17 Haziran 2011 Cuma

Paralel Okumalar: Ergenekon'un Medya ile Dansı


























Kitabın Adı: Ergenekon'un Medya İle Dansı
Yayınevi: Nesil Yayınevi
Yazarı: Gültekin Avcı
Kitabı okumayı Bitiriş Tarihi: 17 Haziran 2011 – İstanbul

"Ergenekon, genelkurmayın da, hükümetlerin de, bürokrasinin de, herkesin üstünde bir örgüttür. Yasa ile falan kurulmuş değildir. 27 Mayıs darbesinden sonra Pentagon tarafından kurulmuş, bunun içinde bulunan insanlar buraya hizmet eden insanlardır. Ama bunlar vatana ihanet olsun diye ihanet etmezler. Biz vatanı kurtarıyoruz, vatana yararımız dokunuyor, diye yer almışlardır. Özellikle Amerika'da kontrgerilla eğitimi almış generallerin bir bölümü yeri geldiğinde kontrgerillanın içinde yer alır." (sh. 85)

İrfan’ın Notu: Gültekin Avcı'yı televizyondaki tartışma programlarından takip etmişimdir. Kendisinin ilk defa bir kitabını okuyorum. Kitabın ilk yarısında, bence fazla kendi fikirlerini ve dünyadaki medya algısı ile ilgili örnekleri yazmış. Bunları biraz daha kısaltabilirdi. Fakat kitabın yarısından sonra Türkiye'deki medyanın ayak oyunları, örnekleri ile güzel dile getirilmiş. Kitabın bence en kayda değer bölümü -ki bunu uzun olmasına rağmen almayı uygun buldum- "Ergenekon operasyonu Türkiye'ye neler kazandırdı" bölümüdür. Özellikle sol-kemalist gazetecilerin Susurluk'daki iştahının, Ergenekon'da olmaması ile ilgili yazılanlar doyurucu. Daha önce de belirtmiştim, Paralel Okumalar içerisinde yer alan Mehmet Altan ve Alper Görmüş'ün kitapları ile ayrı bir lezzet veriyor.

Arka Kapak Yazısı:
Demokrasiye ve millet iradesine kasteden Ergenekon çılgınlığında her gün yeni perdeler aralanıyor.
Ergenekon ile medya arasında kurulan "derin ağlar" kendini daha net gösteriyor.
Maskeler bir bir düşüyor ve her medya grubunun aslî kimliği ortaya çıkıyor.
Kendilerini 'merkez medya' olarak konumlandıran grupların kopardıkları gürültü; ele geçen silah ve mühimmatı görmek istemeyişleri; gün yüzüne çıkan darbe harekât planlarına, suikast hazırlıkları ve detaylı krokilere duyarsız kalışları bunun göstergelerinden bazıları.
Ancak göz ardı edilen bir gerçek var. Milletimiz artık 80'li ve 90'lı yıllara, 28 Şubat sürecine göre çok daha bilinçli ve dikkatli.
"Pijamayla Başbakan Karşılama" devri çoktan kapandı.
Ergenekon için kurşun atmak da, yemek de bir "şeref" değil.
Bu kitapta Ergene-Medya ile tanışacaksınız.
Ergenekon'un medya ile son dansına şahit olacaksınız

Kitap’dan alıntılar:
• Zamanın başbakanı Tansu Çiller, 10 Mayıs 1997 Sultanahmet mitinginde, aynen şimdilerde başbakan Erdoğan'ın yaptığı gibi doğrudan Doğan grubuna yüklendi ve medyaya verilen devlet teşviklerini açıkladı. O dönem "Tansu Çiller-Aydın Doğan Birinci Meydan Muharebesi" diye dillere dolanan polemik,18 Nisan 1999 seçimleri öncesinde de devam etti. NTV'de canlı yayına katılan DYP lideri Çiller, Milliyet gazetesi ile ilgili bir iddiayı önü sürmüş, Aydın Doğan da canlı yayına bağlanarak "Bunu ispatlasın, kendimi Taksim Meydanı'nda asarım" demişti. Bu fevkelade iddialı cevaba rağmen Çiller daha sonra iddiasını belgelerle ispatladı. Neticede bu polemikte galip gelen Doğan grubu oldu. Öyle ya, Çiller bugün siyaset sahnesinde mevcut değil." (sh. 19)
İrfan'ın yorumu: Bugünlerde kimse sözünde durmuyor (Kılıçdaroğlu'nu kastediyorum), o günlerde de durmuyormuş (Aydın Doğan'ı kastediyorum).


• 29 Mart yerel seçimleri öncesinde, şimdi Ergenekon tutuklu sanığı olan Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın, Kanal B yöneticisi Nihat Duru'ya, AK Parti'ye oy kaybettirmek için ne gerekiyorsa yapması talimatını verdiği, kamuoyuna yansıdı. (Sh. 25)
İrfan'ın Yorumu: Mehmet Haberal (Ak Partiye oy kaybettirmek için elinden geleni yap diyen ve Ecevit'in kendi hastanesinde zor günler yaşadığı birisi, şimdilerde milletvekili), Kemal Kılıçdaroğlu (kendisini partiye büyük bir şevkle alan CHP lideri), Süleyman Demirel (Kılıçdaroğlu'na Haberal'ı şiddetle tavsiye eden eski siyasetçi)... Yorum size ait.


• Ergenekon tutuklu sanığı ve kilit ismi emekli tuğgeneral Veli Küçük 2003 yılında Almanya'da yayınlanan Neo-Nazi gazetesi National Zeitung gazetesine bir açıklama yapıp şunları demişti: "Türkiye'de uzun süredir askeri darbe olmamıştır, bunu büyük bir eksiklik olarak görüyorum." (sh. 139)


• Türkiye'de egemen statükonun mevcudiyetini devam ettirmesi, tabii ki sadece medya yalanlarına bağlı değildir. Bu minvalde çoğumuzun eğitimin milliyetçi, ırkçı, insan haklarına aykırı yanlarına takıldığı ve bu aşırılıkları tenkit ettiği bir vakıadır. Halbuki eğitim sisteminin sebeb olduğu asıl dejenerasyon insanları sıhhatli düşünebilmenin asli yöntemlerinden mahrum bırakmasıdır. Zihniyet dünyamız, milli eğitim tarafından inşa edilmekte ve bizi medyanın etkisine tamamen açık hale getirmektedir. Oluşan fevkelade elverişli mecraya kurulan medya da toplumu askeri otoritenin denetimindeki bir "milli güç" unsuru olarak tutma amacına göre faaliyet göstermektedir. (sh. 196)


• Bakınız, Ergenekon operasyonu bizlere neler kazandırdı:
1. Herkes kulvarını seçti:
Operasyon, bireylerin muallakta kalan ve tereddüt içeren düşünce ve yaklaşımlardan kurtularak daha net bir kimlik arz eden çizgiler taşımasını sağladı. Herkes, fikri planda kulvarını seçti. Yani kimlik buhranı ve arayışında olan kişilere gerçek bir hüviyet tayin etti.


2. Faşizan eğilimi olan aydınlar teşhir edildi:
Bir takım dengeleri koruyarak ve çok yönlü valslarla demokrat gözüken ama hakikatte faşizan eğilimleri olan aydınları teşhir etti.


3. Türk basınında maskeler düştü:
Operasyonla, Türk basınında ve medyasında maskeler düştü ve her medya grubunun asli kimliği ortaya çıktı. Mürekkep akıtan kalemler kimin için ve hangi menfaatler uğruna yazmaya devam edeceğini tekrar tanımlayıp yola devam ettiler. Demokrasi ve hukuk devletinin medyadaki kıymeti harbiyesi ve bu prensiplere olan inancın seviyesi ortaya çıktı. Zira her şeyin aslına döneceği kaçınılmaz ise de bu hakikatin tecelli edebilmesi için bazı gelişmelerin yaşanması gerekir. İşte bu gelişme medyanın turnusol kağıdı olan Ergenekon operasyonuydu.


4. Kimin demokrat kimin totaliter olduğu ortaya çıktı:
Kimlerin gerçekten demokrat, kimlerin totaliter rejim taraftarı ve kimlerin hukuk devletine gerçekten inandığını açıkça görme fırsatımız oldu.


5. Siyasi partiler gerçek hüviyetlerini ortaya çıkardı:
Siyasi yelpazede herkes aslına döndü. Her parti cebinden gerçek kimliğini çıkardı. Siyasal partiler hassas dengeleri koruma kaygısıyla hareket ederken, operasyon karşısında gerçek hüviyetlerine bürünmek zorunda kalmışlardır. Böylece hakiki siyasal ve toplumsal çizgiler ortaya çıkmış oldu.


6. Türk halkı gözünü açtı:
Geçmişten bugüne sınırları belli olmayan devlet menfaatleri ve millete rağmenci bir anlayışla hangi karanlık tasarrufların hangi aktörlerle gerçekleştirildiğini millete gösterdi. Aynı minvalde gerek demokrasi ve gerekse hukuk devleti mülahazasıyla yapılan bazı kaygı verici ve şaibeli işlerin hangi düşüncelerle ve hangi paradigmalarla yapıldığını gösterdi. Böylece millet gelişen olayları derin yorumlayabilme - analitik bakabilme yeteneğine kavuştu.


