6 Şubat 2012 Pazartesi

Vıcık Vıcık Fethullahcılık


Kitabın Adı: Her Taşın Altında "The Cemaat"mi Var?

Yayınevi: Doğan Kitap
Yazarı: Nazlı Ilıcak
Kitabı okumayı Bitiriş Tarihi: 04 Şubat 2012 – İstanbul

Dolayısıyla bu cemaat modernliğin ve Kemalist reformların yanındadır, çünkü reformlar cemaatlerden oluşan toplumsal hiyerarşiyi yıkmış olsa da, milliyetçilik sayesinde geriye pek de fazla bir cemaat kalmamış ve "Türk" kavramının müslümanlığı içermesi nedeniyle devletle ortak bir paydada buluşulmuştur. Sonuç olarak İslami kesimde kendisini devletin çekim gücüne tabi kılan bir cemaatçi siyasetin oluşması pek şaşırtıcı olmasa gerektir. Devletin kendisi bir cemaatken, toplumun en geniş cemaatinin kendisini devlet yerine koymak istemesinden daha doğal ne olabilir. (sh. 233)


İrfan'ın Yorumu:
Kitabı okuduğunuzda Fethullah camiası ve Fethullah Gülen'i temize çıkarma gayretini görmektesiniz. Hangi yönden temize çıkarma diye soracak olursanız eğer, Fethullah Gülen ve bu hareket devletin merkezinde zaten. Bunu inkar etmenin bir faydası yok. Bu yüzden devleti gele geçirmek istiyorlar diyen zihniyet biraz geç kalmış gibi. Devletin merkezinde olan bir hareketin İslam davası ile ne kadar alakasının kaldığı, bu dinin özünü bilenler tarafından ayrıca takdir edilmiştir zaten. Meselenin dini bir dava olmadığını, koyu kemalistler dışında anlamayan yok sanırım.
Yazarın bu kitap ile mahcubiyet içerisinde Fethullah Gülen'i takdir etme çabasını ise en hafifinden yalakalık olarak addedebiliriz. Fakat şu gerçeğin hakkını teslim etmeden olmaz. Nazlı Ilıcak güçlü ve iyi bir gazeteci. Kitabında işlediği konuların bir bütünlük içerisinde zikredilmesi onun bu kalitesini göstermekte. Ergenekon meselesindeki duruşu net olmasına rağmen, Fethullah hareketine bu kadar yaltakçılık çekmesini herhalde kitabın konusundan kaynaklandığı yorumunda bulunmak saflık olur kanaatindeyim. Bu dönem önemli bir dönem, bu dönemde çıkan kitaplar da aynı şekilde önemli, darbe ve darbecilerin yargılandığı dönemde çıkan kitapları takip etmek de aynı şekilde önem arzetmekte. Bu dönemin önemine binaen bu kitaptan da bigane kalınmaması kanaatindeyim.




Kitabın Arka Kapağı'ndan:
Gazeteci Nazlı Ilıcak, Fethullah Gülen'le ilişkilendirilen pek çok konuyu mercek altına aldı.

90'lı yıllardan itibaren Türk siyasi hayatında bir isim öne çıktı: Fethullah Gülen.

Her dönem hakkında birtakım iddialar ortaya atılan Fethullah Gülen ve Cemaati, özellikle Ergenekon soruşturmasıyla birlikte daha çok gündeme geldi. Ergenekon sürecinde Fethullahçı olarak bilinen polislerin parmağı olduğu, Cemaat mensuplarının özellikle adliye ve mülkiye içinde örgütlendikleri iddiaları dillendirildi.

Gazeteci Nazlı Ilıcak da 28 Şubat sürecinden cumhurbaşkanlığı seçimine, Emniyet içindeki "F tipi örgütlenme" iddialarından gazetecilerin tutuklanmasına kadar Fethullah Gülen'le ilişkilendirilen pek çok konuyu mercek altına aldı.

"Bir geçiş dönemindeyiz, hiçbir şey durağan değil" diyen Nazlı Ilıcak, Her Taşın Altında "The Cemaat" mi Var?'da bir gözlemci ve gazeteci olarak olayları farklı bir bakış açısıyla değerlendiriyor.

Kitaptan Alıntılar

Ergenekon'da Muzaffer Tekin'e nasıl ulaşıldığını anlatmak isterim. 17 Mayıs 2006'da meydana gelen Danıştay saldırısı ilk başta Ergenekon'a bağlanmadı. Zira böyle bir örgüt o tarihte bilinmiyordu. 12 Haziran 2007'de Ümraniye'de bir evde 27 adet el bombası, TNT kalıpları ve fünyeler gele geçirilmesinden sonra, ev sahibi Mehmet Demirtaş'ın ifadesine göre, bombaları eve yerleştirdiği iddia edilen Oktay Yıldırım'a ulaşıldı. Oktay Yıldırım'ın Muzaffer Tekin ile ilişkisi belirlendi. Muzaffer Tekin daha önce Danıştay saldırısında gözaltına alınmış, fakat sonra serbest bırakılmıştı...
...
Savcı Zekeriye Öz, ipin iki ucunu birleştirdi. Alpaslan Arslan hem Danıştay saldırısında hem Cumhuriyet'in bombalanmasında yer almıştı. Cumhuriyet'e atılan bombaların benzerleri Oktay Yıldırım ve Fikret Emek'ten çıkıyordu. Bu kişiler Muzaffer Tekin ile, Tekin de Veli Küçük ile irtibatlıydı. (sh. 28-30)
Referandumda "evet" oyu verilmesi yolundaki mülahazalarımı ifade etmeyi bir vazife saydım. Çünkü faydalı olacağına inandığım bir işi yapmazsam, ötede Allah'a hesap verme ve Peygamber Efendimiz karşısında mahcup olma durumuna düşerim; boynum bükülür ve ezilirim. Ülkem, milletim ve mefkurem adına yararlı olduğuna inandığım bir mevzuda suküt durmam, dilsiz şeytanlık olurdu. (sh. 42)


İrfan'ın yorumu: Fethullah Gülen'in referandum ile ilgili bu değerlendirmesi ile beraber Mustafa İslamoğlu'nun da referandumda "evet" için çalıştığını aklımızdan çıkarmayalım.


Ben de o toplantıda Gülen'in uğradığı baskıları özetleyen ama bu baskılara rağmen önemini hiç kaybetmediğini vurgulayan bir konuşma yaptım:
... Hz. Muhammed şöyle buyurmuştur: "Çirkin bir şey görürseniz elinizle düzeltin. Gücünüz yetmiyorsa dilinizle düzeltmeye çalışın. Ona da gücünüz yetmiyorsa buğz edin." Sayın Demirel'in aramızda bulunuşunu bir hatayı, bir çirkinliği düzeltme gayreti olarak görüyorum. Bazı mahfillerde Fethullah Gülen Hoca'nın başını çektiği hizmet hakkında incitici dedikodular üretiliyor. Demirel'in burada bulunması, ileri geri konuşmalara cevap verme mahiyetindedir. Gülen Hoca, son derece hassas bir insan. Yakışıksız konuşmalar onu rencide edip üzüyor. Bu yüzden okulları bağışlayacağını söyledi.
Muhterem hocam, siz okulları bağışlasanız bile, biz buna izin vermeyiz.
...
Davanız zaafa uğrayabilir diye üzülmeyiniz. O dava, nice gönülleri aydınlatmaya devam ediyor. Bir Güneş tutulması, bir ay tutulması hiç kalıcı olur mu? (sh. 152)


İrfan'ın yorumu: Vıcık vıcık vıcık, başka da bir şey demiyorum !


Başbakan yardımcısı Bülent Ecevit de Fethullah Gülen'e sahip çıkıyordu. "Gülen Türkiye'de saygınlığı olan bir kimse. Onun telkinleri olmasaydı, Orta Asya ülkeleri ve Azerbeycan, İran köktendinciliğinin etki alanı içine girerdi. Gülen'in açtığı okullar bunu önledi. Ayrıca Gülen ile ilgili somut bir şey de söylenemiyor. Duyduğumuza göre okullarında Rus çocuklarına İstiklal Marşı öğretiliyor. Sonuçta çağdaş Türkiye imajı o ülkelere eğitim yoluyla götürülüyor. Eğer Gülen ve çevresi olmasa, meydan tamamen Refah zihniyetine kalacaktı. (sh. 168)


Şeyh Sait isyanının yanında olmak ise mümkün değildir. İsyan isyandır. Devlete karşı her isyan, isyandır ve her isyan melundur. (sh. 192)


İrfan'ın yorumu: Fethullah Gülen bu ifadeleri ile Şeyh Sait'e bakışını da net bir şekilde beyan etmiş oluyor. Şimdi Fethullah Gülen Hocaefendi(!)nin demokrasi ile ilgili görüşlerine de bir göz atalım. Nazlı Ilıcak bu konuda iyi bir derlemede bulunmuş:


Aynı şeyleri tekrar ettiğim gibi, TBMM'de yemin ediyor gibi söylüyorum bu meseleleri: Cumhuriyet bir fazilet rejimidir, bunu Mustafa Kemal Atatürk de söylemiştir. Ve demokrasiye gelinmiştir. Demokrasi Allah'ın bir nimetidir. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye'nin çok kritik bir döneminde halaskârı (kurtarıcı) olma ünvanını kazanmış bir insandır. Bütün Türk milleti bunu bilir. Benim bu mevzuda teyidime, desteğime yeni bir açıklama yapmama da bir ihtiyaç yoktur. Bunun aksini benim hakkımda iddia eden insanlar sadece karalama, millet düşmanlığı, din düşmanlığı, iman düşmanlığı yapıyorlar. Zannediyorum, sayıları çok azdır ama tahrip kolay olduğundan, çok gürültü çıkardıklarından sadece onların sesi duyuluyor. Ve dolayısıyla bir olumsuz hava oluşturulabiliyor. Ama bütün millet bunun böyle olduğunu çok iyi biliyor. Benim de düşüncelerimi tanıyor." (sh. 194)


DSP, CHP ve SHP hakkında, "canları cehenneme" diyorsunuz!
Hayatımda hiç beddua etmedim. En bunaldığım anlarda, "Rabbim, takatim yoktur, sana havale ediyorum" demişimdir. Bu da ülke, millet ve din düşmanlığı yapanlar hakkında söylediğim bir sözdür. Kaldı ki, DSP, CHP ve SHP'yi din düşmanı göstermek dini bilmemek demektir. Dini partilere bağlama, dine saygısızlık ve bazı partilere haksızlıktır. Bana atfedilen o "canları cehenneme" sözünü kullanmadım. Aksine, "bazılarının böyle diyebileceğini, katiyen denmemesi gerektiğini" söylediğim halde, sözümün sadece o kısmı alınarak tahrif edilmiştir. (sh. 201)


"Bugünkü modern insanlık, hâlâ bundan 1400-2000 yıl önce birkaç hayal ve rüya görüp "Ben, Allah'ı gördüm, onunla konuştum" veya "Ben peygamberim" demiş olan, hayalperest ve dengesize mahkumdur." (sh. 276)


İrfan'ın yorumu: 28 Şubat sürecinde Batı Çalışma Grubu'nun hazırladığı fakat basına daha sonra sızan kısımdan alıntılanan ve devamı olan bölümü okumanızı salık veririm. Din düşmanlığının geldiği nokta apaçık görülmektedir.
Son olarak şunu söyleyebilirim, Fethullah Gülen kimdir, düşünceleri nedir, bu devlete, demokrasiye, cumhuriyete bakış tarzı nasıldır? Amaçları nedir, Türkiye topraklarında ve yeryüzünde neleri arzulamaktadırlar soruları ve daha fazlasını burda bulabileceksiniz. Eğer Fethullah Güleni seven birisi iseniz de nefret eden birisi iseniz de sizi tatmin edecek kadar veri mevcut.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder