İçki ve uyuşturucu kullanmak nasıl aklı ve vicdanı gölgeleyip devre dışı bırakıyorsa bazı birlikteliklerimiz de bizi haramı helal sayar hale getirip hesap gününü unutturduğu için bir sarhoşluk hali sayılmalı. Bu derin sarhoşluğu arttıran, duruşumuza ve konumumuza yakışmayan işleri paylaştıklarımızla sürdürdüğümüz bazı menfaat veya haz ilişkisi aklımızı ve vicdanımızı gölgeleyen bir sarhoşluğa dönüşüyor. Sonunda yoldan çıkıp nefsimize ve çevremize zulmediyoruz.
Yazının Tamamı:
Eniştemin arkadaşının içkiyi bırakma öyküsü,
ders alınacak ve bir ölçüye dönüşecek şeklinde okunmalı. Şimdi arınmış bu insan,
her gece beraberce içtikleri guruba meşguliyeti nedeniyle geç vardığında gözlerine
inanamamış. Zira o, ciddi, ne konuştuğunu bilen arkadaşlarının hali içler
acısıymış. Biri camı açmış nara atıyor, öteki kustuğu yerde sızmış yatıyor. Giyimine
titizlenen arkadaşı ise ceketinin altında iç çamaşırı ile şarkı söylüyormuş. Bir
an “zamanında gelip bunlara katılsaydım bu iğrenç tabloda ben de yer alacaktım”
düşüncesiyle sarsılmış. Ardından sarhoş edeni bırakma kararı almış ve o anı
telefonunun kamerasına kaydetmiş. Artık arkadaşları onu ne zaman ayartmaya
kalksa veya ne zaman canı içki çekse bu videoyu izleyip vazgeçiyormuş.
Aslında hepimizin bir toplulukla
yaptığımızda bizi yoldan çıkaran tiryakisi olduğumuz bundan daha derin
sarhoşluklarımız mevcut. İçki içen ayılınca bir pişmanlık yaşar ama ya derin
sarhoşluğundan haberi olmayanlar… Canlı yayınında mebuslar birbirilerine kafa
atacak kadar ileri gittikleri kavgayı ateşleyen zat meclise iki saat geç
gelseydi bu kör döğüşünü ne kadar garipserdi değil mi? Futbol fitnesi yüzünden
rakip taraftarı öldüren fanatiğin hapse atılmasına delil teşkil eden kamera
kayıtları daha önce gösterilse yine cinayet işler miydi? Ya da cinayeti işlediğini bıçağı arkadaşı
hediye ettiğinde aynı şekilde alıp teşekkür eder miydi?
İçki ve uyuşturucu kullanmak nasıl aklı
ve vicdanı gölgeleyip devre dışı bırakıyorsa bazı birlikteliklerimiz de bizi
haramı helal sayar hale getirip hesap gününü unutturduğu için bir sarhoşluk
hali sayılmalı. Bu derin sarhoşluğu arttıran, duruşumuza ve konumumuza
yakışmayan işleri paylaştıklarımızla sürdürdüğümüz bazı menfaat veya haz
ilişkisi aklımızı ve vicdanımızı gölgeleyen bir sarhoşluğa dönüşüyor. Sonunda
yoldan çıkıp nefsimize ve çevremize zulmediyoruz. Bu zulmü normal gösteren
topluluklara aklımız ve vicdanımız yerinde olarak geç katılmamız bile yanlışların
boyutlarını görmemizi engelliyor. Ama gördüğümüzü hemen kayıt etsek, ahiretteki
kayıtlarımıza baktırılmadan, belki kendi kaydettiklerimizden derin
sarhoşluklarımızı tespit edip büyük pişmanlıkla nedamet gösteririz.
Mesela
onlarla olduğumuzda rekabet hırsına kapılıp başka cemaat mensuplarını küfür ve
şirkle suçladığımız dini(!) toplantıları kayıtlarını salim kafayla seyretsek. Ortaklarımızla
birçok insanın hakkını yiyip ve hak etmediğimiz kazançlar sağlamayı normal
gösteren “Piyasa şartları” na uyarak yaptığımız, imalatı, ticareti, inşaatı güvenlik
kamera kayıtlarından aklımız ve vicdanımız gözetiminde seyretsek. Devlet
dairesinde mesai arkadaşlarıyla çeteleşerek vatandaşın emanet ettikler
üzerinden yüksek gelirlere ulaşmak gayretini bir kamerayla tespit ettirip
gidilen tefsir dersi sonrası beraberce izlesek…
Kınanmayı, dışlanmayı, rezil olmayı ve
cezalandırılmayı istemediğimizden böyle kayıtları kimse görsün istemeyiz.
Ayrıca herkesin yaptığı yanına kâr kalıyor, kandillerde ağlar tövbe eder bundan
da arınırız zannıyla bu kayıtları izlemeye kesinlikle yanaşmayız.
Doksanlı yıllarda cemaat
arkadaşlarımla haftanın bir günü halı sahada top oynamam, videoya alınan bir
maçımızı oturup izleyinceye dek sürdü. Hayatımda kendimi bu kadar rezil hissetmemiştim.
Çileden çıkmışçasına top peşinde saldırıp durmayı spor yapıyorum sanmışım. İzlediğimden
o kadar mahcup oldum ki o günden sonra bir daha top oynamadım
Nitekim
hesap günü insanın önüne amel defterini koyacağız. O da bütün yaptıklarının
sicilinde kayıtlı olduğunu görecek. Sonra ona “Şimdi oku bakalım amel
defterini. Bugün (başka hiçbir şeye gerek olmaksızın) kendi hesabını kendin
görmeye yetersin.” denilecek.(İsra / 14) ayetini her okuduğumda halı
sahadaki o video kaydı aklıma gelir ve ürperirim. Sadece bu örneğin hatırlama
nedenimse bundan başka birlikteliklerimi belgeleyen görüntülerine sahip olamayışımdır.
Öte yandan ayet suçüstü yapılmaktan söz etmez. “Kendinize ve
birlikteliklerinize dışarıdan bakarak tedbir alın ve izlerken hoşnut olacağınız,
hayırların galip geldiği birlikteliklerin peşine düşün” der. İnsanın kendisini
ve ilişkilerini üçüncü bir şahıs gibi dışarıdan izlemesi ise takvanın ta
kendisidir. Bu da hayırlı birliktelikler, gün geçtikçe nefsine söz geçiren kâmil
bir insan olup çevrenize değer katan ve ümitleri yeşerten bir örneğe
dönüşmenize neden olacaktır.
Derin sarhoşluk veren birlikteliklerin terbiye
edilmesi kolay iş değildir. İçkinin sahabeni hayatında kovulması bile kademeli
olarak gerçekleşmiştir. Önce “onların
faydaları vardır ama zararları daha büyüktür” ayetini “Ne dediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın” izlemiş “Sarhoşluk
verenler şeytan işi iğrençliklerdir onu terk edin” emri ile sahabe
sarhoşluk vereni sokaklara dökmüş ve aklı ve vicdanı gölgeleyeni birlikte terk
etmişlerdir.
Aynı tedrici metotla derin
sarhoşlukların topluluklarca terk edilmesi yine olasıdır. Önce derin sarhoşluğu
veren beraberliklerin menfaat ve haz olarak bazı getirilerine rağmen bizleri
hayırlardan uzaklaştırdığının farkına varmalıyız. Sonra aklımızı ve vicdanımızı
gölgeleyen bu derin sarhoşlukların Kuran’ın emirlerini anlamamız ve tefekkür
etmemize engel olduğunu görüp bunların hakikati örttüğünü idrak etmeliyiz.
Akabinde bu derin sarhoşluk verenin şeytanileşmeye hizmet ettiğini beraberce
idrak edip birlikteliklerimizi arındırmalıyız.
Daha sonra mı? Derin sarhoşluklardan
kurtulmuş beraberliklerimizle küfürle, şirkle, nifakla ve insanları
köleleştiren her türlü şeytanileşmeyle mücadeleyi bir ömür sürdürürüz. Allah’ın
inayetiyle gideceğimiz “Selam yurdu” Cennette ise bize sunulan hiçbir şey bizi
derin sarhoşluğa uğratmayacak, sersemletmeyecek, aklımızı ve vicdanımızı
gölgelemeyecektir.
Şevket HÜNER / 21.05.2013
İrfan'ın yorumu: Evet gerçekten de öyle:
"Duruşumuza ve konumumuza yakışmayan işleri paylaştıklarımızla sürdürdüğümüz bazı menfaat veya haz ilişkisi aklımızı ve vicdanımızı gölgeleyen bir sarhoşluğa dönüşmemeli"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder