13 Eylül 2011 Salı

İran Mektuplarından Esintiler 2: Adalet

İran Mektupları / Mektup 9 / Dipnot

...

Suçları önlemek istiyor musunuz? O halde kanunları sadeleştirip manalarını aydınlatın. Kanunları millete sevdirmeye çalışın. Bütün milleti, topyekün bu kanunları savunmaya gönüllü bir hale getirin. Milletin hatta az bir kısmı olsun bu kanunları ihlale gayret göstermesinler. Kanunlar milletin hiçbir sınıfı için imtiyaz tanımasın. Cemiyetin her bir üyesini eşit olarak savunsun ve himaye etsin. Vatandaşlar ancak kanun önünde korkup titresinler. Zira, kanunun verdiği korku selamete götürür. Halbuki, insanın diğer insana verdiği korku ise daima suçların ve kötülüklerin kaynağı olmuştur. (sh. 60)



Temel olarak suçların azalması, önlenmesi ile ilgili yazarın verdiği tedbirler, insan aklının gelmiş olduğu seviyeyi o tarih içinde bize gösteriyor. Gerçi o tarihte bunların düşünülmesi uygulamaya geçirilmiştir anlamı mı taşıyor, tartışılır. Ama şu bir gerçek ki kanunlar insanlara nasıl sevdirilir? İnsanlar kanunlara gönül huzuru ile nasıl teslim olurlar. Hukuk sistemi denilen şeriat, islami bir terminoloji ifade etmesine rağmen, beşeri şeriat dendiğinde de yine aynı şekilde bir hukuk manzumesi anlaşılmaktadır.

İşte insanların kanunları sevmesinin en temel etkeni adil olmasıdır ve hiçbir insan adalet meselesinde Allah'tan daha adil değildir. Bu yüzden Allah'ın kanunları bütün insanlık için adaleti tesis etmede daha takdire şayan ve sevilmesi noktasında, korkması noktasında daha doğrudur. Hatta bir kıyaslama dahi kabul edilemez. Gerçek budur. Vatandaşların kanun önünde korkup titremesi onların adalet duygusunun toplumda hissetmesi ile birebir orantılıdır.

Örnek: Evinin içindeki bütün birikimini temel ihtiyacı olmadan çalan bir hırsızın 6 ay sonra hapisten çıkması adaleti zedeler

Örnek: Haksız yere bir insanın diğer bir insanı öldürmesi sonucunda 15-20 yıl hapis yattıktan sonra tekrar sokaklara dönmesi, kurbanın akrabalarının ve yakınlarının vicdanlarını kanatır. Bu böyledir!

Hayatın gerçekleri ile karşı karşıya kalındığında bunun böyle olduğu aşikardır.

Norveç'de bir manyağın elindeki silahlarla 70 kişiye yakın genci öldürmesi sonucunda kanunlara göre 20 küsür yıl yatması gerekir. Fakat toplum vicdanında bu öyle büyük bir yaradır ki bu katile daha nasıl fazla bir ceza verilebilir, hatta bu caninin ölmesi gerekmez mi soruları sorulur olmuştur. Kur'an'da "Kısas'ta hayat vardır" ifadesi geçmektedir. Toplumun vicdanının sükut bulması için bu caninin öldürülmesinden başka bir seçenek tatmin edici değildir.

Peki toplumsal olarak vicdanların kanaması sonucunda bu caninin öldürülmesi fikri konuşulduğuna göre, bireysel olarak öldürme fiilinnde yakınların çekmiş olduğu ızdırap aynı değil midir?

İlk örneğimizde gösterilen hırsızlık olayında, adam elini kolunu sallayarak çıktığında, bütün birikimini kaybetmiş olan mağdurun vicdanını nasıl teskin edebilirsiniz? Oysa bu hırsızlık olayının toplumda yaygın olmaması için keskin cezalar gereklidir ve bu ceza İslam'da toplum vicdanını rahatlatır.

İşte anlatılmak istenen İslam şeriatının Allah tarafından geldiği kabul edilirse, adalet hissi toplumda daha bir yaygın hale gelir ve kanunları severler. Bu da toplumun daha temiz kalmasını sağlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder