Yolda, kendisini de kasabaya götürmesini istediği bir adam görür. Ağa, adamın isteğini geri çevirmez ve atın arkasına binmesini söyler. Biraz yol aldıktan sonra, arkadan adam silahını çeker ve ağanın elinde avucunda ne varsa alır. Hatta o kadar ki, üzerindeki elbiseleri dahi alır. Atına da el koyar ve tam ağayı yolda bırakıp giderken, ağanın hüngür hüngür ağladığını duyar.
Adam, geri döner ve kendisine der ki: Neden ağlıyorsun ki, sen zaten zengin birisisin. Üstelik köyün ağasısın da. Ben bir hırsızım, sen elindekilerin çok daha iyileri evinde vardır, bu kadar ağlayacak ne var?
Ağa der ki: Sen benim, beni soyduğun için ağladığımı mı sanıyorsun?
Adam: Ya niye ağlıyorsun ki, elindekileri kaybetmen dolayısı ile ağlamıyor musun?
Ağa: Hayır, der, elimdekileri kaybettiğime değil, merhametimi kaybettiğime ağlıyorum.
Evet, kısaca hikayemiz böyle, merhametimi kaybettiğim için ağlıyorum. İnsanoğlunun hayatı boyunca başına bir çok şey gelir. Bunlar iyi şeylerdir, kötü şeylerdir. İnsanlardan kazık yemiştir, en yakınlarından darbe yemiştir, bunu da mı görecektim diyeceği anlar olmuştur. Ama en kasvetli anlarda dahi insanoğlu merhametini kaybettiğinde elinde ne kalır ki?
Dün, turist kafilesini Sultanahmet Camii'ne götürdüğümde, çok ilgimi çeken bir yazı gördüm. Artık bu yazıdaki hikmeti anlamışsınızdır. O yazıyı gördüğümde bu hikaye aklıma geldi.
Her şeyimizi kaybedebiliriz, ama en acısı merhametimizi kaybetmektir.
Merhameti kaybeden amcadan daha çok kaybetmesine sebep olan hırsızın ağlaması gerekirdi. burda ağlamassa başka yerde ağlatırlar!
YanıtlaSil