23 Ağustos 2011 Salı

Ergenlik Bunalımları: Çavdar Tarlasında Çocuklar

Kitabın Adı: Çavdar Tarlasında Çocuklar
Yayınevi: YKY
Yazarı: J. D. Salinger
Kitabı okumayı Bitiriş Tarihi: 23 Ağustos 2011 – İstanbul


Bak ne diyor: "Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir." (sh. 176)


Kitap ile ilgili ilk önce Wikipedi'de bulduklarımızı buraya alalım

Gönülçelen ya da Çavdar Tarlasında Çocuklar (Özgün adıyla: The Catcher in the Rye), J. D. Salinger`in romanıdır. Birleşik Devletler`de ilk olarak 1945 ve 1946 yıllarında seri olarak yayımlandı. İngiltere ve ABD`de ise 1951'de kitap olarak basıldı.

"Modern zamanların başyapıtı" olarak değerlendirilen bu eser, "ahlâk dışı" ve "açık saçık" bulunduğundan ABD'nin birçok tutucu bölgesinde uzun süre yasaklı kaldı. Hâlâ bazı Amerikan kütüphanelerinde yasaklı kalmasına rağmen, kitabın yasaklanması günümüzde ilginç bir hal almıştır: ABD'de lise düzeyinde en çok yasaklanan kitap olmasına rağmen aynı zamanda en çok okutulan kitaptır.

1967'deki Adnan Benk'in İngilizce aslından değil de Fransızca versiyonu olan "Attrape-Coeurs" den yaptığı dolaylı çevirisinden ötürü kitap Türkiye'de "Gönülçelen" olarak tanınır. Kitabın Yapı Kredi Yayınları basımı çevirisi Coşkun Yerli'ye aittir ve bu kez Türkçe adı özgün adına daha yakındır: "Çavdar Tarlasında Çocuklar".[1]

Kitap, anti-kahraman Holden Caulfield'ın okuldan atılmasıyla başlayan süreci Holden'ın kendi ağzından anlatır.

Hikayenin içeriği

Hikâye ilk ağızdan anlatılır. Holden Caulfield`ın üç gününü kapsayan kitap, Holden`ın okuduğu Pencey Prep`ten yılbaşından (tahminen 1949) hemen önce kovulmasıyla başlar. Daha önce, iki okuldan daha kovulmuştur ve bu sefer ailesiyle yüzleşmemek için eve gitmek istemez. İlk önce eski tarih hocası Mr.Spencer`ı ziyaret eder. Canını sıkan hocasından kurtulan Caulfield, yurda döner fakat orada da başta yakışıklı ve atletik Stradlater olmak üzere yurt arkadaşlarıyla kapışır ve orayı da küfürler savurarak terk eder.

New York City`de içmiş şekilde gezmeye başlayan Caulfield, tanıdıklarıyla rastlaşır. Sürekli olarak etrafındaki her insanın "samimiyetsiz/yapmacık (phony)" olduğunu söyleyen Caulfield sonunda bir otele çekilir ve bekaretini kaybetmek için bir kadın satıcısıyla kız konusunda anlaşır. Odasına yaşıtı olduğunu tahmin ettiği bir kız gelir, fakat nedense sevişmek istemeyen Holden yüzünden işler yolunda gitmez ve kadın satıcısı fazladan 5 $ daha alır. Holden daha sonra eski kız arkadaşlarından Sally Hayes ile çıkmaya karar verir ve onu arar. Beraber tiyatroya ve buz pateni yapmaya giderler. Sonunda dayanamayan Caulfield kıza hakaret eder. Sally kaçtıktan sonra Caulfield bunalmış bir şekilde, ailesine çaktırmadan kız kardeşi Phoebe`yi görmek için eve gider. Küçük kız kardeşi ona yılbaşı için para verir, ailesi geldiği anda da evden kaçar.

Kitabın sonlarına doğru, Holden güvendiği tek hoca olan Mr. Antolini`nin evine gider. Hocası ona geleceği için mantıklı ve yararlı öğütler verir. Uyumaya başlayan Caulfield gözlerini açtığında hocasının onun alnını okşadığını görür. Neden bunu yaptığı kitapta tam açıklanmasa da, Holden bunu hocasının eşcinsel eğilimlerine yorar. Evden kaçan Holden, bir tren istasyonunda uyuyakalır. Sabah kalktığında da, Batı`ya doğru otostop çekip gitmeyi kafasına koymuştur. Tanıdığı bütün insanlardan kaçıp vardığı yerde sağır taklidi yaparak bambaşka bir hayat sürecektir. Fakat önce bitirilmesi gereken bir iş vardır, kız kardeşinin parasını geri vermek.

Holden, Phoebe`nin okuluna gider ve sekretere kız kardeşini öğle tenefüsünde Mumya Müzesi`nde beklediğine dair bir not bırakır. Phoebe, Holden`ın yanına vardığında elbiselerle dolu bir bavul taşımaktadır. Niyeti bellidir ağabeyiyle birlikte gitmek. Holden bu isteğini sertçe reddeder. Kız kardeşine kötü örnek olduğunu düşünmeye başlamıştır artık. Phoebe ona küser ve Holden gitmekten vazgeçtiğini söyler, kız kardeşini bir lunaparka götürür. Atlı karıncaya binen Phoebe, Holden`ı neredeyse ağlatacak kadar mutlu eder.

Holden Caulfield`ın hikâyeyi anlatması burada bitiyor. Günümüze dönerek olaylardan sonra hastalandığını, şu anda bir psikaytrist ile görüştüğünü ve sonbaharda okula gideceğinden bahsederek kitabı sonlandırıyor.

Başlıca Karakterler

J. D. Salinger'ın "The Catcher in the Rye" adlı romanı Türkiye'de ilk kez "Gönülçelen" adıyla Cem Yayınlarından çıkmıştı. Çevirmen Adnan Benk çeviriyi İngilizce aslından değil de Fransızca versiyonu olan "Attrape-Coeurs" den yaptığı için romanın Türkçe adını da bu versiyondan almıştır.

  • Holden Caulfield. Hikâyenin anlatıcısı. Olaylar 17 yaşındaki Holden`ın gözünden anlatılmaktadır.
  • Phoebe Caulfield. Holden`ın ufak kız kardeşi. Zaman zaman Phoebe`ye sinirlenir Holden, fakat kardeşi henüz masumiyetini kaybetmediğinden onu hiçbir zaman "yapmacıklıkla" suçlamaz.
  • Allie Caulfield. Allie, Holden`ın ölen erkek kardeşidir. Lösemiden hayatını kaybetmiştir. Allie'nin ölümü büyük olasılıkla Holden`ın yaşadığı vahşi ergenlik sürecinin önemli tetikleyicilerinden biridir.
  • D. B. Caulfield. D.B., Holden`ın ağabeyidir. Hollywood için senaryo yazmaktadır ve yazdıkları çok satılmaktadır. Holden ağabeyinin Hollywood'a senaryo yazmasını doğru bulmamaktadır. O yüzden o da, Holden'a göre bir 'phony'dir. Çünkü bu öyküler çok satmıştır ve ağabeyi yapmacıktır.
  • Robert Ackley. Caulfield`ın oda arkadaşı. Sivilceli bir yüze sahiptir, daha mahçup olması gerekirken aksine karakter olarak da sinir bir kişiliğe sahiptir.
  • Jane Gallagher. Jane kitapta hiçbir zaman gözükmez, fakat anlaşılan odur ki Holden`ın gerçekten bir şeyler hissettiği az sayıda insandan biridir. Jane`i "yapmacık" olarak değerlendirmez fakat arada geçen zamanda yapmacık olabileceğini içten içe düşündüğünden onunla karşılaşmaktan korkar.
  • Ward Stradlater. Stradlater, Holden`ın yakışıklı ve popüler oda arkadaşıdır. Cinselliği yaşamış okuldaki ender çocuklardan biridir. Holden rastlantı sonucu Stradlater`in Jane ile dışarı çıkacağını duyunca kriz geçirir ve Stradlater`a saldırır.
  • Mr. Spencer. Mr. Spencer, Holden`ın Pencey Prep`teki tarih öğretmeni. Aslında kötü bir insan olmayan Spencer, Holden`a sürekli "oyunu kurallarına göre" oynamaktan bahseder.
  • Mr. Antolini. Caulfield`ın eski İngilizce hocası. Mr. Antolini de, olgunluk ve yaratıcılık üzerine Holden`a yararlı sayılabilecek bir konuşma yapar, fakat geceleyin Holden`ı okşaması Holden`ın bunu homoseksüel bir hareket olarak düşünmesine yol açar.
  • Carl Luce. Carl eski okuldan arkadaşıdır. Holden ile bir barda buluşur. Fakat Holden`ın ergenlik hezeyanlarına dayanamayarak kendinin bunları çoktan aştığı düşüncesiyle onu terk eder.
  • Sally Hayes. Holden`ın çıkma teklifi ettiği kızdır, fakat bu teklif sırasında Holden çok ciddi değildir ve bir anda Sally`e hakaretler yağdırmaya başlar.
  • George Andover. Sally ile Holden tiyatroya gittiklerinde Sally`nin arkadaşı George ile karşılaşırlar. Holden aralarındaki konuşmaya tanık olur ve ikisinden de bir anda nefret eder.
  • Maurice. Edmont Oteli`ndeki asansörcü çocuk. Aynı zamanda kadın pazarlayan Maurice, Holden`ın üstüne giderek ayarladığı kadın karşılığında Holden`dan zorla daha fazla para alır.
  • Sunny. Genç bir fahişedir. Otelde Holden`ın odasına gelir fakat Holden Sunny ile sevişmekten kaçınır.
  • Ossenberger. Holden`ın okulu Pencey Prep`ten eski mezun zengin bir iş adamı.
  • Ernest Morrow. Ernest`in annesiyle trende karşılaşan Holden, annesine oğlunun çok duyarlı bir çocuk olduğunu söyler bu annesinin çok hoşuna gider fakat okuyucuya tam tersine Ernest`in tanıdığı en büyük hödüklerden biri olduğundan bahseder.
  • Anne Louise Sherman. Holden`ın eski kız arkadaşı.
  • Valencia. Valencia, The Wicker Bar`daki kadın. Holden onunla ilgilenir, fakat ciddiye alınmaz.
  • Faith Cavendish. Holden`ın New York City`de canı sıkılıyorken telefonla aradığı kadın. Herkesle kolayca seviştiği söylenen bu kadını Holden ikna edemez ve telefonu kapatır.
  • Eddie Birdsell. Birdsell, Faith`ı tavlamanın kolay olduğunu Holden`a söyleyen kişi.
  • Ernie. Ernie New York`ta bir barda piyano çalan kişi. Ernie`nin oldukça yetenekli olduğunu düşünen Holden bir yandan onu "yapmacık"la suçlar, çünkü Ernie insanların önünde kendi yeteneğini sergiler ve tebrikleri memnuniyetle kabul eder.
  • Horwitz. Holden`ın bindiği taksinin şoförü. Aralarında "ördeklerin kışın nereye gittiği" konusunda bir muhabbet geçer.
  • Lillian Simmons. Lillian Simmons, D.B. Caulfield`ın eski arkadaşı. Holden barda karşılaşmıştır.
  • Hazle Weatherfield. Phoebe Caulfield`ın hikâyelerinde uydurduğu karakter.
  • Rudolf Schmidt. Rudolf Schmidt Pencey Prep`teki kapıcı.
  • Jim Steele. Holden`ın uydurduğu başka bir kimlik.
  • Arthur Childs. Whooton`dayken Holden ile tenis ve spor hakkında konuşmuş çocuk. Muhabbete bir anda Katolik Kilisesi`nin nerede olduğunu sokması Holden`ın çocuktan soğumasına neden olmuştır.
  • James Castle. James Castle, Holden Whooton`dayken intihar eden çocuk. Castle`ın düştüğünü duyduğu sırada Holden duş almaktaydı, ses o kadar güçlüydü ki bunun bir masa veya radyo falan olabileceğini düşünmüştü. Castle`ın cansız bedenini yerden kaldırırken Mr. Antolini onu kucaklamaya cesaret eden tek kişiydi.
  • Phil Stabile. James Castle'ın intiharından sorumlu olan kişi. Phil Stable arkadaşlarıyla birlikte James`in odasına dalmış ve çocuğu daha önce söylediği birkaç sözü geri almak için zorlamıştır. Castle da, geri almayı reddetmiş ve kendini camdan aşağı atmıştır.
  • Ed Banky. Pencey`deki beyzbol hocası, zaman zaman arabasını öğrencilere vermektedir.
  • Fredrick Woodruff. Holden Pencey`den ayrılırken onun 90 dolarlık daktilosunu 20 dolara alan kişi.
  • Mal Brossard. Holden`ın bir tanıdığı. Holden`ın Pencey`deki son gecesinde beraber sinemaya gitmişlerdir.
  • Mr. Haas. Elkton Hills okulunun müdürü. Holden`a göre aşağılık bir sahtekar. Çünkü daha gariban, komik giyinişli velilerle konuşmayı fazla istemez.
  • Dr. Thurmer. Pencey Prep`in müdürü.
  • Selma Thurmer. Pencey Prep`in müdürnün kızı. Pencey`in maçlarını izlemeye gider ve Holden ile de aralarında bir sefer bir diyalog geçmiştir.
  • Pete. Holden'ın apartmanındaki asansör bakıcısı.

Zaman

Olayların 1940`ların sonu 1950`lerin başı gibi geçtiği/yaşandığı açıktır. Kitap da, bu dönemde yazılmıştır. Holden`ın kardeşi Allie`nin ölüm tarihi 18 Temmuz 1946 olarak verilir. O sıralarda Holden on üç yaşındadır. Kitaptaki olaylar ise Aralık 1949 tarihinde geçmektedir.

Kitabın sonunda bahsedilen bugünkü durum 1950 yazıdır. Noelin (Christmas) pazar gününe denk geldiği düşünülürse; kitabın büyük bir bölümünü kapsayan iki günün 18 ve 19 Aralık olduğu tahmin edilir

Kitap’dan alıntılar:

Ben, "yakalarsa birini biri" sanıyordum, dedim. Her neyse, hep, büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum gözümün önüne. Binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta - yetişkin hiçkimse, yani- benden başka. Ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. Ne yapıyorum, uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum, nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken, ben bir yerlerden çıkıyor, onları yakalıyorum. Bütün gün yalnızca bu işi yapıyorum. Ben, çavdar tarlasında çocukları yakalayan biri olmak isterdim. Çılgın bir şey bu, biliyorum, ama ben yalnızca böyle biri olmak isterdim. Biliyorum, bu çılgın bir şey. (sh. 162)

Kitaba ismini veren bir hikayenin anlatılması var burada. İlginçtir, yeni yetme ergenlik dönemi genç bir delikanlının hayatındaki gitgellerini içeren kitap, anlatıcının hayalleriyle de farklı bir anlam içeriyor.

"Peki, beni bir dakika dinle... Aklında kalacak bir biçimde söyleyemem bunu şimdi belki, ama bir iki gün içinde bu konuda sana bir mektup yazacağım. O zaman tam olarak anlarsın. Ama şimdi yine de beni dinle." Yeniden düşünmeye başladı, sonra, "bu başına sardığın düşündüğüm bela, özel bir çeşit, dehşet verici bir bela bu. Başına bela sarıp düşmeye başlayan birine dibe vardığını anlama şansı verilmez. Düşer, düşer, düşer ama düştüğünü anlayamaz. Tüm düzen, hayatlarının şu ya da bu dönemlerinde çevrelerinin ona veremediği şeyleri arayan insanlar için kurulmuştur. Veya çevrelerinin onlara sağlayamadığını sandıkları şeyleri arayan insanlar için. Onlar da, aramaktan vazgeçerler. Beni dinliyor musun." (sh. 176)

Buradaki tavsiyeler enteresan gerçekten. Bazen öyle insanlar tanırız ki, dibe vurduğunun farkına varamazlar, oysa bu dibe vuruş bağıra bağıra geliyordur, kendisi bunu göremez, ama etrafındaki gören gözler bunu görmeye başlarlar, uyarılar artık işe yaramaz hale gelir bu insan tarafından. Düşer de düşer. Sonra bir bakar ki elinde avucunda yanında yöresinde ne bir şey kalmıştır, ne de dost ve yardımcı. Oysa bu uyarıları yapanlara karşı biraz kulak kabartsa çok daha büyük kayıplar yaşamayacak belki, ama maalesef düşer de düşer...

"Bu dünyaya" dedi, "yalnızca iyi eğitilmiş insanların ve bilim adamlarının değerli katkıları olabilir demeye çalışmıyorum. Ama diyorum ki, iyi eğitim görmüş insanlar ve bilim adamları, başlangıçta zeki ve yaratıcı iseler -ne yazık ki, bu ender bir durumdur-, yalnızca zeki ve yaratıcı olan insanlara kıyasla, arkalarında sonsuza kadar kalabilecek çok daha değerli şeyler bırakıyor gibiler. Kendilerini daha açık ve seçik ifade ediyor gibiler ve genellikle, düşüncelerini sonuca ulaştırmak gibi bir tutkuları var. Ve -en önemlisi- yüzde doksan olasılıkla bilim adamı olmayan düşünürlerden daha alçakgönüllü oluyorlar. Beni izliyor musun"

...

"Akademik eğitim sana bir şeyler kazandırıyor. Biraz yol alırsan, zihninin boyutları hakkında bir fikir veriyor sana bu eğitim. Zihninin neye uyup neye uymadığı hakkında. Bir süre sonra da, zihninin yapısına hangi düşüncelerin uygun olduğu hakkında bir fikrin oluyor. Her şeyden önce, sana uymayan, sana yakışmayan düşüncelerle uğraşmaman için olağanüstü bir zaman kazandırıyor bu. Gerçek boyutlarını, gerçek ölçülerini alıp, zihnini ona göre giydirip kuşandırıyorsun." (sh. 178)

Burada düşen insana nasihatler devam ediyor. Ama kişi o kadar kötü bir ruh halindedir ki, göremiyor, düşünemiyor, algılayamıyor. Bu nasihat veren insanın kendisine göstermiş olduğu merhameti bile öyle çirkef bir amelle ilişkilendiriyor ki, düşmeye devam ediyor.

...

Kitap ile ilgili yukarıda gerekli bilgiler zaten mevcut, ama şunu söyleyebilirim, çocukların ergenlik dönemi çalkantılarla doludur. Bu çalkantılarda gerçekle hayal birbirine karışmış, bazen hayaller gerçek sanılmaya ve realiteden uzaklaşılmaya başlanmıştır. Bu dönem ebeveyn tarafından iyi takip edilmelidir. İsyan dönemidir bu dönem, asilikte ve hayalde sınır tanınmaz neredeyse. Bataklıksa eğer bu dönemin çevresi, batar da batar kişi. Ama bu dönem dikkate şayan bir dönemdir.

Kitapda açık saçıklık pornografik düzeyde değil, rahatsız edici düzey olabilir belki ama bir zihniyeti tahlil etmede faydalanılabilinir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder