21 Kasım 2016 Pazartesi

Mahrem Konular: Mahrem

Kitabın Adı: Gizli Belgelerde Türkiye'nin Sırları: MAHREM
Yayınevi: Kırmızı Kedi Yayınları
Yazarı: Barış Terkoğlu / Barış Pehlivan
Kitabı Bitiriş Tarihi:          20 Kasım 2016           -           17.27 / İstanbul

İrfan'ın Notu:
Wikileaks belgelerinin dünyaya mal olması ile beraber bütün dünyada gizli kapaklı birçok işler nasıl dönmüş, kim kime ne anlatmış ... bilinmesi gerektiği kadar bilindi. Ben gerçi birçok çok gizli konuların açığa çıktığına inanmamakla beraber bayağı bir dedikodu boyutu basına yansımış bulunuyor.
İşte bu kitap biraz da bunları referans alarak Fetullah Gülen ile Türkiye ile birlikte yeryüzünde ele avuca gelen diğer ülkelerin ilişkilerini ortaya koymakta, ifşaatlarda bulunmakta.
Kayda değer bir yakın tarih yolculuğu yapmak ister misiniz? KAYDA DEĞER ...

Kitap ile ilgili İrfan'ın notları

"Gülen onlarca akademisyen, din adamı ve Morton Abramovitz, George Fidas, Graham Fuller gibi önemli ABD'li isimler tarafından kendisi hakkında yazılmış referans mektuplarını mahkemeye sundu
Kim miydi Fetullah Gülen'e referans olanlar?
Ayrıntılandıralım...
George Fidas: CIA "Analiz Bölümü Direktörlüğü" görevini yürüttü ...
... (sayfa, 74-75)

(İrfan'ın Notu: Kitabı aldığınızda bu referans olanların tamamını daha detaylı bir şekilde görebileceksiniz. Ben şimdilik tadı damağınızda kalsın diye böyle bıraktım)



"Yazmalıyız:
Sadece Garih değil, Alarko'daki ortağı İshak Alaton da Fethullah Gülen konusunda oldukça çaba sarfediyor, onun için çalışıyor.
Garih Eyüp Mezarlığı'nda Nakşibendi Küçük Hüseyin Efendi'nin mezarını ziyaret ederken öldürülmüştü. Katili bulunsa da cinayet konusunda hâlâ kafalarda soru işareti var. Ancak konumuz bu değil.
Mesele şu:
Türkiye'nin en büyük şirketlerinden Alarko'nun iki ortağının bu İslami tarikat ve cemaatlere ilgilerinin sebebi ne?
Amaç sadece siyasete/iktisada bunlar hakimdir düşüncesiyle, bu şekilde "şirin gözükerek" ihale almak mıdır? Bu değerlendirme çok sıradan olmaz mı?
Mutlaka sosyologların, tarihçilerin yanıt vermesi gerekir.
Neden musevi iki ortak Garih ve Alaton, aracılık yapacak, her cumartesi mezar ziyareti yapacak kadar tarikat ve cemaatlere karşı bir "adanmışlık" duygusu içinde? (sayfa, 171)


"Fetullah Gülen ise kendi cemaatine "paralel" diyenlerin cennete gidemeyeceğini şöyle iddia etti:
Mesela, hareket için tahminlere göre, bütün dünyada 15-20 milyon kadar sempatizani var. Bunların bütününe birden paralel dediğiniz zaman, sülük dediğiniz zaman, bu küfre denk bir günahtır. Onca insandan "hakkını helal et" deyip ruberu haklarını helal ettirmedikçe, o insanın cennete gitmesi mümkün değildir, elli tane İstanbul feth etse dahi mümkün değildir." (sayfa 317).

(İrfan'ın yorumu: Hadi ordan).


"... Büyükelçi aldığı cevabı kriptoya şöyle not ediyordu:
... Heuberger'e göre, Avrupa'daki Gülenciler, kültürlerarası diyaloğu destekliyor ama bunun nedeni, bu diyaloğu Avrupa toplumuyla entegrasyona yönelik bir adım olarak görmeleri değil, bunun Fetullah Gülen'in öğretilerinin ve dünya görüşünün bir parçası olması ..." (sayfa, 322)

(İrfan'ın yorumu: Gülencilerin ayaklarının kaydığı en önemli noktalardan birisi: Ne olursa olsun bu konuda Fetullah Gülen ne diyor diyerek yola çıkıyorlar. Ne olursa olsun Allah ve Rasulü ne diyor diye değil. Bu da Tevbe Suresi'nin 31. ayet-i kerimesi ile örtüşüyor. Onlar hahamlarını rahiplerini rabbler edindiler, çünkü onlar helal derlerse helal, haram derlerse haram olarak kabul ediyorlardı. Gülenciler de Fetullah Gülen ne söylerse onu din olarak algılıyorlar. Velev ki İslam'la taban tabana zıt olsa dahi).



"Hakan Fidan da cemaate göre bu "acem uşakları"nın arasındaydı ve hatta önde gidenlerdendi.
Öyle ki cemaate yakın sosyal medya hesaplarından İran Devrimi lideri Ayetullah Humeyni'nin yanındaki bir çocuğun fotoğrafı paylaşılıyor, çocuğun Hakan Fidan olduğu ve devrimden sonra Türkiye'ye gönderildiği iddia ediliyordu." (sayfa, 357)

(İrfan'ın yorumu: Algı oyunlarında bu yapının eline su tutacak kimse tanınmıyor). Yalanı yeminle söyleyen, akidesini yalan üzerine bina eden, İran'ı eleştirip İran şii inancının tüm öğelerine sıkı sıkıya yapışan başka bir örgüt var mı acaba?)



"Kısacası, İbrahim Kalın birçok AKP'li gibi cemaat ile iyi ilişkilere sahip oldu, ortak çıkarların getirdiği bahar mevsimini yaşadı. Ne zaman ki, bahar hazana dönünce oyunu AKP'den yana kullanarak yoluna devam etti." (sayfa, 380)

(İrfan'ın yorumu: FETÖ'nün algılarla, yalan dolanlarla, hakikatı sulandırmalarıyla, pusuyla, şantajla ve daha akla hayale gelmedik yöntemlerle Türkiye'de girmedik yer bırakmış mı ki İbrahim Kalın da onlardan etkilenmesin? Yazarın bu tesbiti İbrahim Kalın gibi değerli bir şahsiyeti zan altına sokarak AKP'ye çakmak. AKP'ye çak ama hakkaniyetle çak. Kınıyorum).



"Yazışmada o günler için şaşırtıcı sayılabilecek bir tahmin de vardı. Daha 2009 tarihli Stratfor belgesinde, cemaatin AKP ile yollarını ayıracağından söz ediliyordu:
... Kendi gelişen tabanıyla birlikte cemaat kısa süre zarfında AKP ile yedi yıldır sürdürdüğü simbiyotik (karşılıklı faydalanma) yaşamı gözden geçirmeye karar verebilir ..." (sayfa, 397-398).

(İrfan'ın yorumu: Tarih dikkat çekici: 2009).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder