Kitabın Adı: Kavimlerin Helakı
Yayınevi: Nebevi Hayat Yayınları
Yazarı: Yakup Ahıska
Kitabı Bitiriş Tarihi: 9
Kasım 2016 - 19.45 / İstanbul
İrfan'ın Notu:
Kur'an okuyup da (mealini ya
da tefsirini kast ediyorum) bazı kavimlerin başlarına gelenler, onların
inatçılıkları, söz dinlememeleri, peygamberlerini yalanlamaları vs. sebeblerden
dolayı helak edilmeleri ile ilgili konular okuyucunun gözünden kaçamaz. Kur'an
bu kavimleri gelecek nesiller için ve günümüz insanları için ibret vesilesi
kılmış, bizlere uyarılarda bulunmuştur. İşte bu küçük hacimli kitap da ayetler
eşliğinde o kavimlerin başlarına gelenleri öz bir şekilde okuyucuya sunmuş
bulunmaktadır. Bunu sunarken de hiç bir şekilde okuyucuyu yormadan ve aşırı
detaylara girmeden verilmek istenen mesajı elinden geldiğince vermek için çaba
sarf etmekte, okuyucunun geçmişi tefekkür edip Kur'an ayetleri ile bunu hatırlamasına
olanak vermektedir. Bazı değerlendirmelere şerh düşsem de kitap genel olarak
faydalı diye düşünüyorum.
Kitap ile ilgili İrfan'ın notları
"Hz. Nuh (a.s) dokuzyüzelli
yıllık uyarılarının sonucunda kavminin hakka tabi olmayacağını anlayınca
kavminin helak olmasını Rabbinden istiyor. Demek ki hak uzun süre bir topluma
ve kişiye götürülüp, sapmalarından vazgeçmezlerse ve iman edeceklerine dair
ümitler kesilecek olursa bu taktirde beddua edilebilinir." (sayfa, 16)
Kanaatimce bu konu
tartışılır. Çünkü kitabın ilerleyen sayfalarında Hz. Yunus'un bir kavme olan
tebliğinde Allah'tan o kavmi terk etmesi istenmediği halde "ben bunlara
yeterince tebliğ ettim artık iman etmiyorlar" diyerek o kavmi terk etmesi
sonucunda başına gelenler yine bu kitapta anlatılmaktadır.
Bu yüzden vahye muhatap
olmakla birlikte vahiy gelmeyen biz beşer insanların "artık bu insan, bu
kavim, bu topluluğa yeterince anlattım, aktardım, hakkı haykırdım. O yüzden
bunlar da anlamıyorlar. Anlamadıkları için ben bunları terk edeyim yahut ben
bunlara beddua edeyim" şeklindeki bir anlayışın doğru olmadığı
kanaatindeyim. Bizler hangi toplumda olursak olalım direnç göstererek hakkı
tebliğ etmeli, bunun yollarına başvurmalıyız. Demokratik toplumlarda ve
diktatörlükle yönetilen toplumlarda tabi ki bunlar farklıdır. Ama bunun
örneklerini hem Kur'an'da hem Rasulullah (s.a)'ın hayatında hem de günümüze
kadar gelen önder davetçilerin hayatında bulabilir, bunlardan esinlenebiliriz.
Kitapta itiraz edebileceğim
veya tartışmaya açabileceğim diğer bir husus da aşağıdaki nota binaen
değerlendirmelerimde yatmaktadır:
"... Yapılan kazılardan
anlaşıldığına göre; zenginlik ve debdebenin akıl almaz boyutlara yükseldiği
Pompei, günden güne tefessüh ediyor ve şehrin her köşesinde, "fuhuş ve
lutilik evleri" boy gösteriyordu." (Sayfa 127)
Okuyucuya ilk önce şu soruyu
sormak isterim: Ailenizde, etrafınızda, tanıdık çevrenizde, farklı ülkelerdeki
tanıdıklarınıza baktığınızda veya uzanabildiğiniz tüm çevrede "Lut"
peygamber ismi olduğu halde çocuklarına "Lut" ismini veren kimse var
mı?
Ben şu yaşıma geldim
göremedim. Sordum bulamadım. Bu kitapta "lutilik", başka İslami
eserlerde "Lut kavminin ameli" gibi değerlendirmeler yerine
"homoseksüellik", "eşcinsellik" ya da belki biraz daha hard
olacak ama "ibnelik" gibi ifadeler kullanılsa daha tercihe şayan olur
kanaatindeyim. Çünkü Lut ismi bir peygamber ismi. Fakat günümüze kadar gelen bu
anlayış sanki bu yüce ismin üzerine bilerek ya da bilmeyerek hiç hoş olmayan
bir izlenim bırakır, böyle bir algı sonucu doğurur. Bu kitap özelinde itiraz
ettiğim bir husus olarak kayıtlara geçmesini istediğim bir husus olarak
zikretmek istedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder