10 Kasım 2016 Perşembe

Geçmişe Bir Bakın Derim: Kavimlerin Helakı

Kitabın Adı: Kavimlerin Helakı
Yayınevi: Nebevi Hayat Yayınları
Yazarı: Yakup Ahıska
Kitabı Bitiriş Tarihi:          9 Kasım 2016             -           19.45 / İstanbul
 
İrfan'ın Notu:
Kur'an okuyup da (mealini ya da tefsirini kast ediyorum) bazı kavimlerin başlarına gelenler, onların inatçılıkları, söz dinlememeleri, peygamberlerini yalanlamaları vs. sebeblerden dolayı helak edilmeleri ile ilgili konular okuyucunun gözünden kaçamaz. Kur'an bu kavimleri gelecek nesiller için ve günümüz insanları için ibret vesilesi kılmış, bizlere uyarılarda bulunmuştur. İşte bu küçük hacimli kitap da ayetler eşliğinde o kavimlerin başlarına gelenleri öz bir şekilde okuyucuya sunmuş bulunmaktadır. Bunu sunarken de hiç bir şekilde okuyucuyu yormadan ve aşırı detaylara girmeden verilmek istenen mesajı elinden geldiğince vermek için çaba sarf etmekte, okuyucunun geçmişi tefekkür edip Kur'an ayetleri ile bunu hatırlamasına olanak vermektedir. Bazı değerlendirmelere şerh düşsem de kitap genel olarak faydalı diye düşünüyorum.

Kitap ile ilgili İrfan'ın notları

"Hz. Nuh (a.s) dokuzyüzelli yıllık uyarılarının sonucunda kavminin hakka tabi olmayacağını anlayınca kavminin helak olmasını Rabbinden istiyor. Demek ki hak uzun süre bir topluma ve kişiye götürülüp, sapmalarından vazgeçmezlerse ve iman edeceklerine dair ümitler kesilecek olursa bu taktirde beddua edilebilinir." (sayfa, 16)

Kanaatimce bu konu tartışılır. Çünkü kitabın ilerleyen sayfalarında Hz. Yunus'un bir kavme olan tebliğinde Allah'tan o kavmi terk etmesi istenmediği halde "ben bunlara yeterince tebliğ ettim artık iman etmiyorlar" diyerek o kavmi terk etmesi sonucunda başına gelenler yine bu kitapta anlatılmaktadır.

Bu yüzden vahye muhatap olmakla birlikte vahiy gelmeyen biz beşer insanların "artık bu insan, bu kavim, bu topluluğa yeterince anlattım, aktardım, hakkı haykırdım. O yüzden bunlar da anlamıyorlar. Anlamadıkları için ben bunları terk edeyim yahut ben bunlara beddua edeyim" şeklindeki bir anlayışın doğru olmadığı kanaatindeyim. Bizler hangi toplumda olursak olalım direnç göstererek hakkı tebliğ etmeli, bunun yollarına başvurmalıyız. Demokratik toplumlarda ve diktatörlükle yönetilen toplumlarda tabi ki bunlar farklıdır. Ama bunun örneklerini hem Kur'an'da hem Rasulullah (s.a)'ın hayatında hem de günümüze kadar gelen önder davetçilerin hayatında bulabilir, bunlardan esinlenebiliriz.



Kitapta itiraz edebileceğim veya tartışmaya açabileceğim diğer bir husus da aşağıdaki nota binaen değerlendirmelerimde yatmaktadır:
"... Yapılan kazılardan anlaşıldığına göre; zenginlik ve debdebenin akıl almaz boyutlara yükseldiği Pompei, günden güne tefessüh ediyor ve şehrin her köşesinde, "fuhuş ve lutilik evleri" boy gösteriyordu." (Sayfa 127)

Okuyucuya ilk önce şu soruyu sormak isterim: Ailenizde, etrafınızda, tanıdık çevrenizde, farklı ülkelerdeki tanıdıklarınıza baktığınızda veya uzanabildiğiniz tüm çevrede "Lut" peygamber ismi olduğu halde çocuklarına "Lut" ismini veren kimse var mı?

Ben şu yaşıma geldim göremedim. Sordum bulamadım. Bu kitapta "lutilik", başka İslami eserlerde "Lut kavminin ameli" gibi değerlendirmeler yerine "homoseksüellik", "eşcinsellik" ya da belki biraz daha hard olacak ama "ibnelik" gibi ifadeler kullanılsa daha tercihe şayan olur kanaatindeyim. Çünkü Lut ismi bir peygamber ismi. Fakat günümüze kadar gelen bu anlayış sanki bu yüce ismin üzerine bilerek ya da bilmeyerek hiç hoş olmayan bir izlenim bırakır, böyle bir algı sonucu doğurur. Bu kitap özelinde itiraz ettiğim bir husus olarak kayıtlara geçmesini istediğim bir husus olarak zikretmek istedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder