15 Ekim 2010 Cuma

Şili'de Aslında Ne Oldu?

Şili’deki San Jose madeninde 5 ağustosta yerin 622 metre altında mahsur kalan 33 madenciyi kurtarma operasyonu beklenenden çok önce başarıyla tamamlandı. Yerin altına her gönderilişinde nefeslerin tutulduğu kurtarma kapsülü Zümrüdü Anka , Türkiye saatiyle 03.55’te en son 54 yaşındaki Luis Urzua’yı madenden çıkardı. Devlet Başkanı Sebastian Pinera, mahsur kalınan süre boyunca 32 kişilik gruba liderlik eden Urzua’yı “Luis Urzua, mesainiz bitti. Sizi görevinizi tamamlayıp yukarı çıkan en son kişi olduğunuz ve böylece bir kaptana yakışır şekilde davrandığınız için tebrik ediyorum” sözleriyle karşıladı.

Bütün mandeciler çıkarıldıktan sonra son olarak aşağıda kalan altı yardım görevlisi yukarı çıkarıldı. Ardından, operasyon boyunca kuyunun başından ayrılmayan Devlet Başkanı Pinera, Madencilik Bakanı Laurence Golborne, madenciler ve aileleri hep birlikte Şili ulusal marşını okudu.


Evet...
Kısaca Şili'de olan gelişmeler gazetelerde üç aşağı beş yukarı böyle anlatıldı denebilir. Biraz mahsur kalanların hikayeleri, aşkları, sevgilileri, hastalıkları falan...
Ama aslında ne oldu orda? Bildiğim kadarı ile bu 33 kişi kömür madeninde değil, aksine değerli bir maden araması sırasında mahsur kaldılar. Peki bu değerli madeni bulabildiler mi? Buldukları bu madeni çıkarttılar mı?
Bence bu 33 insan orda büyük bir maden buldular. Ama bu çok ama çok değerli madeni bütün duyuları ile gördüler, bildiler, hissettiler. Herkese nasib olmaz bu nimet, onlara nasip oldu.
Peki sizce bu insanlar yerin yüzlerce altında o madeni buldular da onların kurtulması için büyük çaba sarfeden insanlar, olayı yakından takip eden ve duyup dualarıyla destek isteyenler... Sizce onlar da o hazinenin kokusunu, almamışlar mıdır?
Eh artık o hazinenin ne olduğu sorusuna geldi sıra değil mi? Bu büyük maden ne olabilir?
O zaman gelin beraber ip uçları ile yakalamaya çalışalım. Bu madencilerin yerine lütfen kendinizi koyar mısınız? Ölümü hiç bu kadar yakın gördüğünüz oldu mu? Her zaman yakınlarımızı kaybedip toprağa gömdüğümüzde toprağın üstünde kalan bizler olurduk, şimdi toprağın altında sizlersiniz. Üstelik canlısınız, ama toprağın altındasınız.
Kurtarma çalışmaları yapılırken uzun süre madencilerden haber alınamamış.
"Kurtarma çalışmaları yapılırken uzun süre bize ulaşamadılar. O anlarda öleceğimize inandım. Yerin çok ama çok altındaydık. Havamız gittikçe tükeniyordu. Yiyeceklerimiz çok azalmıştı. Hayatta kalabilmek için aklımızdan geçmeyen şeyler geçti mi bana bunu sormayın? Allah'a dua etmekten başka ne yapabilirdik? Artık ölecektik. Geri dönemeyecek, çocuklarımızı sevemeyecek, eşimizle, sevgilimizle beraber olamayacak, temiz havayı koklayamayacak, denizde yüzemeyecek, kuşların cıvıltılarını duyamayacaktık...
Daha bir çok yapmamız gereken şeyleri yapamayacaktık..."
Her halde içimizden birisi orda olsa idi, buna benzer duygular içerisinde kalabilirdi değil mi?
Bilmiyorum madeni elinize aldığınızda şu an ne hissediyorsunuz?
Şimdi haklı olarak ben de şu soruları şimdi sorabilirim değil mi?
Bu değerli maden neydi, yoksa elindeki bu madeni hâlâ göremiyor musun? Görmek için Şili'ye mi gitmek gerek. Bu madeni 600 metrede bulamadık, 700 metreye mi inmek lazım?
Unutulan şeyi bulmak için daha derine mi inmek lazım?
"Onlar dinlerini oyun ve eğlence yerine koydular, dünya hayatı kendilerini baştan çıkardı. Onlar nasıl bu günler ile karşılaşacaklarını unuttular ve ayetlerimizi ısrarla yalanladılarsa, bugün de biz onları unutuyoruz. (A'raf Suresi, 51)

1 yorum: