate yakın sosyal
medya hesaplarından İran Devrimi lideri Ayetullah Humeyni'nin yanındaki bir
çocuğun fotoğrafı paylaşılıyor, çocuğun Hakan Fidan olduğu ve devrimden sonra
Türkiye'ye gönderildiği iddia ediliyordu." (sayfa, 357)
(İrfan'ın yorumu: Algı
oyunlarında bu yapının eline su tutacak kimse tanınmıyor). Yalanı yeminle
söyleyen, akidesini yalan üzerine bina eden, İran'ı eleştirip İran şii inancının
tüm öğelerine sıkı sıkıya yapışan başka bir örgüt var mı acaba?)
"Kısacası, İbrahim Kalın
birçok AKP'li gibi cemaat ile iyi ilişkilere sahip oldu, ortak çıkarların
getirdiği bahar mevsimini yaşadı. Ne zaman ki, bahar hazana dönünce oyunu
AKP'den yana kullanarak yoluna devam etti." (sayfa, 380)
(İrfan'ın yorumu: FETÖ'nün
algılarla, yalan dolanlarla, hakikatı sulandırmalarıyla, pusuyla, şantajla ve
daha akla hayale gelmedik yöntemlerle Türkiye'de girmedik yer bırakmış mı ki
İbrahim Kalın da onlardan etkilenmesin? Yazarın bu tesbiti İbrahim Kalın gibi
değerli bir şahsiyeti zan altına sokarak AKP'ye çakmak. AKP'ye çak ama
hakkaniyetle çak. Kınıyorum).
"Yazışmada o günler için
şaşırtıcı sayılabilecek bir tahmin de vardı. Daha 2009 tarihli Stratfor
belgesinde, cemaatin AKP ile yollarını ayıracağından söz ediliyordu:
... Kendi gelişen tabanıyla
birlikte cemaat kısa süre zarfında AKP ile yedi yıldır sürdürdüğü simbiyotik
(karşılıklı faydalanma) yaşamı gözden geçirmeye karar verebilir ..."
(sayfa, 397-398).
(İrfan'ın yorumu: Tarih
dikkat çekici: 2009).