Kitabın Adı: İran Mektupları
Yayınevi: Anka Yayınları
Yazarı: Montesquieu
Kitabı okumayı Bitiriş Tarihi: 31 Ağustos 2011 – İstanbul
İnsanlar, adaletsizlik yapabilirler; çünkü, bunları yapmakta menfaatleri vardır; o da kendi kendini tatmin edişi, başkalarına tercih etmelerinden ileri gelir. Nefse olan bu daimi tutkunluk, onların hareket esasını teşkil eder ve bu da hiçbir zaman karşılıksız değildir. Daima bir asıl amacı vardır ki, o da hep menfaattir. Lakin, Ulu Tanrı'nın bir adaletsizlik yapmasına asla imkan yoktur.... (sh. 241)
Edebiyat tarihinde önemli kitaplardan birisi olan İran Mektupları ile alakalı burada elimden geldiğince geniş bilgiler vermeye çalışacağım ama kitapta öyle enteresan ve kayda değer bilgiler var ki, bunları ayrı ayrı da sizlerle paylaşmayı uygun görüyorum. Şimdi kitap ile ilgili derlediğim önemli alıntıları sizlerle paylaşayım...
İlk önce Montesquieu kimdir ona bir bakalım:
Charles-Louis de Secondat, Baron de La Brède et de Montesquieu (18 Ocak 1689 – 10 Şubat 1755), daha çok bilinen adıyla Montesquieu, bir Fransız politik düşünürdür.
Kuvvetler ayrımı esasını ortaya atmıştır. 20 yıl üzerinde çalıştığı De l'esprit des lois adlı kitabında yasama, yürütme ve yargı'yı birbirlerinden ayırmanın önemini vurgulamıştır.
Charles-Louis de Secondat Montesquieu. 1689-1755 yılları arasında yaşamış Fransız filozofu. Bir siyaset sosyolojisi geliştiren Montesquieu, esas ününü toplum, hukuk ve yönetim tarzı konusunda gerçekleştirdiği karşılaştırmalı araştırmadan almıştır. Siyaset ve hukuk konusunda tümevarımsal ve deneysel bir yaklaşımı benimseyen filozof, olguları kaydetmek yerine anlamayı, görüngüleri konu alan karşılaştırmalı bir soruşturmayı, tarihsel gelişmenin ilkelerine ilişkin sistematik bir araştırmanın temeli yapmayı itmiştir. Siyaset konusuna, şu halde bir tarih filozofu olarak yaklaşan Montesquieu, farklı politik toplumlardaki farklı pozitif hukuk sistemlerinin çok çeşitli faktörlere, örneğin, halkın karakterine, ekonomik koşullarla iklime, vs., göreli olduğunu söylemiştir. O, işte bütün bu temel koşullara, "yasaların ruhu" adını vermiştir. Montesquieu bu bağlamda, üç tür yönetim tarzını birbirinden ayırmış ve bu devletlere uygun düşen yönetici ilke, iklim ve topraktan söz etmiştir. Buna göre, despotizm büyük devletlere, sıcak iklimlere uygun düşer ve korkuya dayanır. Britanya örneğinde olduğu gibi, ne soğuk ve ne de sıcak olan bir iklimin hüküm sürdüğü, orta büyüklükteki devletlere uygun düşen yönetim biçimi, monarşidir; söz konusu yönetim biçimi, şan ve şerefe dayanır. Buna karşın, soğuk iklimlere ve küçük devletlere uygun düşen rejim, demokrasidir;demokrasinin yönetici ilkesinin erdem olduğunu öne süren Montesquieu, tüm insanlar için geçerli olan tek bir doğa yasası ve evrensel bir insan doğası olduğunu kabul eden akılcılığa şiddetle karşı çıkmış ve kuvvetler ayrılığı prensibini ortaya atmıştır.Geometri alanında çok olmasada çalışmalar yapmıştır.Üçgende Alan ve benzerlik konularında birçok defa önerilerde bulunmuştur.
Kitabın arka kapak yazısı:
Fransa'nın en büyük mütefekkirlerinden olan Baron de Montesquieu, "İran Mektupları" nı ilk defa 1721' de Hollanda'da yayınlandı. Builk baskıda müellifin ismi gizli tutulmuştu. Eserin başarısı çok büyük oldu; çıkan baskılar hızla kapışılıyor, bitiyordu. Bu iki ciltlik eseri, fikir ve siyaset aleminde derin bir sarsıntı yapmıştı. Voltaire: "Acaba", diyordu, "Dünyada İran Mektupları'ndan daha kuvvetli şey var mıdır? Acaba, hükümeti ve dini daha çok önemle ele alan daha mükemmel bir eser yazılmış mıdır?"; beri tarafta J.J Rousseau ise:"Size muhteşem bir eser tavsiye edeceğim: İran Mektupları !" diyordu.
Büyük müellif, eserin ikinci baskısını ise ölümünden bir yıl önce, yani 1754 yılında bazı ilavelerle yaptı.Ölümden sonra, 1758, 1897, 1929 ve 1954 yıllarında eksiksiz baskılar yapıldı. Bütün eser 161 mektuptan ibarettir.
İran Mektupları ile ilgili M. J. Chenier ne demiş
"İran mektupları, insanlığa hayali bir örtüye bürünerek sunulan muhteşem bir eser, fevkalade önemi haiz bir kitaptır. Bu örtü bir roman hicviyesi şeklindedir ve bu hicviye de görünmez müthiş bir silah halinde bütün bir felsefeye yön veriyor!"
Harpe ne demiş
"Bu mektupların bir çoğu nüfusun artıp insanların refah ve saadete kavuşmaları, ticaret, ceza mevzuatı ve kamu hukukuna dair olup küçücük birer hukuk mecmuası değerini taşıyor."
İrfan'ın Yorumu:
Kitapda gerçekten çok güzel tesbitler, hukuki kaideler, o dönemde açlığı çekilen adalet vurgusu, dinin insan toplumundaki önemi... gibi hususlar var. Birçok bölümde ve dipnotlarda insanın birkaç kez okuyup durum tesbiti yapacağı, düşüneceği, not alacağı, faydalanacağı ve faydalandırmak isteyeceği bir eser. Eserin yazıldığı tarih gözönüne alındığında bunun önemi daha da artacaktır sanırım. Şimdi kitaptan enstantanelerle sizi başbaşa bırakayım.
Mektup 8'den
Suçları önlemek istiyor musunuz? Öyleyse, hürriyeti ilmin meş'alesinde yürütün. Şayet ilmin bazı fenalıklar olduğu iddia olunmakta ise, buna sebeb sahasının dar tutulmasındandır. (sh. 52-53)
bu konu ile ilgili detaylı bilgiye aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz.
http://irfankavak.blogspot.com/2011/09/iran-mektuplarndan-esintiler-ilim.html
---
Mektup 9'dan
Esir insanlar hür insanlara göre çok daha sefih, şehvete düşkün, zalim ve korkunçturlar...
...
Suçları önlemek istiyor musunuz? O halde kanunları sadeleştirip manalarını aydınlatın. Kanunları millete sevdirmeye çalışın... (sh. 60)
http://irfankavak.blogspot.com/2011/09/iran-mektuplarndan-esintiler-2-adalet.html
---
Mektup 29'dan
Senin bildiğin hakimler, önlerine gelen bir zanlının evvela masum olduğunu kabul ederler, değil mi? Ah, bunlarda aksinedir! Bu papazlar mahkemesinde hakikatın yüzü bambaşkadır... (sh. 115)
---
Mektup 29'dan
Zulmün nüfuz edilmez kalkanı olan gizlilikle silahlı bir iftiradan kendini koruyabilecek kim vardır? Her tebasını bir düşman gibi gören ve güya genelin selameti için her vatandaşın huzurunu kaçıran bir hükümdar ve onun hükümeti ne acınacak durumdadır!... (sh. 117)
---
Mektup 33'den
Paris'te içilen şaraba öyle ağır bir vergi tarhedilmiş ki, ilahi Kur'an'ın şarabı yasaklayan emirleri yerine getirilmek istenmiştir, sanırsın!...
Hakikatte, bu içkinin kötü neticelerini düşündüğüm zaman, bunu tabiatın insanoğluna sunduğu en korkunç bir armağanı gibi görürüm. Ve şayet, bizim hükümdarlarımızın hayatlarında zulmetler olmuş, şeref ve şöhretlerinde gölgeler meydana gelmişse, emin ol, bunun de sebebi, bu imparatorlarımızın bu içkiyi aşırı derecede içmiş olmaları, itidali tamamen elden kaçırmış bulunmalarından dolayıdır. Hatta adaletsizliklerinin ve gaddarlıklarının en amansız zehirli kaynağı da işte bu şarap olmuştur. (sh. 122-123)
-------------
Mektup 75'den
Felsefe zekasının en parlaklarından ve beşer türünü, peygamberlerden sonra, ulu Tanrı'ya yaklaştıran en hayırhah simalardan biri de Baruch Spinoza'dır. Aslen Portekiz yahudilerinden olup Hollanda'da 1632'de doğmuş ve 1677'de La Haye'de ölmüştür. (sh. 218)
...
Bu bölümdeki tasavvuf ve vahdedi vücut bahsi irdelenmeye değer...
---
Mektup 76'dan
İntihar edenlere karşı Avrupa'da kanunlar pek amansız oluyor. Kendi tatlı canlarına kendi eliyle kıyanları ikinci defa ölüme mahkum ediyorlar. Nasıl mı? Cesetlerini sokaklarda sürüklemek, namus ve şereflerini çamurlara bulamak, mal ve mülkleri müsadere edilmek suretiyle! (sh. 220-221)
--------------
Mektup 81'den
Beşer duygusunun tabii eğilimlerine aykırı olan her kanun, kanun vasfına haiz olamaz. (sh. 234)
-------------------
Mektup 96'dan
Hakimler adaleti vatandaşlar arasında dağıtmalıdırlar, her millet de, bu adaleti bizzat başka bir millete teslim etmekten bahtiyarlık duymalıdır. Adaletin bu ikinci tarz dağıtımında riayet edilecek ana kural, birincisinden aynı olacaktır. (sh. 260)
---
Mektup 126'dan
Şimdi bütün bu açıklamalardan sonra İran Mektupları kitabı, kayda değer bir kitap olma özelliğini muhafaza ediyor. Çünkü o dönemin karanlık Avrupası'nda İslam'ın aydınlık yüzünü gören düşünürlerin etkilendiğini, çözüm arayışları içerisinde olduklarını müşahade ediyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder