12 Haziran 2012 Salı

Fenerbahçeli Putperestlere Reddiye


İrfan'ın Yorumu: 
Bir Fenerbahçe taraftarı olarak bu yazıdan sonra Fenerbahçe takımının taraftarı olmaya devam edecek miyim? Evet. 
Bir Fenerbahçe taraftarı olarak putperestliğin her türlü varyasyonuna sahip aşağıdaki sözleri içimize sindirecek miyiz? Hayır. Ve bu Hayır öyle bir Hayır ki, bütün benliğimizle, hücrelerimize işlercesine hayırlı bir Hayır!
Fenerbahçe taraftarlarına değil, tüm taraftarlara duyurulur:
Şevket Hüner'den, hayatın içerisinde gözden kaçırılmaya çalışılan putperestliğe reddiyede gözden kaçanları, önemsenmeyen sözleri, hareket ve davranışların sonuçları ile karşı karşıya kalmaya hazırsanız, buyrun :



Birgün tv kanallarında gezinirken Fb tv’de “Fenerbahçeli olmak” diye bir yapımda söylenenler kanımı dondurdu. Adeta  Fenerbahçelilik adı altında şekillendirlen sahte bir dine davet ediliyormuşum gibi hissettim... Kan beynime hücüm etti... O yayında ne mi diyorlardı?
Fenerbahçeli olmak, nefes almak gibi, yaşamak gibi, canım gibi...
Fenerbahçeli olmak, çubuklu formayı görünce gözlerinin dolmasıdır.
Fenerbahçeli olmak, onu derinden ve her şeyden üstün tutarak yaşamaktır.
Fenerbahçeli olmak, bütün hayatını Fenerbahçe'ye göre planlamak demektir.
Fenerbahçeli olmak hiçbir maddiyat beklemeden yeryüzündeki tek taraflı en büyük aşkın
Fenerbahçe   olduğuna inanmaktır
Fenerbahçeli olmak, aynı düşünceye sahip olan kişilerle hayatı paylaşmaktır...
Fenerbahçeli olmadan bu sevgiyi anlamanın imkansızlığını fark etmektir...
Fenerbahçeli olmadan hayattan zevk alınamayacağına herşeyden iyi bilmektir...
Fenerbahçeli olmak, niye’sini bir türlü söyleyemeden kendini bu yola adamaktır.
Fenerbahçeli olmak,İnatçı olmaktır, dimdik durmaktır
Fenerbahçeli olmak
Her ülkeye şehirde Fenerbahçe logolu ürünleri giyerek göğsünü gere gere dolaşmaktır…
Fenerbahçeli olmak
Çocuklarınla Feneriuma gidip aynı tişörtü alıp giymek ve sokakta birlikte yürümektir...
           Bu ifadelerde de görüleceği üzere hayatın bütününden koparak sadece bir sembole yoğunlaşmak ve hayatı bunun üzerinden değerlendirmek putperestliktir. Ama günümüzde putperestlik, markalı yaşamak şeklinde yumuşatılmış bir ifadeyle servis edilmektedir. Hâlbuki değersiz olan bir nesneye değer atfedip onun etrafında insanları toplamak ve bunun üzerinden sorgulanamaz maddi ve manevi güçler edinmek eski bir tezgâhın yeni bir versiyonudur.
Burada Fenerbahçe markası üzerinden bir araya gelmek, birilerinin topluma ait kaynakları hesap vermeden sömürmesine imkân tanımaktır. Taraftarlık üzerinden, asla hak etmediğimiz şartlarda yaşamayı güzel gösteren zalim iktidarların sürmesine malzeme olmaktır. Dünyadaki pek çok rengi var edip hayatı bu renklerle süsleyen yaratıcıyı görmeyip yaşamın merkezine iki rengi oturtmaya çalışmak, özgür ve eşit olmayı bırakıp köleleşmektir. "Yirmi beş milyon taraftardan biriyim." demek, yaratılıştaki farklılıkları göz ardı ederek bir kalabalığın içinde kaybolmaktır. Kaybolmuş insanların kendilerine ait bir kimliği olmaz. Başkaları elinde ipleri olur. Kuklaya dönerler. Aidiyet hissinin insan oynadığı bir oyundur bu. Bu şekilde bir şey olmanın, bir yere ait olmanın, bir grup içinde anılmanın verdiği psikolojik destek, zaman içerisinde kişiyi nereye konursa orada savaşan kurşun askere çevirir. Bu konuda Kur'an'da "Belki kendilerine yardım edilir diye Allah'tan başka tanrılar edindiler. (O tanrılar) Kendilerine yardım edemezler. Tersine kendileri onlar için hazırlanmış askerlerdir." (Yasin / 74, 75) denilmiştir. Kişi kurşun asker olduğunda kendine yardım edemez. Öyle sanır. Aslında yardım gören ise merkeze konulan puttur. Bunun arkasında da her zaman birilerinin menfaatleri saklanmıştır.
Allah’a kul olmaya davet edilenler, merhamet adalet ve paylaşma üzerinden cem edilenlerdir. Bunların dünyada da ahirette de dostları olan Allah onları terk etmeyecektir. Bir amblem etrafındaki kurşun askerler ise ne dünya da ne de ahirette bir sevgi ve ilgi göremeyip yapayalnız, kullanılmış bir kenara atılmışlığın şaşkınlığında bocalayacaklardır…
Ne yazık ki günümüzde markalaştırma adı altında bizi sömürenler içimizden çıkarılan liberal muhafazakârlardır. Hâlbuki markalı yaşamak Allah’a değil insanlara kul olmaktır. Bu çok büyük bir çelişkidir. Zira bu sahte marka ilahları, taraftarlarının üzerinden nemalanırlar. Allah ise kendisine kul olanları rızıklandırıp onları özgür ve eşit kılandır.
            Her put, arkasında gizemli ya da yarı açık bir düşünce taşır. Bu düşünce, saf anlamıyla bazen bir ideolojiyi içerebileceği gibi, süslenmiş ilkeler adı altında bir menfaat beklentisini de barındırabilir. Hatta bu sembolün oluşmasına kaynaklık edenler incelendiğinde ekonomik, sosyal ya da siyasi bir arka plan ile karşılaşılır…
          Allah dışında bir şeyin dokunulmaz ya da sorgulanamaz kılınması onu putlaştırır ve bir şekilde bize emretmesine yol açar. Buradaki emir; dünya görüşü, hayat algısı ve otorite edinmek türünden bütün davranışlara kaynaklık edip yönlendiren bir güç ya da güç telakkisidir. Nitekim bu otorite, güvenlik ve özgürlük alanlarını belirleyen bir kabul / iman zemininde hareket ettiği için bağımlılık oluşturur ve kişiyi köleleştirir. Şahsi isteklerine, Kuran’ın öngördüğü ahlaki ölçülerin üstünde yer veren insanlar, put edinerek kendilerini kaçınılmaz biçimde hiçliğe götürecek bir hayat tarzı benimsemiş; boş, anlamsız ve değersiz bir yaşam modeli seçmiş olurlar. Üstelik semboller konuşmadığı için onları konuşturan birilerinin çizdiği çerçeveyi ise kendi kaderleri sanarak aldanırlar…
          Risaletin öncesi Mekke’de yaşayan pek çok insan putçuluğun arkasındaki bu düzeni fark etmesi zaman almıştır. Zira Kureyş’in milli menfaatleri, ailelerin geçimi veya neredeyse tamamı akraba olan insanlardan oluşan yönetimin çıkarlarına hizmet eden putçuluğun gerçek yüzünün ortaya çıkarılması zaman almıştır… (Sözün gücü / Musa Şimşekçakan)
         "Ama hala Allah'a rakip gördükleri varlıklara inanmayı tercih eden ve onları (yalnızca) Allah'a özgü (olması gereken) bir sevgi ile seven insanlar var: Hâlbuki imana ermiş olanlar, Allah'ı her şeyden daha çok severler. Zulüm yapmaya şartlanmış olanlar, azaba uğratıldıkları zaman görecekleri gibi, bütün kudretin yalnızca Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın cezalandırmada ne çetin olduğunu da keşke görselerdi!" (Bakara / 165)
            Allah, insanları eşit, özgür ve ümitvar kılar. Yaratılmış her şeyi insanın önünde secde ettirir. Amaç her durumda insanın şerefini korumaktır. Allah’ın sevgi ile emrettiği her hüküm insanın hayrınadır. Buna karşılık kutsanmış oldukları için sorgulanamayan markalar ise insanı bağımlı kılar, günden güne ümitsizliğe terk eder, adaletten ve eşitlikten uzaklaştırır. Emir almaya alıştırır. Sahte kutsallar üzerinden emir verenler ise bizim üzerimizden rant devşirip hesapsızca hepimize ait varlıkları sömürenlerdir. Allah’ı sevmek adaleti, merhameti, eşitliği ve karşılıksız vermeyi sevmektir. Bir amblemi sevmek ve onun etrafında kenetlenmek ise başarı uğruna adaletsizliği, eşitsizliği, bencilliği ve sömürüyü hoş görmeye yol açabilir.
"İbrahim, onlara dedi ki: 'Siz dünyada Allah’ın yanı sıra edindiğiniz putları aranızdaki sevginin sebebi (kaynağı) saydınız. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkâr edip tanımayacak; kiminiz kiminize lânet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız da olmayacaktır.' " (Ankebut / 25)
İnsanları birbirine sevdiren Allah’tır. Bütün sevgi bağlarını Allah var etmiştir. Taraftarlık veya markalı birliktelikler, Allah’a ait bu bağların yerine oturur. Yalan üzerinden hareket ederler. Allah’tan gayri kurulan bütün beraberlikler ve taraftarlıklar dünyayı yaşanmaz bir cehenneme çevirdiği tarihle sabittir. Sonunda dünyada kardeşlikten ve adaletten uzaklaştıran her türlü rekabet ve hırs kişiyi ahirette de yalnız ve çaresiz bırakacaktır.
"Allah’a çağıran, sâlih amel işleyen ve “Kuşkusuz ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?" (Fussilet / 33)
Müslümanlar sadece Allah’a teslim olurlar. Daima iyilik üzere bir araya gelir ve arkalarında güzel ve doğru bir örneklik bırakırlar. Markalara teslim olup rekabet üzerinden bir araya gelenler ise suç örgütlenmelerine dönüşmeleri kaçınılmazdır.
Bu anlamda ben, her türlü marka ve amblem üzerinden rekabete dayalı bütün taraftarlıkları reddediyor ve bunları kör bir taassup olarak nitelendiriyor,
Taklit ve taassuba dayalı birlikteliklerden uzak durduğumu ilan ediyor,
Bir takımı hayatın merkezine koymaktan, başkalarının emrine girip kuklaya dönüşmekten, arzu ve heveslerin iktidarına hizmet etmekten Rabbime sığınıyor,
Kim olursa olsun, kendileri dışında herkesi değersizleştirenleri ve önümüze putları koyarak bizi kurşun askerlere çevirmeye çalışanları ve çıkarları uğruna her şeyi yapmaya hazır bekleyenleri Rabbime şikâyet ediyorum.
Yüksek dikkatlerinize ve ilginize arz ederim…
                                                                                         Şevket HÜNER / 07.06.2012  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder