29 Ağustos 2011 Pazartesi

Obezim, Obezsin, Obeziz DİKKAT

Yüzde 70’imiz şişman - NEŞE DÜZEL -
Istanbul - 29.08.2011 TARAF GAZETESİ

Yüzde 70’imiz şişman NEŞE Düzel, Doç. Dr. Yunus Yavuz’la giderek bir salgın halini alan obeziteyi konuştu


Yeni bir araştırma yapıldı. Türkiye halkının yüzde 30-32’sinin obez olduğu çıktı. 20 milyon obezimiz var. Her üç kişiden biri obez demek bu! Amerika’daki obezite oranı da böyle işte.

‘Gürbüz çocuk sağlıklı çocuktur’ demeye artık son verilmeli. Gürbüz çocuklar, aslında geleceğin obezleri olarak yetiştiriliyorlar. Özellikle çocuklarda, gençlerde obezlik artıyor.

Dünyada bir numaralı önlenebilir ölüm nedeni sigaraysa, ikincisi de obezite. Kanserden daha tehlikeli bir hastalık bu. Kanser türlerine varıncaya dek yol açtığı hastalıkların listesi öyle korkunç ki.

***

NEDEN YUNUS YAVUZ

Bugüne dek biz aşırı şişmanlığı, Amerikan toplumuna ait bir sorunmuş gibi düşündük hep. Obezitenin Türkiye’nin de çok ciddi ve genel bir sorunu haline geldiğinin farkına varmadık. Ta ki devlet harekete geçinceye dek... Milli Eğitim Bakanlığı, obeziteyle mücadele için okulların kantinlerinde fast-food satılmasını yasaklama kararı aldı bu yıl. Ayrıca Sağlık Bakanlığı da bilim adamlarıyla toplantılar yaptı ve ülke çapında obezite merkezleri açmak için girişimler başlattı. Peki, obezite nedir? Neden olur? Kimlerde olur? Yol açtığı hastalıklar neler? Obezite aileden mi geçiyor? Türkiye toplumunda obezlik yayılıyor mu? Ne tür bir beslenme aşırı kiloya yol açıyor? Tedavisi var mı? Diyet yaparak iyileşebilirler mi? Nasıl bir diyet gerekiyor? Diyet işe yaramazsa cerrahi müdahale yapılıyor mu? Tam olarak ne yapılıyor? Cerrahi müdahale sonuç alıyor mu? Türkiye’de obezite ameliyatları çok yapılıyor mu? Kadınlar mı yoksa erkekler mi daha çok yakalanıyor obezliğe? Çocukları, bu hastalıktan korumak için nasıl beslemek gerekiyor? Bütün bu başlıkları Türkiye Obezite Cerrahisi Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Yunus Yavuz’la konuştuk. Obezite cerrahisinin önde gelen isimlerinden olan Doç. Dr. Yunus Yavuz, Türkiye toplumuna hızla yayılan obezite salgınıyla ilgili çok uyarıcı ve çarpıcı bilgiler verdi.

***

NEŞE DÜZEL: Obezite nedir?


YUNUS YAVUZ: Obezite, vücuttaki yağın fazla olmasıdır. Bugünün bilimi, insanları vücut kitle endekslerine göre sınıflandırıyor. Vücut kitle endeksi, insanın kilosuyla boyunun oranıdır. Eğer bu oran, 19 ila 25 arasındaysa kilo normaldir. Vücut kitle endeksi 25-30 arasında olan kişi ise fazla kiloludur. Türkiye’de büyük çoğunluk bu kategoride yer alıyor.


Türkiye’de nüfusun yüzde kaçı fazla kilolu?


Türkiye’de nüfusun yüzde 70’i fazla kilolu... Yani bu insanların vücut kitle endeksi 25-30 arasında. Eğer vücut kitle endeksi 30’dan fazlaysa, bunlara da bilim “obez” diyor. Endeks 40’ın üstüne çıktığında ise bu, “morbid obezite”, “ölümcül derecede obezite” olarak tanımlanıyor. Vücut kitle endeksi 19’un altına olan da düşük kilolu oluyor.


Vücut kitle endeksi nasıl hesap ediliyor?


Kişinin kilosu bölü boyunun karesi, vücut kitle endeksidir. İngilizcesi, “body mass index”tir. Diyelim ki bir kadının boyu 1.60, kilosu da 50. Boyunun karesini alıyorsunuz, 1,60’ın karesi 2,56’dır. Kilosunu yani 50 kiloyu bu rakama bölüyorsunuz. 50 kilo bölü 2,56 eşittir 19 çıkıyor. 19-25 arası bir rakam normal bir kilodur.


Türkiye’de insanların yüzde 70’inin fazla kilolu olduğunu söylediniz. Peki, nüfusun yüzde kaçı obez, bunu biliyor muyuz?


Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Müdürlüğü, obeziteyle mücadele için yeni kararlar aldı. Bu kararları alan kurullardan birinde ben de görevliydim. Geçen mayıs ayında, obeziteyle ilgili bize taze veriler geldi. Çeşitli nedenlerle polikliniklere gelen bir milyon 400 bin hastanın boylarını, kilolarını, karın ve göbek çevrelerini ölçmüşler. Türkiye halkının yüzde 30-32’sinin obez olduğunu görmüşler. Anlayacağınız Türkiye’de 20 milyon obezimiz var. Buna bir de vücut kitle endeksi 40’ın üzerinde olanları eklerseniz... Ki Türkiye’de nüfusun yüzde 3’ü de böyle “morbid obez”... Yani bu ülkede iki milyon insan hayati tehlike taşıyan bir biçimde hastalık derecesinde obez.


Çok yüksek değil mi bu oranlar?


Evet. Üç kişiden biri obez demek bu! Amerika’daki obezite oranı da buna yakın işte! Bizim nüfusumuzun yarısından çoğu fazla kilolu, obez ve morbid obez! Zaten fazla kiloluktan obezliğe geçiş bir devamlılıktır.


Anlamadım...


Mesela çocukluk çağında fazla kilolu olmak, ileride obeziteye temel sağlar. Bunun için, “gürbüz çocuk sağlıklı çocuktur” demeye artık bir son vermek lazım. Gürbüz çocuklar, aslında geleceğin obezleri olarak yetiştiriliyorlar. Ciddi bir çalışma yapılsa, Türkiye’de çocuklarda obezitenin Amerika’dakinden hiç farklı olmadığı görülür. Bu ülkede çocuklarda obezite çok arttı ve ciddi bir sorun haline geldi. Bütün bu obez çocuklar ilerinin morbid obezleri olarak yetişiyorlar. Anne babaları eğitmek de şart. “Tabağındaki yemek bitmezse arkandan ağlar, bak Afrika’dakiler aç kalıyor” demeyi bırakmalılar.


Anne ve babalar ne yapmalılar?


Çocuk doyduğu zaman, onun doyma duygusunu dikkate almak lazım. Doyma sinyalini dinleyecek hale getirilmeli çocuk! Çünkü toplumun genelinde yaşananın aynısı çocuklarda da yaşanıyor. Türkiye’de çocuk ve yetişkin, toplumun genelinde, obezite ve fazla kiloluluk artıyor. Çocukların hayat tarzlarını gözleyin...


Ne görüyoruz?


Evlerinden servislerle alınıp okullara götürülüyorlar, apartmanlarda yaşıyorlar. Hepsi evlerde ekran başındalar. Sokakta aktiviteleri kalmadı. Okullarda da spor faaliyetleri çok az. Çocukluk çağı obezitesi de bu ülkede her geçen gün ciddi olarak artıyor. Bugün çocuklarda obez oranı yüzde 6’lara tırmanmış durumda. İstanbul Üniversitesi’nin Sağlık Bakanlığı’yla birlikte yürüttüğü iki çalışma var. İlki sekiz yıl önce yapılmış. Bunu, yeni yapılan çalışmayla karşılaştırdığınızda, insanlarımızın son sekiz yılda ne kadar kilo aldıkları da ortaya çıkıyor. Sekiz yıl önce bu ülkede obezite oranı yüzde 20 iken, şimdi yüzde 30’un üzerine çıkmış bulunuyor.


Kadınlar mı yoksa erkekler mi daha çok yakalanıyor obezliğe?


İstatistiksel olarak obezite kadınlarda daha fazla. Kadınların yüzde 34’ü, erkeklerin ise yaklaşık yüzde 26’sı obez.


Niye kadınlarda obezite daha yaygın?


Genel olarak dünyada da durum böyle. Kadınlardaki obezite oranı erkeklere göre biraz daha fazla. Genetik yatkınlık ve kadın vücudunun yapısıyla da ilgisi olabilir bunun. Bir de tabii bizim kültürümüz, kadının kilolu olmasını benimsiyor. Hamilelik sonrası alınan kilolar önemsenmiyor. Şişmanlık kanıksanıyor. Bizde kadınlar pek sokağa çıkmadıkları için aşırı kilolu, obez kadınlar pek gözükmüyorlar ama evlere gidilip yapılan çalışmalar, İç Anadolu ve Trabzon bölgelerinde vücut kitle endeksi 30’un üzerinde olan insanların oranının yani obezitenin yüzde 60-70’lere çıktığını gösteriyor


Hangi bölgeler zayıf?


Genelde İç Anadolu ve Karadeniz bölgesinde daha fazla obezite var. Batıda biraz daha az. Obezite oranı özellikle kadınlarda taşrada ve kırsalda bayağı yukarılara çıkıyor.


Obezite, neden olur?


Obezitenin üç ana nedeni var. Birincisi genetik neden... Obezitenin bir bölümü genetik. Fareler üzerine yapılan çalışmalarda, obez farelerin bulunduğu görüldü ve vücutta bazı genetik bölgelerin obeziteye neden olduğu keşfedildi. Mesela obezite ve diyabet genlerinin yerleşim bölgeleri birbirleriyle çok alakalı. Anlayacağınız vücuttaki genetik haritamız, ileride başımıza obeziteyle ilgili sorunlar çıkarabiliyor. Obez çiftler görürsünüz. Bunların çocukları da obezdir. Çocuğun obezliği, onun psikolojisiyle ya da yaşam tarzıyla ilgili değildir. Çocuk obez olarak doğmuştur.


Obezitenin ikinci nedeni nedir?


İkinci neden, çevresel faktörler. Genetiğiyle oynanmış yiyeceklerden tutun da McDonald’s’ın porsiyonlarına varıncaya kadar yaşadığımız hayatın koşullarıdır bunlar. 1950’lerde McDonald’s’ın porsiyonları çocuk porsiyonu gibiyken, şimdi boyutları neredeyse bin kaloriye varan porsiyonlara dönüştü. Yiyeceklerde porsiyonlar iyice büyüdü... Ayrıca insanlar işlerinde daha çok makine kullanır oldular. Bütün bu çevresel faktörler obeziteye kaynaklık ediyor işte! Obezitenin üçüncü nedeni de davranışsal faktörler.


Davranışsal faktörler ne demek?


Bu da kişinin hayat tarzı oluyor. Kişinin spor yapıp yapmaması, vaktini televizyonun başında geçirip geçirmemesi, kişinin psikolojisi, ruh hali, onun hayat tarzını belirliyor. Bu arada tabii bazı hastalıklar var ki onlar da obeziteye zemin yaratıyor.


Hangi hastalıklar bunlar?


Bazı hormonal hastalıklar obeziteye neden olabilir. Örneğin polikistik oval hastalığı, yani kadının yumurtalarında kistik değişimlerin olması hastalığı... Kuşing hastalığı denen böbrek üstü hastalığı... Bu hastalıklar tedavi edilince obezite sorunu halledilir. Bizim ilgilendiğimiz obezite ise yüksek kalorili yemek tüketimiyle alakalı olan obezitedir.


Obezitenin nedenini bulmak kolay mıdır?


Nedenini birçok teknikle anlayabiliyoruz. Hasta öncelikle kan tetkiklerinden ve daha sonra da psikolojik incelemelerden geçiyor. Obezitenin nedeni bir psikiyatrik rahatsızlık da olabiliyor. Hastada yeme bozukluğu bulunabiliyor. Böyle bir hasta cerrahi yoldan tedavi edilmez. Çünkü yeme bozukluğu ameliyatla düzeltilemez.


Obezite kimlerde olur?


Herkeste olabilir. Anne ve babasında baskın obez genleri olanlarda obeziteyi çoğunlukla görüyoruz. Bu durumda çocuğa obezite, ailesinden geçiyor. Ama ailesinde hiç kimsede obezite yoksa, o zaman kişi çevresel ve davranışsal olarak obezdir. Aslında her gün obeziteyle ilgili yeni bulgular yapılıyor ve vücudun salgıladığı yeni hormonlar keşfediliyor. Mesela vücuttaki yağ dokusu hiçbir aktivitesi olmayan boş bir doku gibi gelirdi önceleri bize... Ama şimdi yağ dokusu aslında onlarca hormon salgıladığı anlaşıldı. Yani yağ dokusu da aslında aktif hormonal bir doku. Ensülin direnci yağ dokusundan kaynaklanıyor. Metabolizma yağ dokusundan ötürü yavaşlıyor. Biz bunları anladıkça şu ortaya çıkıyor. Belki ileride tıp, obeziteyi, cerrahi olmayan yollardan ilaçla tedavi edecek bir noktaya gelecek.


Yağ dokusu nelere yol açıyor?


Yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, karaciğerin yağlanması, diyabet gibi yandaş hastalıkların çoğuna yağ dokusundan salgılanan maddeler neden oluyor.


Obezitenin beslenme biçimiyle nasıl bir ilgisi var?


Doğaya bakın. Doğada obez canlı yok. Vahşi köpekler, kediler obez değil. Neden? Çünkü doğa ortamında katkı maddeleri, modifiye gıdalar yok. Buğdayın hikâyesine bakın... Otuz yıl önce buğday kepekle karışık olarak yenirdi. Kara kara ekmekler pişirilirdi. Şimdi buğday, içinde ne kadar gerekli ve yararlı lifler varsa ayrıştırılıyor ve nişasta halinde tüketiliyor. Aslında beyaz ekmek, bir şeker küpüdür. Bir modifiye gıda bu. Buğdayı sadece beyaz ekmek halinde tüketmek, kişinin kan şekerini ciddi yükseltiyor. Vücutta şeker yükselince, ensülin salgılanıyor. Bu sefer şekeriniz düşüyor ve acıkıyorsunuz. Acıktığınız için tekrar yiyorsunuz. Tekrar şeker yükseliyor ve bu böyle sürüyor. Yani doymalarınız ve acıkmalarınız artmaya başlıyor...


Sadece beyaz ekmek yemekle mi oluyor bu?


Bütün rafine gıdalar böyle. Mesela içine şeker katılmış gıdalar, meyve suları, nektarlar, hepsi vücuttaki ensülin dengesini bozuyor. Ensülin dengesi bozulunca da obezitenin temelleri oluşuyor. McDonald’s’da yemek yiyen çocuklara bakın... Soslar, ekmekler derken şekerli gıdalar çok olduğu için çocuklar kısa bir süre sonra tekrar acıkıyorlar. Çünkü şeker yükseliyor, bunun üzerine vücut ensülin salgılıyor, ensülin şekeri düşürüyor, şeker düşünce çocuk tekrar açlık hissediyor. Bu rafine gıdalarla insanlar bir kısırdöngüye giriyorlar ve normalden fazla yiyecek tüketiyorlar. Bu gıdalar açlık duygusunu kamçılıyor. Eğer biz gıdalarımızı yüz yıl önceki gibi tüketseydik ve yüzyıl önceki insanlar gibi bedenimizle çalışsaydık, obezite sadece genetik bir hastalık olurdu. Ama bugün Anadolu’da ekmek tüketiminin çok olduğu yerlerde obezite çok fazla görülüyor. Ayrıca bugün her evde de kola içiliyor.


Kolanın obeziteyle nasıl bir ilişkisi var?


Doğrudan ilişkisi var çünkü kolalı içecekler şeker yüklü. 330 cc’lik kutuların içinde 20 kadar kesmeşeker var. Kolanın yapay şekerli olanı obeziteye daha az yol açıyor ama o da masum değil. Onun da içinde şeker tadını veren madde var. Anlayacağınız yeme alışkanlıklarımızla oynandı, beslenme tarzımız ve sofralarımız değişti. Fast-food’lar hayatımıza girdi. İnsanlar dışarıda çalıştıkları için çabuk çözümler ürettiler. Ayrıca çalışırken vücudunu kullanan insan sayısı da azaldı. Makineleşmeyle masa başı işler çok yaygınlaştı. Bütün bunlar birleşince, obezite salgın haline geldi. Nasıl grip virüsünden söz ediliyorsa, bugün obezite de pandemi adını aldı artık. Obezite pandemisi deniyor ve dünyanın her yerine obezite bir salgın gibi yayılıyor. Özellikle çocuklarda, genç kuşaklarda obezlik artıyor. Ve, çocukluktaki obezlik, ileride oluşacak bütün hastalıkların temelini oluşturuyor.


Amerika’da obezite çok uzun zamandan beri ciddi bir sorun olarak kabul ediliyor. Obezite Türkiye için de genel bir sorun haline mi geldi bu durumda?


Bu sayılarla evet... Artık obezitede Amerika ile aynı seviyedeyiz. Aynı şiddette bir obezite sorununa sahibiz. Yapılan bütün ölçümler Türkiye’de obezitenin ciddi oranda arttığını gösteriyor. Sağlık Bakanlığı zaten bu yüzden bu sene alarm düğmesine bastı. Obezite, neden olduğu hastalıklarla büyük sağlık harcamalarına yol açıyor. Bir kere bir obez, yüzde 25 ihtimalle diyabetik olur. Şeker ilaçları kullanmaya ve ensülin iğnesi yapmaya başlar. Ayrıca bir obez yüzde 65 ihtimalle tansiyon hastası olur. Büyük bir ihtimalle de dizlerinde, belinde, kadınsa rahminde sorun çıkar. Ameliyat olduğunda da yoğunbakımda daha çok kalır, işi uzar. Safrakesesi ameliyatında bile hastanede kalış süresi artar. Obezite, toplumun ekonomisini sabote eden bir şeydir. Sağlık Bakanlığı, bu konuyu bu sene çok ciddiye alıyor.


Ne yapıyor?


Obeziteyle ilgili onlarca kurul oluşturdular Ben, teşhis ve tedavi aşamasındaki kurullardan birindeyim. Devlet, yeni obezite merkezleri açma hazırlığında. Çünkü obezite, devlete çok büyük sağlık harcamaları yaptıran bir hastalık. Obezitenin neden olduğu hastalıkların listesi öyle uzun ki. Kanser türlerine varıncaya dek korkunç bir liste bu.


Obezitenin tedavisi var mı?


Elbette var. En iyi tedavi, hayat tarzı değişikliği yaratmak... Diyet, egzersiz ve hayat tarzı değişikliği, sadece morbid obezlerde pek başarılı olmuyor. Başarı oranı yüzde 5’te kalıyor. Bu yüzden morbid obezlerde cerrahi çözüm bir adım önde gidiyor. Ama diğer obezlerde öyle değil. Onlar için ideal tedavi, hem hayat tarzını hem de yeme biçimini değiştirmektir. Daha aktif insan olmalarıdır, spor yapmalarıdır ve diyet yaparak zayıflamalarıdır. Obezler ve aşırı kilolular, bu yolla kesinlikle iyileşirler.


Egzersiz yapmadan, sadece az yiyerek zayıflanmaz mı?


Az yiyerek zayıflanmaz. Düzenli ve sık sık az yiyerek ve yanında da mutlaka egzersiz yaparak zayıflanır. Egzersiz şart. Ensülin direncini kırmanız için kaslarınızı çalıştırmanız lazım. Vücut bir dengedir! Vücutta, giren ve çıkan dengesi vardır. Çıkan miktarı arttırabilmenin tek yolu hareket etmektir. Vücuda giren kalori, çıkandan daha fazlaysa, vücut bunu yağa dönüştürüyor. Ayrıca sadece vücuda giren miktarı azalttığınız zaman da, vücut depolama moduna geçiyor. Vücudu aç bıraktığınızda, vücut bunu “kıtlık var, tehlike var” diye algılıyor ve kendi mekanizmalarını soğutup depolama eğilimine geçiyor. Yani az yenildiğinde, vücut zayıflamıyor, aksine metabolik olarak yavaşlıyor ve tükettiğiniz çok az gıda bile size yağ olarak geri dönebiliyor.


Peki, zayıflamak için nasıl bir diyet gerekiyor?


Belirgin aralıklarla ve sık sık öğünlerle az miktarda yenildiği zaman vücut daha etkili zayıflıyor. Çünkü ateş sönmeyecek. Ateşin içine sürekli bir şey atmalısınız ki ateş sürsün. Metabolizmayı hızlandırmanın yolu üç ana, üç ara öğün olmak üzere toplam altı öğünü yakalamaktır. Sabah mutlaka kahvaltı yapılmalı ve öğünlerde rafine gıdalardan uzak durulmalı. Mümkün olduğunca doğala en yakın olan gıdalar tercih edilmeli. Midede uzun süre kalan lifli yiyecekler yenmeli, yağ mümkün olduğu kadar azaltılmalı ve kepekli tam buğday ekmeği tüketilmeli. Günlük beslenme, yüzde 70 protein, yüzde 20 karbonhidrat ve yüzde 10 yağ olarak dağılmalı.


Bazı insanlar sadece salata yiyerek zayıflamaya çalışıyorlar. Bu doğru değil mi?


Değil, çünkü mide çok hızlı boşalır. Salatanın midede kalış süresi kısa olduğu için kişi tekrar acıkır. İçine bir miktar tavuk konsa, bu, daha iyi bir beslenme olur.


Light ürünler sağlıklı mı peki?


Yağı azaltılan ürünlerin kalorisi az olmayabilir. Üründeki şeker miktarına da bakmak lazım... Bir ürünün ambalajının arkasındaki bilgileri iyi okumak lazım... Çünkü karbonhidratı fazla olup da sadece yağı azaltılmış bir ürün light sayılmaz. Bu ürün, vücuttaki ensülini aynı şekilde tetikleyebilir. Sömürüye çok açık bir alan bu... Çoğu düşük kalorili değil bu light ürünlerin. Aksine yüksek kalorililer.


Peki, günde ne kadar egzersiz yapmak gerekiyor?


İdeal bir insan günde ortalama beş bin adım atmalı. Günde yarım saatle bir saat arası bir yürümeye denk gelir bu.


Çocukları bu hastalıktan korumak için nasıl beslemek gerekiyor?


Başta da dediğim gibi önce, “gürbüz çocuk sağlıklıdır” klişesi kırılmalı. Okulların kantinlerdeki o abuk subuk yiyeceklerin satışları engellenmeli. Çocuklara okullarda her sabah zorunlu olarak beden eğitimi yaptırılmalı. Anne ve babalara, sağlıklı beslenme nedir, sağlıklı kilo ne demektir mutlaka öğretilmeli.


Yeniden eski bildiğimiz yemeklere mi dönmeliyiz? Şu tencere yemeği denen yemeklere?


Çok güzel olurdu. Keşke mağara devrine dönebilsek... Doğal gıdalar yiyorlardı ve vücutlarını çalıştırıyorlardı onlar. Bakın... Şu anda dünyada bir numaralı önlenebilir ölüm nedeni sigaraysa, ikinci sıradaki ölüm nedeni de obezite. Yirmi yıl sonra, önlenebilir bir numaralı ölüm nedeni olacak dünyada obezite. Kanserden daha tehlikeli bir hastalık bu... Çünkü kalp krizi gibi sonuçlarından ötürü daha çabuk ölüyorsunuz. Bu yüzden obezite konusunda bilinçlenmek ve çocukları bu hastalıktan korumak şart!

neseduzel@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder