İnsanın fıtraten sahip olduğu
adlandırma yeteneğinin senenin bölümleri ilgili kısmını Ağustos ayı özelinde
irdeleyelim. Ağustos ayı, Gregoryen takvimin sekizinci ayıdır ve otuz bir gündür.
Adını (İngilizce karşılığı Agust) Cleopatra’nın intihar ettiği senede, zamanın
Roma imparatoru Caesar Augustus kendi
isminin bu aya verilmesini ve otuz bir gün olmasını emretmesiyle almıştır. Bu,
Temmuz ayının (July) Julius Ceasar’ın ismini yedinci aya vermesi ve yine otuz
bir gün olarak öngörülmesinden sonra gerçekleşmiştir.
Yeniçağda Papa XII. Gregor
tarafından düzenlenen Gregoryen takvime günümüzde Miladi takvim denmektedir. Bu
takvim, Hz İsa’nın doğuşunu başlangıç olarak kabul eder. TC 1926 yılından
itibaren Hicreti başlangıç gören Rumi takvim kaldırılmış bunun yerine Katolik
esaslara dayanan Gregoryen takvim uygulanmaya koymuştur. Bundan dolayı şu anda
Türkiyeli Müslümanlar olarak Ağustos ayında mıyız yoksa tuttuğumuz oruç gereği
Ramazan ayında mıyız ikilemini yaşamaktayız.
Ülkemizde seksen kusur yıllık
başka bir uygulamada ise Kurtuluş savaşında “Büyük
Taarruz” un yapıldığı yıllarda Rumi takvim kullanılıp tarihe bu takvim
üzerinden kayıt düşülmesine rağmen bu taarruz sebebiyle kutlanan “Zafer
bayramı” nın miladi Ağustos ayını hatırlatıyor olması manidardır. Bu durum aynı
Roma imparatoru Caesar Augustus’un yaptığı gibi bir
dayatmadan başka bir şey değildir.
Bu iki dayatma da halkımızın
günlük hayatında yerini bulamamış ancak resmi işlemlerde kullanılır olmuştur. Ziraat
ile uğraşanlar için bu ayın ismi “Harman ayı” veya “Orak ayı”dır. Öğrencilere
göre ise bu ay yaz tatilin son ayıdır. Büyük şehirlere çalışmaya gelenlerin
memleketlerine döndükleri bu sıcak yaz ayı, Özal’ın Turizm Hamlesi(!)
sonrasında izine ayrılıp tatil yörelerindeki çılgın tüketime katılma ayı olarak
da anılır olmuştur. 17 Ağustos 1999
tarihindeki Marmara depreminin şiddeti ve yol açtığı kayıplar nedeniyle ise bu
tarihten itibaren Ağustos’a, deprem bilincini yerleştirme misyonu yüklenmeye
çalışılmıştır. Bu örneklemelerden de görüleceği üzere ayların isimlerinin
değişmemesine rağmen o zaman diliminde yapılan ve devam eden aktivitelere göre
anlamı ve içeriği değişmektedir.
“Kur’an, insanoğluna bir rehber, bu
rehberliğin apaçık bir delili ve doğruyu yanlıştan ayırt edici bir ölçü olarak
(ilk defa) bu Ramazan ayında indirilmiştir. Bundan dolayı, sizden kim bu aya
erişirse onu baştanbaşa (oruç) tutsun. Ancak hasta veya seyahatte olan, başka
günlerde (aynı sayıda oruç tutsun). Allah sizin için kolaylık diler, zorluk
çekmenizi istemez; ama (belirlenen günlerin) sayısını tamamlamanızı ve size
doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı yüceltmenizi ve (O'na) şükretmenizi
(ister).” (Bakara / 185)
Rasulullah’a
(sav) Ramazan ayının son günlerinde Cebrail ile gönderilmeye başlanan Kuran bu
ayı diğer aylardan farklı kılmıştır. Yukarıdaki ayet ile hicretin 2. yılından
itibaren Ramazan ayı, Allah tarafından başından sonuna kadar oruç tutulan bir
şekle büründürülmüştür. Bu tarihten günümüze kadar devam eden 1430 adet Ramazan
ayı Müslümanlarca oruç üzerinden idrak edilmiştir. Ayrıca içinde Kuran’ın indirildiği
unutulmasın diye Kadir gecesi de bu aya has kılınmıştır.
Yıllar geçtikçe Ramazan’ın yeni
hikmetlerine şahit oluyoruz. Güneş esaslı takvim ile Ay esaslı takvim arasında
on bir gün fark vardır. Bundan dolayı Ramazan ayı her miladi ayı ziyaret ederek
o aya ait atfedilen bütün değer yargılarını altüst eder. Böylece hemen her aya kendi
damgasını vurur ve Allah’ın nurlu yoluna davet eder. Örneğin üç yıldan beri
Ramazan Ağustos ilişkisi bu yıl zirveye çıkarak aynı tarihte başlayıp son güne
kadar süren bir beraberliğe dönüşmüştür. Bu beraberlik azalarak üç yıl daha
devam edecek.
Artık Ağustos ayı insanların tatil
beldelerinde hayâsızca ve sadece kendi nefsini ortaya koyan tüketim
çılgınlıklarına engel olan Ramazan ayı üzerinden eski etkisinden uzaklaşacak.
İnsanlar gecelerini çılgın partilerde eğlenerek değil Kur’an okuyarak, kıyam
ederek ve tutulacak oruca hazırlık kastıyla sahur yiyerek geçirecek.
Ellerindeki servetlerini sadece nefisleri yolunda harcamayıp ihtiyaç
sahipleriyle bölüşecek. Herkesten uzakta tatil yapmak yerine dost ve akrabalarıyla
iftar yemeklerinde buluşacak. Market alışverişlerinde dar gelirlilere kumanya
satın alacak. Bu tatilde ne okuyayım telaşından sıyrılıp Kuran’ı hatmedecek.
Ellerini dillerini ve gözlerini her türlü hayâsızlığın hâkim olduğu tatil
beldelerinden çekip selâtin camilerini dolduracak. Hırslarından ve
azgınlıklardan uzaklaşıp bütün dünyadaki Müslümanlar ile kardeşçe, insanlığı
esenliğe ve adalete davet edeceklerdir.
İşte değerli kardeşim senin Kuran’ın emrini
dinleyip bir ay boyunca dünya ki tüm Müslümanlarla birlikte, yemekten, içmekten
ve helalinden el çekmen Ağustos ismini değiştirmese de bu aya yüklenen
anlamları değiştirecek doğru bir eylemdir. Sen bu eyleme vicdanınla ve
ahlakınla destek vermezsen, Ağustos ayı Kuzey yarım küredeki her türlü hayâsızlığın
ve kendi nefsinden başkasını düşünmemenin azgın bir simgesi olarak sıcak bir
yaz ayı diye anılmaya devam edecek. Eğer vahyin indiği bu ayı Kuran’ın
rehberliğinde değerlendirirsen Ramazan, Ceasar Agustus’un ve önümüzdeki seneden
başlayarak Julius Ceasar’ın hatıralarını silecek ve onun yerine kardeşçe, adalet
ve merhametle yaşanılabileceğini bütün dünyaya ilan edeceksin.
Şevket Hüner / 03.08.2011