7. Demokratik rejimlerde hiçbir kurumun kudsiyeti olmaz:
Buna rağmen ülkemizde her kurumun üzerinde, hatta millet iradesinin de üstünde bir tanrısallıkla kutsanan Genelkurmay içinde, böyle skolastik bir perspektifle bakıldığı sürece, illegal cunta ve çetelerin nasıl kolaylıkla hayat sahası bulduğunu görme imkanımız oldu. Ergenekon operasyonu bunu sağladı.


8. Ulusalcılık ve milliyetçilik farkı ortaya çıktı:
Toplum, bu operasyon sayesinde ulusalcılığı ve milliyetçiliği tanıma ve mercek altına alma imkanı bulmuş ve ulusalcılık ve milliyetçiliğin farklarını görmüştü. Ulusalcılık devlete, milliyetçilik millete yakındı. Ulusalcılık, milletin değer ve kutsallarından ilham almayan ama sahneye milliyetçilik maskesiyle çıkan "alien"di. Millete rağmen hiçbir düşüncenin devlet seviyesinde temsil edilemeyeceği gerçeği ortaya çıktı. Operasyon, modern ve demokrat olduğunu söyleyen ulusalcı kitlelerin ve beyaz türklerin millet ve adalet karşısında devlet aygıtına imanla sarıldıklarını gösterdi.


9. Türk demokrasisi ve hukuk sistemi imtihana girdi:
Türk demokrasisi ve hukuk devleti sistemi hiç bu kadar ağır bir imtihana girmemişti. Operasyon devam ettiğinden hala Türk demokrasisinin ve hukuk devleti prensibinin gücü imtihandadır. İmtihanın çok parlak geçmediği de bir vakıadır. Ama ergenekon operasyonuyla Türk adaletinin ve Türk demokrasisinin itibarı dünya çapında artış sağlamıştır. AB açısından da müzakere sürecine olumlu bir etkisi olmuştur.


10. Operasyon, askeri vesayetin boyutlarını ortaya koydu:
Operasyon, Türkiye'deki askeri vesayetin ağır boyutlarını ortaya koydu. Hâlâ Ergenekon'un merkez askeri karargahına operasyon yapılamadığı bir gerçektir. Zira bu karargahın üst yapılanmasında muvazzaf generallerin mevcut olduğu sezgiden öte bir gerçekliğe kavuşmuştur. Türkiye gibi askeri motifli bir cumhuriyette muvazzaf generaller seviyesinde yönlendirilmeyen orduya paralel bir yapının hayat sürme ve toplumu kuşatma imkanı yoktur. Bu itibarla ikinci iddianamede de ergenekonun askeri yapılanmasını deşifre edemediklerini belirten savcıların operasyonu sonuna kadar götürüp götüremeyecekleri hususu, Türk adaletinin en büyük imtihanıdır. Savcıların bazı muvazzaf generallerin ergenekon irtibatını bildikleri halde bu şahısları neden almadıkları, alamadıkları merak konusudur.


11. Adaletin üç silahşörleri:
Ergenekon operasyonu, bu zamana kadar tek bir yanı kesen adalet kılıcının bu zamana kadar görülemeyen yanının a keskin olduğunu ilk defa gösterme iddiasını taşımaktadır. Artık adaletin kılıcı milleti değil, millete kastedenleri kesme istidadındadır. Adaletin üç silahşörleri (operasyonun başlangıcındaki üç savcı Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel, Nihat Taşkın) ilk kez muzdarip milletin adalet umudu oldular. Üstelik millet bu üçlüyü sanal değil gerçek hayatın kahramanları olarak bağrına bastı.


12. Resmi ideolojiye tutun, kurtul:
PKK gibi kanlı bir terör örgütüyle irtibat ve iltisakları ortaya çıkan kişilerin bile salt resmi ideoloji yanlısı olduğundan dolayı prestij kaybetmediklerini dehşetle gördük.


13. Bazı değerlerin kullanıldığını gördük:
Türkiye gibi dokunulmaz totem ve tabuları olan bir tuhaf demokraside Atatürkçülük, Cumhuriyet ve Laiklik gibi fenomenlerin nasıl terörize edildiğini, nasıl illegalize edildiğini delilleriyle birlikte görmüş olduk.


14. Genelkurmay tarafını belli etti:
İlk defa Genelkurmay Başkanlığı açıkça bir Ergenekon zanlısının (1 gün tutuklu kalan Kurmay Albay Dursun Çiçek) arkasında olduğunu belirterek tarafını açıkça göstermiş oldu. (sh. 214-217)
İrfan'ın yorumu: Bugün itibari ile Genelkurmay da Dursun Çiçek'in arkasında değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder