Kitabın Adı: Semerkant
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Yazarı: Amin Maalouf
Kitabı Bitiriş Tarihi: 06 Temmuz 2012
Yönetmek için gerekli olan nitelikler ile, iş başına gelmek için gerekli olan nitelikler arasında fark vardır. İşleri iyi yönetmek için, kendi işlerini unutup sadece başkalarına, özellikle en yoksul olanlara bakacaksın; iktidara gelmek için ise, insanların en aç gözlüsü, en bencili, kendi dostlarının bile gözünün yaşına bakmayanı olacaksın. Ben ise kimseyi incitemem! (sh. 73)
İrfan'ın Yorumu:
Amin Maalouf'un kitapları ile "doğunun gemileri"nde yolculuğumuza devam... İyi bir kurgu ile kitap sizi yine etkileyecek. Geçmişten yakın geçmişe ve Titanic'in batışına kadarki sürede yine ünlü kahramanlar eşliğinde İran tarafına yolculuğa bu kitap ile katılabilirsiniz. Kimler yok ki bu gemide, Ömer Hayyam, Hassan Sabbah, Nizamülmülk, 1900'lü yıllarda Rus Çar'ı ve ordusu, iç karışıklıklar yaşayan İran ve yönetimdeki Şah, Amerikalı, İngiliz, Fransız bürokratlar...
Kitapta Ömer Hayyam'ın Hassan Sabbah ile tanışması, Nizamülmülk ile olan dostlukları, sonra iç karışıklıklar, Haşhaşiyyun tarikatının kurulması ve tam bir terör estirmesi ve yakın geçmişe yansımaları...
Dedim ya kitap iyi bir kurgu ile sizi İran'a ve onun kültürüne götürüyor.
Kitabın Özeti
Kitaptan Önemli Alıntılar
- Dört kent var ki isyan yıldızı altında doğmuştur. Bunlar Semerkant, Mekke, Şam ve Palermo'dur. (sh. 26)
- Denizin komşusu olmaz, hükümdarın dostu olmaz... (sh. 32)
- Ömer, eğer şarabı sulandırmak denilebilirse, uzlaşmacı, minnet dolu bir tavır takındı. Bu konuşmayı izleyen aylarda, küp denklemleri ile ilgili ciddi bir eser yazmaya koyuldu. Bu cebirsel denklemin bilinmeyenine, Arapça ŞEY diyordu. Bu sözcük İspanyolca yapıtlarda X AY diye yazıldığından, zamanla X biçimi alacak ve bilinmeyeni göstermekte kullanılan evrensel X harfine dönüşecektir. (sh. 34)
- İşte Selçuklular böyledir, dedi. Hem insafsızca yağmacı ve hem de en aşağılık ve en yüce duyguları besleyebilen aydın hükümdarlardır. (sh. 40)
- Alp Arslan dört gün, dört gece can çekişti. O acılı dört gün boyunca, acı düşüncelere daldı. Söylediği sözleri, o dönem tarihçileri şöyle naklederler: "Geçen gün, yüksek bir yerden orduma bakıyordum. Ayaklarımın altındaki toprağın titrediğini hissettim. Kendi kendime: Dünyanın hakimi benim! Benimle kim boy ölçüşebilir? dedim. Tanrı bana, insanların en sefilini gönderdi. O savaşta yenilmiş bir esir, bir mahkum. Benden güçlü çıkıp beni vurdu. Beni tahtımdan etti, beni canımdan etti.
Ömer Hayyam bu olayın ardından mı yazdı şu dörtlüğü:
Zaman zaman bu dünyada bir adam kalkar,
Şişinerek, işte buradayım! der.
Kısa bir düş boyunca sürer zaferi
Ölüm gelmiştir bile: İşte buradayım! der. (sh. 47)
- Kitaplarda yer almış bir öyküdür: Üç arkadaştan söz eder. Derler ki: :Binli yılların başlarında çağı etkilemiş üç İranlı vardır. Dünyayı gözlemlemiş olan Ömer Hayyam, dünyaya hükmetmiş olan Nizamülmülk ve dünyayı titretmi olan Hasan Sabbah. (sh. 66)
- Hükümdarlarla düşüp kalkan bilginler, bilginlerin en kötüsüdür. (sh. 67)
- ... Ona de ki: Yönetmek için gerekli olan nitelikler ile, iş başına gelmek için gerekli olan nitelikler arasında fark vardır. İşleri iyi yönetmek için, kendi işlerini unutup sadece başkalarına, özellikle en yoksul olanlara bakacaksın; iktidara gelmek için ise, insanların en aç gözlüsü, en bencili, kendi dostlarının bile gözünün yaşına bakmayanı olacaksın. Ben ise kimseyi incitemem! (sh. 73)
- Bu korkunç geceden sonra Nizam kaderine razı oldu. Artık var olmayacağı düşüncesine alışmıştı. Devlet işlerinden uzaklaşmış, Siyasetname adını verdiği kitabına kendini vermişti. Bu, dört yüz yıl önce Batı için Machiavel'in Prens adlı eseri ne ise, Müslüman doğu için aynı paralelde, yönetme sanatı ile ilgili eşsiz bir yapıttı. Ancak ikisi arasında önemli bir fark vardı: Prens, siyasette düş kırıklığına uğramış, iktidardan yoksun kalmış bir adamın eseriydi, oysa Siyasetname, İmparatorluk kurmuş bir adamın eşi olmayan deneyiminin meyvesi idi. (sh. 97)
- Bir işte başarı elde edilmek isteniyorsa, kadınların dediklerinin aksini yapmak gerekir. (sh. 98)
- İsfehan'a doğru yola çıktıklarında , Melikşah öleli birkaç gün olmuştu ama "Çinli" haberi birliklerinden gizlemeyi sürdürmüştü. Ceset, altı atın çektiği ve üzeri çadırla örtülü bir arabaya konulmuştu. Ama hile sürüp gidemezdi. Tahnit edilmemiş ceset, çürüyüp varlığını belli etmeden canlılar arasında daha fazla kalamazdı. Terken ondan kurtulmak istedi ve böylece: "Sayılan ve sevilen sultan, yüce şehinşah, doğunun ve batının hükümdarı, İslamın ve Müslümanların temel direği, Dünyanın ve Ahiretin medar-ı iftiharı, Fatihler babası, Yüce Tanrının halifesinin tek dayanağı" bir gece yarısı, bir yolun kenarına gömülüverdi. O gün bugün kimse mezarını bulamadı. Tarihçiler böylesine güçlü bir hükümdarın, duasız, törensiz, gözyaşısız gömüldüğü ne görülmüştür ne duyulmuştur, diye yazdılar. (sh. 108)
- Krala karşı haklı olan bir bakan, kocasına karşı haklı olan bir kadın, subayına karşı haklı olan bir er iki kat ceza görmez mi? Zayıfların haklı olmaları hatadır. Rusların ve İngilizlerin karşısında İran zayıftır, bir zayıf gibi davranmalıydı. (sh. 242)
Kitaptaki Önemli Şahsiyetler
1. Ömer Hayyam http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96mer_Hayyam
2. Tuğrul Bey http://tr.wikipedia.org/wiki/Tu%C4%9Frul_Bey
3. Çağrı Bey http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87a%C4%9Fr%C4%B1_Bey
4. Alp Arslan http://tr.wikipedia.org/wiki/Alp_Arslan
5. Nizamülmülk http://tr.wikipedia.org/wiki/Nizam%C3%BClm%C3%BClk
6. Hassan Sabbah http://tr.wikipedia.org/wiki/Hasan_sabbah
7. Terken Hatun http://www.geyikmerkezi.com/terken-hatun-biyografisi_hayati7691.html
8. Melikşah http://tr.wikipedia.org/wiki/Melik%C5%9Fah (irfanın yorumu: ilginçtir buradaki maddede ölümü ile ilgili herhangi bir detay yer almamaktadır.)
9. Cemaleddin Afgani http://tr.wikipedia.org/wiki/Cemaleddin_afgani
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Yazarı: Amin Maalouf
Kitabı Bitiriş Tarihi: 06 Temmuz 2012
Yönetmek için gerekli olan nitelikler ile, iş başına gelmek için gerekli olan nitelikler arasında fark vardır. İşleri iyi yönetmek için, kendi işlerini unutup sadece başkalarına, özellikle en yoksul olanlara bakacaksın; iktidara gelmek için ise, insanların en aç gözlüsü, en bencili, kendi dostlarının bile gözünün yaşına bakmayanı olacaksın. Ben ise kimseyi incitemem! (sh. 73)
İrfan'ın Yorumu:
Amin Maalouf'un kitapları ile "doğunun gemileri"nde yolculuğumuza devam... İyi bir kurgu ile kitap sizi yine etkileyecek. Geçmişten yakın geçmişe ve Titanic'in batışına kadarki sürede yine ünlü kahramanlar eşliğinde İran tarafına yolculuğa bu kitap ile katılabilirsiniz. Kimler yok ki bu gemide, Ömer Hayyam, Hassan Sabbah, Nizamülmülk, 1900'lü yıllarda Rus Çar'ı ve ordusu, iç karışıklıklar yaşayan İran ve yönetimdeki Şah, Amerikalı, İngiliz, Fransız bürokratlar...
Kitapta Ömer Hayyam'ın Hassan Sabbah ile tanışması, Nizamülmülk ile olan dostlukları, sonra iç karışıklıklar, Haşhaşiyyun tarikatının kurulması ve tam bir terör estirmesi ve yakın geçmişe yansımaları...
Dedim ya kitap iyi bir kurgu ile sizi İran'a ve onun kültürüne götürüyor.
Kitabın Özeti
Yazar kitabında özetle, tüm olanları Benjamin’in anlatısıyla aktarmış ve tarihe damgasını vuran üç önemli şahıs ile 20 nci yüzyıl başlarında İran’da gerçekleşen modernleşme çabalarını bu romanın esas teması olarak oluşturmuştur Ömer Hayyam’ın Cihan adlı kadın şairle yaşadığı aşk ve Benjamin ile Şirin arasında geçenler yine yazarın usta kalemiyle tüm olaylar arasında eritilerek sunulmuştur
1072 yılında, Selçuklu Sultanı Melikşah’ın saltanatı İran’ı da kapsamıştır Ömer Hayyam kısa bir süre önce Semerkant’a yerleşmiştir Selçuklu Veziri Nizamülmülk Semerkant’a geldiği sırada onunla tanışmıştır Nizam, Hayyam’ı bir sene sonrası için Isfahan’a davet etmiştir Ömer Hayyam bu tanışmanın ardından bir yıl geçince Isfahan’a doğru yola koyulmuştur Hasan yolculuğu sebebiyle Kum kentinden geçerken Sabbah ile tanışmıştır Hayyam’ın o güne kadar tanıdığı en bilge kişi Hasan’dır Hasan’da Isfahan’a giderek Nizam’dan bir iş istemeyi planlamıştır Hayyam, Isfahan’da Nizam’ın huzuruna çıktığında, kendisinden “Sahib-i Haber” (casusların başı) olması istenmiştir Hayyam bir bilim adamı olduğunu ve hafiye olamayacağını belirtmiştir Ancak Nizam’a, Hasan Sabbah’ı önermiştir
Nizam, bu işe Hayyam’ı layık görmesine rağmen Hasan’ı kabul etmek zorunda kalmıştır Hayyam, Selçuklu’nun malî desteği ile çalışmalarını sürdürmüştür Hasan, Nizamülmülk’ün vazgeçemediği yardımcılarından biri olmuş ve Nizam’a hizmet etmek yerine onun mevkiine geçmeye niyetlenmiştir Kısa bir sürede Nizam’dan soğutmak için Melikşah’a yakınlaşmıştır Nizam ile Melikşah arasına nifak sokmaya çalışmış, ancak planı ters tepince de Melikşah tarafından çöle sürgüne gönderilmiştir
Hasan, emelleri uğruna bir şekilde çölden kurtulmuş, mezhep ve kültürlerinin tehlike altında olduğunu düşünen bir kısım Acem halkını cennet vaadi ile kandırmıştır Ünlü Haşhaşiyun tarikatını kurarak Alamut kalesine yerleşmiştir Hasan Sabbah’ın verdiği afyonla sarhoş olan bu tarikattaki insanlar, intihar saldırıları düzenlemişlerdir
Hasan’ın amacı bu tarikat yardımıyla Nizam ve Melikşah’tan intikam almaktır Nitekim müridleri sayesinde Nizam ve Melikşah’ı öldürmeyi başarmıştır Ancak daha sonra da huzuru bulamamış ve ebediyete de huzursuz bir şekilde göç etmiştir
Hayyam Semerkant’a geldiğinde Semerkant Elyazması ile Rubaiyat adlı kitabı yazmıştır Bu kitap kişilerin hayatında çok önemli noktalarda rol oynamıştır
Ömer Hayyam’ın 1873 yılında dünyada yeniden popüleritesi artmaya başlamıştır Hasan Sabbah’la birlikte ortadan kaybolan Rubaiyat’ın kopyaları da tüm dünyaya yayılmaya başlamıştır Hayyam’a olan hayranlıkları nedeniyle Lesage çifti yeni doğan oğulları Benjamin’e ikinci bir isim olarak Omar ( Ömer’in ingilizce yazımı) adını koymuşlardır
Benjamin 15 yaşına gelince, kendi ismini taşıdığı Hayyam’ı merak ederek onu araştırmaya ve Farsça öğrenmeye başlamıştır Daha sonra Hayyam’ın zamanında ve kendi çağında insanları o denli çok etkileyen “Rubaiyat”ın peşine düşmüştür Önce İstanbul’a gitmiş ve oradan da İran’a geçmiştir
Bu sırada İran Şahı’nın torunu Şirin’le tanışmış ve ona aşık olmuştur Benjamin, İran’da bir çok macera yaşayarak 1910’larda İran’daki modernleşme hareketlerine katılmıştır Sonunda Benjamin Şirin’le birlikte Semerkant elyazmasına ulaşarak Amerika’ya gitmek üzere İran’dan ayrılmıştır
Bunun için önce İngiltere’ye gitmişler ve oradan da Titanic gemisine binerek Amerika’ya doğru denize açılmışlardır Ne yazık ki yaklaşık bin yıl önce kaybolup, o anda yeniden ortaya çıkan “Rubaiyat” Titanic’in batmasıyla sonsuzluğa karışmıştır
Benjamin ve Şirin kurtularak başka bir gemiyle Newyork’a ulaşmışlardır Limandaki karışıklıkta tıpkı “Rubaiyat” gibi Şirin de sonsuza dek kaybolmuştur
Maalouf yapıtında, ciddi şekilde ölümcülleştirilen mezhep aidiyetini vurgulamak amacıyla bu üç önemli şahsı kullanmıştır Haşhaşiyun tarikatındaki insanların diğer tüm aidiyetlerini (dil, vatan, ırk, hatta din) bir kenara iterek kimliklerini sadece mezhepleri şiaya göre belirlemiş ve mezhepleri farklı olduğu için kendi kardeşlerini bile öldürebilecek birer katile dönüşmüşlerdir
Sonuç olarak Maalouf; 1900’lerde Tebriz’deki durumu incelerken de doğunun bir uyanış ve modernleşme sürecine girmiş olduğu, İran’daki direnişe ve yenilikçilerin vermiş oldukları uğraşlara dikkat çekmiştir 20 nci yüzyıl başlarında İran’da gerçekleşen modernleşme çabalarını iyi anlamak ve farklı bir bakış açısıyla değerlendirebilmek için, bu kitaptan öğrenilecek ve dersler çıkarılacak önemli tarihi ve siyasi olaylar bulunmaktadır
Kitaptan Önemli Alıntılar
- Dört kent var ki isyan yıldızı altında doğmuştur. Bunlar Semerkant, Mekke, Şam ve Palermo'dur. (sh. 26)
- Denizin komşusu olmaz, hükümdarın dostu olmaz... (sh. 32)
- Ömer, eğer şarabı sulandırmak denilebilirse, uzlaşmacı, minnet dolu bir tavır takındı. Bu konuşmayı izleyen aylarda, küp denklemleri ile ilgili ciddi bir eser yazmaya koyuldu. Bu cebirsel denklemin bilinmeyenine, Arapça ŞEY diyordu. Bu sözcük İspanyolca yapıtlarda X AY diye yazıldığından, zamanla X biçimi alacak ve bilinmeyeni göstermekte kullanılan evrensel X harfine dönüşecektir. (sh. 34)
- İşte Selçuklular böyledir, dedi. Hem insafsızca yağmacı ve hem de en aşağılık ve en yüce duyguları besleyebilen aydın hükümdarlardır. (sh. 40)
- Alp Arslan dört gün, dört gece can çekişti. O acılı dört gün boyunca, acı düşüncelere daldı. Söylediği sözleri, o dönem tarihçileri şöyle naklederler: "Geçen gün, yüksek bir yerden orduma bakıyordum. Ayaklarımın altındaki toprağın titrediğini hissettim. Kendi kendime: Dünyanın hakimi benim! Benimle kim boy ölçüşebilir? dedim. Tanrı bana, insanların en sefilini gönderdi. O savaşta yenilmiş bir esir, bir mahkum. Benden güçlü çıkıp beni vurdu. Beni tahtımdan etti, beni canımdan etti.
Ömer Hayyam bu olayın ardından mı yazdı şu dörtlüğü:
Zaman zaman bu dünyada bir adam kalkar,
Şişinerek, işte buradayım! der.
Kısa bir düş boyunca sürer zaferi
Ölüm gelmiştir bile: İşte buradayım! der. (sh. 47)
- Kitaplarda yer almış bir öyküdür: Üç arkadaştan söz eder. Derler ki: :Binli yılların başlarında çağı etkilemiş üç İranlı vardır. Dünyayı gözlemlemiş olan Ömer Hayyam, dünyaya hükmetmiş olan Nizamülmülk ve dünyayı titretmi olan Hasan Sabbah. (sh. 66)
- Hükümdarlarla düşüp kalkan bilginler, bilginlerin en kötüsüdür. (sh. 67)
- ... Ona de ki: Yönetmek için gerekli olan nitelikler ile, iş başına gelmek için gerekli olan nitelikler arasında fark vardır. İşleri iyi yönetmek için, kendi işlerini unutup sadece başkalarına, özellikle en yoksul olanlara bakacaksın; iktidara gelmek için ise, insanların en aç gözlüsü, en bencili, kendi dostlarının bile gözünün yaşına bakmayanı olacaksın. Ben ise kimseyi incitemem! (sh. 73)
- Bu korkunç geceden sonra Nizam kaderine razı oldu. Artık var olmayacağı düşüncesine alışmıştı. Devlet işlerinden uzaklaşmış, Siyasetname adını verdiği kitabına kendini vermişti. Bu, dört yüz yıl önce Batı için Machiavel'in Prens adlı eseri ne ise, Müslüman doğu için aynı paralelde, yönetme sanatı ile ilgili eşsiz bir yapıttı. Ancak ikisi arasında önemli bir fark vardı: Prens, siyasette düş kırıklığına uğramış, iktidardan yoksun kalmış bir adamın eseriydi, oysa Siyasetname, İmparatorluk kurmuş bir adamın eşi olmayan deneyiminin meyvesi idi. (sh. 97)
- Bir işte başarı elde edilmek isteniyorsa, kadınların dediklerinin aksini yapmak gerekir. (sh. 98)
- İsfehan'a doğru yola çıktıklarında , Melikşah öleli birkaç gün olmuştu ama "Çinli" haberi birliklerinden gizlemeyi sürdürmüştü. Ceset, altı atın çektiği ve üzeri çadırla örtülü bir arabaya konulmuştu. Ama hile sürüp gidemezdi. Tahnit edilmemiş ceset, çürüyüp varlığını belli etmeden canlılar arasında daha fazla kalamazdı. Terken ondan kurtulmak istedi ve böylece: "Sayılan ve sevilen sultan, yüce şehinşah, doğunun ve batının hükümdarı, İslamın ve Müslümanların temel direği, Dünyanın ve Ahiretin medar-ı iftiharı, Fatihler babası, Yüce Tanrının halifesinin tek dayanağı" bir gece yarısı, bir yolun kenarına gömülüverdi. O gün bugün kimse mezarını bulamadı. Tarihçiler böylesine güçlü bir hükümdarın, duasız, törensiz, gözyaşısız gömüldüğü ne görülmüştür ne duyulmuştur, diye yazdılar. (sh. 108)
- Krala karşı haklı olan bir bakan, kocasına karşı haklı olan bir kadın, subayına karşı haklı olan bir er iki kat ceza görmez mi? Zayıfların haklı olmaları hatadır. Rusların ve İngilizlerin karşısında İran zayıftır, bir zayıf gibi davranmalıydı. (sh. 242)
Kitaptaki Önemli Şahsiyetler
1. Ömer Hayyam http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96mer_Hayyam
2. Tuğrul Bey http://tr.wikipedia.org/wiki/Tu%C4%9Frul_Bey
3. Çağrı Bey http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87a%C4%9Fr%C4%B1_Bey
4. Alp Arslan http://tr.wikipedia.org/wiki/Alp_Arslan
5. Nizamülmülk http://tr.wikipedia.org/wiki/Nizam%C3%BClm%C3%BClk
6. Hassan Sabbah http://tr.wikipedia.org/wiki/Hasan_sabbah
7. Terken Hatun http://www.geyikmerkezi.com/terken-hatun-biyografisi_hayati7691.html
8. Melikşah http://tr.wikipedia.org/wiki/Melik%C5%9Fah (irfanın yorumu: ilginçtir buradaki maddede ölümü ile ilgili herhangi bir detay yer almamaktadır.)
9. Cemaleddin Afgani http://tr.wikipedia.org/wiki/Cemaleddin_afgani
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder