31 Mayıs 2015 Pazar

İlahlık Taslama Lan: Evrim

Filmin Adı: Evrim

Orjinal Adı: Transcendence



Bilgi sitesi: http://www.sinemalar.com/film/219210/transcendence

Konusu:

Dr. Will Caster, yaptığı çalışmalar ile bir bilge, insandan daha üstün bir süper bilgisayar yapmaya girişir. İnsan beyninden daha üstün bir bilgisayar yaratılmasını istemeyen radikal bir grubun saldırısına uğrayacaktır. Başrolünde Johnny Depp'in oynadığı filmde Rebecca Hall ve Paul Bettany, Depp'e eşlik ediyor.

 ,   ,   ,   ,  


İrfan'ın yorumu:

Makineler, bilgisayarlar, bilim ötesi ve ... Filmi izlediğinizde bir insanın eline bir ilahta olması gereken güçleri ele geçirdiğinde dünyaya şekil verme temelinde çevrilmiş. Kabul etmek gerekir ki filmin görüntü ve efektleri harika. Ama bir insan neden kul olmak değil de illa ilah olmak için çaba harcar ki. Neden Allah gibi olmak yani her şeyi görmek, her şeyi duymak, herşeyin kendi kontrolünde olmasını ister ki? Filmi izlediğinizde dini referanslar eşliğinde (örneğin hastaları, körleri iyileştirmek gibi) bütün dünyayı kontrol altına almayı, dönüştürebilmeyi, evrimleştirip kendi kontrolü altına almayı çabalayan insan... Neden ?
Müşrikler Allah ile beraber başka unsurlara taparak -ki bunu da Allah'a yaklaştırsınlar diye yapıyorlardı- oysa günümüzde özellikle son dönem filmlerinde ilahlaşmak için nedir bu çaba diye sorası geliyor insanın.
Boşuna çaba boşuna zaman kaybı... (Film için demiyorum, ilahlaşma çabası için diyorum).

İbret alınması gereken enteresan bir film diyorum... Ve diyorum ki: Allah'tan başka ilah yoktur kardeşim...

29 Mayıs 2015 Cuma

Bir resim... Açılışa Bekleriz ...



İrfan'ın yorumu: Seçimler yaklaşırken Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan'ı açılışlardan açılışlara halkın arasında görünce buraya neden gelmemiş olabilir diye bir sorayım dedim ... 

Kaymakam burda (yani devletin bir memuru)




27 Mayıs 2015 Çarşamba

İlahlık Taslama Robot: Vice



Filmin Adı: Vice

Orjinal Adı: Vice

Film ile ilgili bilgi sitesi:

http://www.sinemalar.com/film/224801/vice

Julian Michaels (Bruce Willis), VICE adında bir yapay dünya tasarlamıştır, burada müşterileri en çılgın fantezilerini tıpkı insan gibi görünen, düşünen ve hisseden yapay kişiliklerle yaşayabilmektedir. Bir gün Kelly (Ambyr Childers) adlı bir robot, kendi gerçekliğinin farkına vararak buradan kaçar. Kaçtıktan sonra Michaels'ın fedaileri ile Vice'ı kapatmayı aklına koymuş Roy adında bir polis memurunun şiddetli çatışmasının ortasında kalır.

İrfan'ın Yorumu:

Bu tür robot filmleri piyasada epey vardı. Siz de biliyorsunuz. Fakat bu filmin enteresan bir özelliği var, o da tasarımcısının da robot olması. Film'de fantastik bir hayal peşinde koşanların hiçbir sınırlama duymadan yaşadığı zevk ve saçmalıkların olduğu özel bir şehir üzerinde gidiyor. İlahlık taslamanın sonuçlarını da filmde görebilirsiniz. Çok fazla bir şey verdiğini söyleyemeyiz ama ilginç bazı enstantaneler de var. İzlemeseniz de olur cinsten bir film.

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Paralel'den Mafya'ya Kaçış: Gece Takibi

Filmin Adı: Gece Takibi

Orjinal Adı: Run All Night

Film ile ilgili bilgi sitesi:

http://www.sinemalar.com/film/219028/run-all-night

Brad Ingelsby
,  

Brooklyn'in namlı tetikçilerinden Jimmy Conlon (Liam Neeson) en iyi arkadaşı Shawn (Ed Harris) için çalışmaktadır. Ancak günün birinde Shawn'ın çetesi, Jimmy'nin oğlu Michael için ölüm emri çıkarır. Jimmy, her ne pahasına olursa olsun oğlunun hayatını kurtarmak için tüm eski arkadaşlarına tek başına direnmek, kiralık katillerden sakınıp geceyi sağ salim çıkarmak adına tüm hünerlerini kullanacaktır.

İrfan'ın Yorumu:
Epeydir mafya filmlerinden uzak kalmıştık. Gerçi Baba serisi ve Bir Zamanlar Amerika filmlerine yaklaşamamış bu film ama buna rağmen aksiyon sahneleri ile izlenmeyi hak ediyor.

Başrol oyuncuları yine çok iyi oynamışlar. Özellikle Ed Harris döktürmüş kanaatindeyim...

Paralel Evrenden biraz sıkılmış ve mafya alemine dalalım diyorsanız buyrun diyorum. Dibine kadar mafya rajonu...

24 Mayıs 2015 Pazar

Paralel Evren'de Bermuda Sekmesi: Bermuda: Posta Kutusuna Düşen Darbe Planı

Kitabın Adı: Bermuda: Posta Kutusuna Düşen Darbe Planı

Yayınevi: Profil

Hazırlayan: Helin Şahin

Kitabı Bitiriş Tarihi: 24/5/15

İrfan'ın Notu:
Enteresandır bu kitabı elime aldığımda diğer kitaba nazaran daha ümitliydim. Çünkü kitabı okumaya başlamadan önce içindekilere ve mizanpaja baktığımda içler açıcıydı. Boşluklar ve başlıklarla bezenmiş. Ama bir önceki kitaba nazaran daha sönük geçti diyebilirim.

Buna rağmen daha önce "paralel okumalar" olarak adlandırdığım ve okuduğum kitaplarla beraber yine boşluklar tamamlanmış görünüyor. Belgeler ikna edici. Ama tabi yazar Helin hanım'ın kitap yazma tekniğini biraz daha gözden geçirmesi gerekir sanırım. Ne demek istiyorum? Kitabı biraz daha okunabilir bir kurgu sanırım iyi olur. Örneğin bir önceki okumuş olduğum kitaba ve Hanefi Avcı'nın kitabına (ki Hanefi Avcı sanırım profesyonel bir destek de almış olabilir) bakabilir. Buna rağmen hakkını teslim de edelim.

Kitap ile ilgili alınan notlara bir göz atalım:
Kitabın içeriğine baktığımızda:
Emniyetin mail kutusuna düşen ihbar (sayfa 9)
25 Aralık dosyası (sayfa 53)
Selam Tevhid Dosyası (81)
Tahşiye Operasyonu (sayfa 119) ... diye devam ediyor.

(Karı-koca meselesi terör soruşturmasına döndü. Paralel yapının kumpasları bitmiyordu. 17-25 Aralık operasyonlarında başarılı olunsaydı şüphesiz devreye bir başka dosya konulacaktı. Plana göre 30 Mart 2014 yerel seçimleri öncesi hükümet bu dosyalarla yıpratılacak ve ardından sözde Selam Tevhid operasyonuyla tutuklamalar başlayacaktı." (sayfa 83)

İşte bu kısım selam örgütü meselesine giriyor ki bir önceki kitap bunu çok güzel anlatmış. Bununla da biraz daha katkı verilmiş oldu.


Son bir not: Helin Hanım Bermuda ismini bu kitaba neden koyma ihtiyacı hissetmiş bunu da anlatsaydı iyi olurdu. Eğer mahkemeler bu örgütlenme ile ilgili adil bir yargılama gerçekleştirir ve bu yapıyı okumuş olduğumuz kitaplardaki gibi bir organizasyon olarak tanımlarlarsa açıkçası bu "Bermuda Şeytan Üçgeni" nitelemesinden çok "Örümcek Ağı" nitelemesine daha uygun gelir kanaatindeyim. Helin hanımının bunu öngörmesi gerekir diye düşünüyorum.

23 Mayıs 2015 Cumartesi

Paralelin Dibini Bulacağım Herhalde: Kod Adı Selam Örgütü




Kitabın Adı: Kod Adı Selam Örgütü

Yayınevi: Merkuri Kitap

Hazırlayan: Yasir Kadıoğlu

Kitabı Bitiriş Tarihi: 23/5/15
İrfan'ın Notu:
Bu kitabı elime aldığımda açıkçası pek ümitli değildim. Çünkü kitabı okumaya başlamadan önce kitabın mizanpajına baktığımda üzülmüştüm. Başlıksız ve boşluksuz yoğun bir kitap. Yani okuması sıkıcı ve bayabilir. Ama

Ama evet kitabı okumaya başladıktan sonra -kitap okuma tekniği ve hazırlanışı itibari ile bir nakısa olsa da- inanılmaz bir şekilde maceravari bir roman edası ile elimden bırakamadım.

Yakın tarih diycem ne yakın tarihi. Anlık tarih nerdeyse... 7 Şubat 2012 tarihinden itibaren geçen olaylar o kadar hızlı ve heyecanlı ki kitapta bu olayları enfes bir üslup ile anlatmış yazar. Kitap mizanpaj tekniği açısından da başlıklı ve boşluklu olsaydı eğer inanın tadından yenmezdi. Bunu da artık yayınevi bir eleştiri olarak alsın. Yazar da bundan sonraki eserlerinde bu eleştiriyi dikkate alır umarım.

Ve kitap... Selam Tevhid soruşturması ile ilgili iyice detaylara iniyor, öncesini, sonrasını, planları deşifre ediyor. Tabi en nihayetinde bu kitap yazarın elinden çıkmış. Her yazar eleştirilebilir olduğu gibi bu yazarımız da eleştirilebilir. Hatalar, yorumlar olabilir. Ama kitabı bir macera kitabı edası ve polisiye, casusluk romanları içerisinde imiş gibi okuyabilirsiniz. Kitabı okuduğunuzda hem içindesiniz hem de dışında duygusunu -anlık tarih olduğundan dolayı- (bu ifadeyi ben kendim kullandım. Çünkü yakın tarih ifadesi pek kullanışlı değil sanırım) gayet iyi yaşıyorsunuz.
Hemen okuyun iki günde bitirmezseniz bir şey demiyorum ...

Kitap ile ilgili alınan notlara bir göz atalım:
Kamile Yazıcıoğlu'nun ifade tutanağı (sayfa 73)

"Hüseyin Avni Yazıcıoğlu zaten MİT Müsteşarı ile yakın arkadaşken neden MİT'e sızmaya çalışsın?" (sayfa 81)


Kitap ile ilgili bu kadar ip ucu kâfi kanaatindeyim. Merak ediyorsanız kitabın içine dalmanız lazım. Çünkü ne olduysa Kamile Yazıcıoğlu'nun ifadesi ile başladı... 

22 Mayıs 2015 Cuma

Bir Baba Daha Ne Yapsın: Bire Bir

Filmin Adı: Bire Bir

Orjinal Adı: One on One

2014 - Güney Kore


Dram ,  Gerilim

122 Dak.



 ,   ,   ,   ,  

Kim Ki-duk


Film ile ilgili site: http://www.sinemalar.com/film/226989/one-on-one

İrfan'ın Yorumu: Güney Kore sinemasının enteresan yönetmenlerinden biri olan Kim Ki Duk'dan enteresan bir intikam filmi. Filmde suçlular, suçluların cezalandırılması, cezalandırılırken haddi aşmak, adaleti yakalayabilmek, haksızlık karşısında haksızca tavır alınıp alınamayacağı üzerinde bayağı bir gitgeller var. Kendinizi bazan suçlunun yerinde bazan suçu işleyene ceza verenin yerinde bazan da ceza verildiğinde cezayı engellemeye çalışanın yerinde koyabileceğiniz enteresan bir film.
Suçluların itirafları esnasındaki konuşmaları ve o konuşmalar karşısındaki lider rolündeki adamın cevapları çok dikkate değer. Dünyadaki suçluların emir komuta içinde yapılan suçları da sorgulayan harika bir film... Kaçırmayın...

Filmin Özeti
Film, bir kızın kaçırılıp öldürülmesinden sonra gelişen olayları anlatıyor. Kızı öldüren yedi kişiden biri, eğitimli bir askeri tim tarafından kaçırılır. İşkenceye uğradıktan sonra cinayeti itiraf eden bir not yazdırılır ve salıverilir. Bir zamanlar hiçbirşeyden korkmayan bu adam artık endişeli bir adam olmuştur. Ve suç ortaklarından bazılarının da yakalandığını, hatta intihar ettiklerini öğrendikten sonra bu işin arkasındaki güçleri araştırmaya karar verir.
Dong-seok Ma ve Young-min Kim başrollerde

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Karadeniz'de Denizaltın mı Battı Kardeşimmm: Karadeniz

Filmin Adı: Karadeniz

Orjinal Adı: Black Sea

İnternet sitesi: http://www.sinemalar.com/film/221127/black-sea


30 yıldır denizlerde gezen ve bu hayatı nedeniyle eşi Chrissy’i (Jodie Whittaker) ve çocuklarını kaybeden Kaptan Robinson (Jude Law), uzun süredir çalıştığı gemi hurdası bulup satan şirketten de çıkarılınca kendini yeniden ispatlayacak birşeyler yapma isteği duyar. Kısa sürede çözümü bulur, Karadeniz'de Gürcistan açıklarında 2. Dünya Savaşı'nda batırılmış bir Alman denizaltısının (U-bot) büyük miktarda altınla birlikte denizin dibinde yattığı duyumunu alır. Önemli kişilerle sıkı ilişkileri olan Amerikalı Daniels da (Scoot McNairy) bu yolculuğa katılır. Kaptan herkese altından eşit pay alma sözü vermiştir. Ancak zaman geçtikçe hem altından daha fazla pay kapma hırsı, hem de İngiliz ve Rus mürettebat arasındaki gerilimler, bu yolculuğu her saniye daha da tehlikeli bir hale getirecektir.


İrfan'ın Yorumu:
Karadeniz'de geçen bir altın arama hikayesi ile karşı karşıyayız. Jude Law hatırına izlenebilir dedim ama çok fazla bir şey veren bir film olarak kayıtlara alamıyacağım maalesef. 
Kitabın Adı: 17 Aralık Dostmodern Darbe

Yayınevi: Elvan Yayınları

Hazırlayan: Hüseyin Kulaoğlu

Kitabı Bitiriş Tarihi: 20/5/15

İrfan'ın Notu:

Paralel kitap okumalar hızla gidiyor. Şu ana kadar hükümete yakın yazarların ve tarafsız yazarların bazı kitaplarını okudum. Cemaat tarafının yayınladığı kitaplara şu ana kadar rastlamadım. Ama paralel okumalar serisi içerisinde o cenahın da kitapları çıkarsa en azından adaleti tesis etme ve daha iyi anlayabilmek için meseleyi o cenahın kitaplarını da sabırsızlıkla bekliyorum diyebilirim.
Hüseyin Kulaoğlu'nun bu çalışması sanırım Akit gazetesinde yayınlanmış röportajlardan oluşuyor. Kitapta birçok önemli kişinin 17-25 Aralık operasyonu ile ilgili kanaatleri yer almış. Fakat muhalif taraftan sadece Ali Bulaç'a yer verilmesini açıkçası doğru bulmuyorum. Cemaat tarafından da bazı yazarlar ile röportajlar yapmasını daha adilane bulabilirdim. Buna kitabı okumaya başladığınızda dikkat çekici yönlerden birisi röportaj yapılan kişilerin aynı kanaate sahip olmaları. Bu da hükümet tarafının algılanılmasını istediği şekilde algılanıldığını gösteriyor diyebilirim.

Kimler var peki röportaj yapılanlara (bazılarına) bakarsak, Fatih Tezcan, Fikri Akyüz, Yusuf Kaplan, Kazım Sağlam, Savcı Sayan, Uğur Işılak, Bülent Yıldırım, Ahmet Taşgetiren, Ali Bulaç ...
Tavsiye edebileceğim cinsten bir çalışma olmamış bana göre. Kitapta çünkü hemen hemen benzer değerlendirmeler var. Yine de günceli ve önemli şahsiyetlerin bu konudaki kanaatlerini öğrenmek açısından bakılabilir.

Kitap ile ilgili alınan notlara bir göz atalım:

Açıkçası birbirine yakın kanaatler kitapta serdedildiği ve daha önce bu kanaatleri paylaştığım için öne çıkan bir şey görebilmiş değilim.

14 Mayıs 2015 Perşembe

Paralelim Cemaatim Benim: Cemaatin İflası

Kitabın Adı: Cemaatin İflası
Yayınevi: Tekin Yayınları
Yazarı: Hanefi Avcı
Kitabı Bitiriş Tarihi: 12/5/15

İrfan'ın Notu:
Ne olacak bu savaşın hali! İşler gittikçe işin içinden çıkılmaz hale geliyor gibi görünüyor. Bir bakıyorsun hükümet tarafının önemli isimlerinden birisi "bütün basına el konulmalıdır, terör örgütü olarak bilinen bir yapının medyası olamaz" diyor, diğer taraftan "cemaat" olarak bilinen yapının hakimleri, savcıları tutuklanıyor, göz altına alınıyor, meslekten ihraç ediliyor ve o yapıya ait olan savcı ve avukatlar da karşı atağa geçerek tahliye girişimlerinde bulunuyorlar. Anlayacağınız işler iyice karışıyor. İşte tam bu sırada Hanefi Avcı bir kitapla tekrar döndü. Kitap gerçekten şok edici unsurlar içeriyor. Doğruysa durum gerçekten içler acısı. Buna rağmen bir eleştiri getirilecek olursa kitabın ismine getirebilirim. Cemaatin İflası ismini doğru bulmuyorum. O yapıyı isim vererek o yapının iflası diyebilirdi. Ama cemaat tabiri İslami bir tabir ve peygamberin "Allah'ın rahmet eli cemaatin üzerindedir" hadisi gereği cemaat kelimesini ulu orta her yerde kullanılmasını hele iflas kelimesi ile birlikte anılarak bir kitap ismi olarak konulmasını doğru bulmadığımı burada ifade edebilirim.

Kitap ile ilgili alınan notlara bir göz atalım:
Kitabın 24. sayfasında daha önce yazmış olduğu "Haliçte Yaşayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat" kitabından bir alıntı ile sıkı bir giriş yapıyor: "Ben demiştim kardeşim" anlamına gelecek şeyler söylüyor ... (sayfa 24)


Aynı şekilde kitabın 54. sayfasında bir bölüm var ki "Cemaatten Jandarmaya Hüseyin Albay Komplosu"eğer bu bölüm doğru ise ve anlattığı gibi gerçekleşmiş ise diğer komplolara ne denebilir bilmiyorum. Bu bölümü belki de iki defa okumanız lazım komplonun mantığını, amacını, yöntemini, şeklini anlayabilmek için. (sayfa 54)


Kitaptaki şu tesbitler hepimizin uykularını kaçıracak cinsten. Birlikte bakalım:
"Hukuka aykırı telefon dinlemeleri toplumu en fazla rahatsız eden şeylerden biri, aynı zamanda cemaatin en büyük gücü ve bilgi toplama yöntemidir. Cemaat mensuplarının en çok işlediği ve soruşturmaya en çok uğradığı suçlar, sahte isimler, uydurma suçlar ve İMEİ numaraları üzerinden yapılan hukuka aykırı telefon dinlemeleri. Aynı zamanda cemaatin polisi ve yargıyı kullanarak en yoğun başvurduğu yöntemlerden biri yine telefon dinlemeleridir.
Cemaat, telefonları başlıca iki amaçla dinledi; birincisi, hedef seçtiği kişileri saf dışı etmek, ikincisi, ülkede olup biten her şeyi öğrenmek, geniş bilgiye sahip olmak ve bu bilgiyle tüm ülkede otorite olmak. Diğer dinleme/izleme yöntemlerini kullansalar bile en fazla, en kolay, en etkin başvurdukları yöntem telefon dinlemeleri ve telefon HTS analizleridir." (sayfa, 71)


Aynı şekilde Mit tırları ile ilgili yapılan operasyonu da çok ciddi bir eleştiri süzgecinden geçiren Hanefi Avcı tehlikenin büyüklüğünü kitabı ile gözler önüne sermeye çalışmış.
Peki ikna edici mi? Bunu okuyucu durduğu yere göre de karar verebilir, bizim gibi meseleyi anlamaya çalışanlara göre biraz temkinli de yaklaşabilir, hükümete yakın duranlar açısından da farklı bir şekilde anlayabilir. Ama hizmet hareketi açısından durum herhalde çok vahim.



Ben yine de şu temel ilkeyi muhafaza etmemiz kanaatindeyim: 

Maide Suresi'nde belirtildiği gibi: Bir kavme olan kin adaletsizliğe sevk etmemeli. 

Hükümetin bu konuda silindir gibi gittiği sanki gözlerden kaçmıyor gibi. Kurunun yanında yaş yanması demek bir kavme olan kinin adaletsiz bir şekilde çözülmesi demektir. Aman dikkat diyorum.

Ayrıva bakınız:

http://izle7.com/ulketv/izle-10276-soz-bitmeden-hanefi-avci-27-mayis-2015.html


Paşa Paşa Hesap Gününe: Kenan Evren Öldü

12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren'in cenazesi toprağa verildi. Siyasilerden katılım olmayan cenaze törenine katılmayanlar kadar katılanlar da tartışıldı.
Devlet Mezarlığı'nda toprağa verilen Evren’in cenaze törenine Meclis'teki AKP, CHP, MHP ve HDP’den kimse katılmadı.
Cenaze törenine, Genelkurmay Başkanı Vekili ve Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Abdullah Atay ile eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Işık Koşaner, eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çevik Bir, eski bakanlardan İsmet Sezgin ile Mehmet Ağar, Fenerbahçe Kulübü 2. Başkanı Nihat Özdemir, eski Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Şen, eski Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak ile Afganistan Türkleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği yöneticileri de katıldı.
Ayrıca törende, Prof. Dr. Celal Şengör'ün “Sana müteşekkiriz. Nur içinde yat komutanım”yazılı çelengi ile Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli Savunma Bakanlığı, Evren ailesi ve Ergenekon Partisi'nin gönderdiği çelenkler dikkat çekti.
Odatv.com

İrfan'ın Yorumu:
12 Eylül 1980 darbesinin mimarı ile ilgili haberleri herkes gibi bizler de takip ettik. Türkiye'de herhalde Evren ve yaptıkları, o dönem ile alakalı yazılmadık bir şey kaldı mı bilmiyorum... O haberleri izlerken iki gazetecinin tavrı çok netti... Birisi televizyonda: "hakkımı helal etmiyorum, Allah rahmet eylesin de demiyorum" derken, bir başkası da "Allah rahmet etsin diyorum" diye tavrını açıkça belli ediyordu...
Yani sevenleri vardı, sevmeyenleri de... O zaman dünya hayatı ile ilgili söylenenler söylendiğine göre öldükten sonraki dönem ile ilgili neler olabileceğine dair bir fikir vermesi açısından sevenlerini ve sevmeyenlerini tatmin edeceğim bir hadisi sizlerle paylaşmakta sakınca görmüyorum. Ahirete, Allah inancına inanmayanlar da en azından 98 yıl yaşamış bir adamın başına gelebilecekleri "bilim kurgu" kafası ile izlemelerini salık veririm...
Biz inananlar için ise zaten sorun yok...
O halde bakalım öldükten sonra neler oluyor, merakla okuyalım ve görelim bakalım...

İmam Ahmed Müsned'de dedi ki: Bize Ebu Muaviye tahdis etti, bize Ahmeş el-Minhal b. Amr'dan tahdis etti, o Zazan'dan, o Bera b. Azib'den şöyle dediğini rivayet etti: 


Rasulullah (s.a) ile birlikte Ensar'dan bir adamın cenazesi için (kabristana) çıktık. Kabre vardığımız vakit henüz lahdi (mezarı) açılmamıştı. Rasulullah (s.a) oturdu biz de onun etrafında oturduk. Sanki başlarımız üzerinde kuşlar konmuş gibi (hareketsiz) idik. Elinde ise ucunu yere hafifçe vurduğu bir de sopa vardı. 

Başını kaldırdı ve: -iki yahut üç defa- kabir azabından Allah'a sığının buyurdu. Sonra şöyle dedi: 

Mümin bir kul artık dünya ile alakası kesilip ahirete yöneldiği zaman üzerine semadan yüzleri güneşi andıran bembeyaz yüzlü melekler iner. Beraberlerinde cennet kefenlerinden bir kefen, cennet kokularından hoş kokular da bulunur. Nihayet onun gözünün görebildiği bir uzaklıkta otururlar. Sonra ölüm meleği gelir ve başının yanında oturur:

Ey hoş nefis! Allah'tan bir mağfirete ve bir rızaya erişmek için çık der. 

Bunun üzerine onun ruhu çıkar ve kırbanın ağzından suyun damlası gibi akar. O melek de o ruhu alır. Onu alır almaz elinde gözkırpacak kadar bir süre dahi kalmadan öbür melekler onu alır, onlar o ruhu güzel kokulu kefene sararlar. Ondan yeryüzünde bulunmuş en hoş misk kokusu gibi bir koku çıkar. O ruhu alıp onunla yükselirler. 

Yer ile gök arasında her bir melek topluluğunun yanından geçtiklerinde mutlaka o melekler: Bu hoş ruh neyin nesidir derler. Onlar: Dünyada iken (insanların) ona verdikleri isimlerinin en güzelini söyleyerek filan oğlu filandır derler. 

Nihayet onu dünya semasına kadar ulaştırırlar. Onun için kapının açılmasını isterler. Kapı ona açılır. Her bir semadan o semanın mukarreb melekleri bir sonraki semaya onu teşyi ederler. Nihayet yedinci semaya ulaşırlar. Bu sefer yüce Allah: Kulumun kitabını illiyinde yazınız ve onu tekrar yere geri döndürünüz. Çünkü ben onları oradan yarattım, oraya iade ederim ve bir defa daha onları oradan çıkartırım buyurur. Bunun üzerine ruhu geri iade edilir. 

Ona iki melek gelip kendisini oturturlar ve ona: Rabbin kim derler. O, rabbim Allah'tır der. 

Ona: Dinin ne derler. O: Dinim İslam'dır der. 

Ona: Aranızda peygamber olarak gönderilen bu adam nedir derler, o: O Allah'ın rasulüdür der. 

Ona: Senin ilmin ne derler, o: Ben Allah'ın kitabını okudum, ona iman edip tasdik ettim der. 

Semadan bir münadi şöyle seslenir: Kulum doğru söyledi. Cennetten ona yaygı serin, cennetten ona elbise giydirin ve ona cennetten bir kapı açın buyurur. Arkasından cennetin esintisinden kokusundan ona gelir, gözünün uzandığı kadar kabri ona genişletilir. Kendisine yüzü güzel, elbisesi güzel, kokusu hoş bir adam gelerek: seni sevindirecek şeyleri müjdeliyorum. Bu sana vadolunan gündür der. 

Ona: Sen kimsin, senin yüzün hayır ile gelen kimselerin yüzü gibidir der. 

O: Ben senin salih amelinim der. Kişi: Rabbim, haydi kıyameti kopar da aileme malıma geri döneyim der.





Kafir kula gelince; 

O dünya ile alakasını koparıp ahirete yöneleceği sırada üzerine semadan beraberlerinde hayvan postları ile birlikte siyah yüzlü melekler iner. Gözünün görebileceği kadar uzak bir yerde otururlar. Arkasından ölüm meleği gelip başı ucunda oturur. 

Ey kötü nefis! Allah'tan bir gazab ve bir öfkeyle çık der. 

Bunun üzerine nefsi (ruhu) cesedine yayılır. 

O demir bir çubuğun ıslak yünden çekildiği gibi o ruhu çekip alır. 

Ruhunu aldıktan sonra bir göz kırpacak kadar dahi bir süre elinde bırakmayarak o ruhu o postların içerisine bırakır. Ondan yeryüzünde bulunmuş en kötü kokmuş bir leşin kokusu gibi bir koku gelir. Melekler o ruhu alıp yukarı çıkarlar. Yanlarından geçtikleri her bir melek grubu mutlaka bu kötü ruh da ne oluyor derler? 

Onlar dünya hayatında iken kendisine verilen isimlerin en çirkinini söyleyerek filan oğlu filandır derler. Sonunda o ruh ile dünya semasına kadar ulaşırlar. Onun için kapının açılması istenir. Ona kapı açılmaz. 

Sonra Rasulullah (s.a) : "Şüphesiz ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, onlar için göğün kapıları açılmaz ve deve iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle cezalandırırız" (Araf, 40) buyruğunu okudu. 

Şanı yüce Allah: "Bunun kitabını en alt yerde siccinde yazınız buyurur ve ruhu şiddetli bir şekilde fırlatılır. Sonra Rasulullah (s.a): "Allah'ı birleyen (Hanif)ler olarak, O'na ortak koşmaksızın. Kim Allah'a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir. (Hacc, 31) buyruğunu okudu. 

Ruhu cesedine iade edilir. Ona iki melek gelerek onu oturturlar. 

Ona: Rabbin kim derler. O: Hı, hı, bilmiyorum der. 

Ona: Dinin ne derler o: Hı, hı bilmiyorum der. 

Ona: Aranızda peygamber olarak gönderilen bu adam nedir derler. O: Hı, hı bilmiyorum der. 

Bunun üzerine semadan bir münadi şöyle seslenir: Kulum yalanlamış idi. Ona cehennemden bir döşek yayınız, ona cehennemden elbise giydiriniz, ona cehenneme açılan bir kapı açınız. Cehenneme oranın sıcağından ve deri gözeneklerinden içeriye işleyen hararetinden gelir. Kabri onun üzerine öyle bir daraltılır ki sonunda kaburga kemikleri birbirine girer. 

Yüzü çirkin, elbisesi çirkin, kötü kokan birisi ona gelerek: Hoşuna gitmeyecek şeyleri sana söyleyeyim. İşte bu (dünyada iken) sana vadolunan gündür der. 

O: Senin yüzün kötülük getirenin yüzüne benziyor, sen kimsin der. O: Ben senin kötü amelinim der. O: Rabbim kıyamet kopmasın der." 



Ben (İbn Teymiyye) derim ki: Bunu Bera b. A'zib'den Zazan'dan başka birileri de rivayet etmiştir ki Adiy b. Sabit, Muhammed b. Ukbe ve Mücahid bunlardandır. [1]] [2]



[1] Abdürrezzak, 6737; İbn Ebu Şeybe, III, 380-382; Ahmed, IV, 287, 288, 295, 296; Tayalisi, 753; Ebu Davud, 4753; İbn Cerir, XIII, 215-218; Hakim, I, 37-40; İbn Hibban -İhsan-, 3117. Hadis meşhur ve sahihtir. Bazıları Zazan'ın Bera'dan hadis dinlememiş olduğunu belirterek illetli olduğunu söylemiş iseler de bu illeti büyük imam İbnül Kayyim Ebu Avane'nin Sahihi'nde Zaza'nın Bera'dan hadis dinlemesinin sabit olduğunu belirtmiş olduğunu söyleyerek reddetmiştir.
[2] (Mecmuul Fetava), V, 439-442.

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Paralel Evren'de İn Teoremi: İn

Kitabın Adı: İn

Yayınevi: Kırmızı Kedi

Yazarı: Sabri Uzun

Kitabı Bitiriş Tarihi: 9/5/15

İrfan'ın Notu:
Çok yoğun geçiyor. Bu yoğunlukta ortaya çıkan belgeler, bilgiler, izlediğimiz görüntüler... Akıl alır gibi değil. Özellikle adalet duygumu yitirmemek için okuduğum, izlediğim, baktığım bütün meselelerde o camiadan çıkmış ve insaflı olarak da bildiğim Hüseyin Gülerce'nin kanaatlerini de takip etmeye çalışıyorum. Bu yüzden pazar günleri Ortak Akıl programı referans çizgim ya da nirengi noktam oluyor diyebilirim.

Hükümet tarafının fanatikleri ile cemaat tarafının fanatiklerini ayırarak olayları sakin bir kafa ile takip etmek istiyorsanız Hüseyin Gülerce'yi takip edin derim. Bununla birlikte fanatiklerin yaklaşımları da size savaşın boyutları açısından bilgilendirici olur.

Ama yakınlarda çıkan kitaplardan da bigane kalmamanız için en fazla gündemde olan iki kişinin kitaplarını da tavsiye ederim. Birisi Sabri Uzun diğeri de Hanefi Avcı. Arka arkaya okuduğum paralel bilgilendirme kitaplarına devam diyorum başka da bir şey demiyorum...

Kitap ile ilgili alınan notlara bir göz atalım:
İlk önce kitapta Sabri Uzun'un Fetullah Gülen'den alıntıladığı şok edici kaydın çözümü:

"Adliyede, Mülkiye'de mevcut olanlar mevcudiyetlerini korumazlarsa, arkadan gelenlerin mevcudiyetini koruyamayız. Bir taraftan o kanun ve kuralları, diğer taraftan da kanun ve kural adamı olma imajını kullanmalıyız. Yani sizi gören, 'Bunlar kurallara harfiyyen riayet ediyorlar' demeli ... Ta ilerilere gitmeli, can damarları içinde dolaşmalıyız. Cepheleri öğrenmeleri lazım arkadaşlarımızın... Hukuk sistemini didik didik etmeliler. Sistemin püf noktalarını bilmeleri lazım. Biz de çalışıp onları istifade edecekleri mevkilere getirmeliyiz. Dikkatli olmalıyız. Erken harekete geçersek tepemize binerler. Durmadan hazırlanmalıyız. Zamanı gelince, uygun boşluk bulunca maratona geçeriz. Devlet memuru arkadaşlarımız  kahramanlık yapamazlar. Erken vuruş yaparlarsa dünya başlarını ezer. Bütün anayasal müesselerdeki güç ve kuvveti cephemize çekeceğimiz ana kadar her adım erken sayılır." (sayfa 19).

Ve 2002'den sonraya dair Uzun'un yaptığı enteresan bir tespit:

"Cemaat, Türkiye'de Kasım 2002'de iktidara gelen Ak Parti hükümetinin, er geç askerler tarafından iktidardan uzaklaştırılacağına inanıyordu. Muhtemel bir Ak Parti-Asker çatışması durumunda da Cemaat'in bürokrat kadrolarının harcanmasını istemiyoru. Bu nedenle Cemaat, 2002-2005 yılları arasında hiçbir "imamının" bürokraside görev almasını istemedi. Geçen zaman içinde Ak Parti hükümetinin, beraber çalıştığı bürokratlarla "başarılı" olduğunu görünce yeni bir taktik belirledi; ihbar mektubu ve ihbar elektronik postalarıyla o bürokkatlar görevden alınıp, yerlerine Cemaat imamları getirilmeye başlandı." (Sayfa, 37)


Ve daha nice olaylar ile ilgili çarpıcı tesbitler. Türkiye'de neler olmuş, neler oluyor. Hayır hayır uzak bir tarihten bahsetmiyorum, inanmayacaksınız ama yakın tarihten de bahsetmiyorum... An'dan bahsediyorum... Paralel okumalara devam diyorum...

5 Mayıs 2015 Salı

Paralelin Dibisin Be: 100 Soruda Fetullah Gülen ve Hareketi

Kitabın Adı: 100 Soruda Fethullah Gülen ve Hareketi

Yayınevi: Timaş

Hazırlayan: Doğu Ergil

Kitabı Bitiriş Tarihi: 04 Mayıs 2015 Pazartesi

İrfan'ın Notu:
Hükümet ile Fetullah Gülen cemaati arasındaki savaş paralel boyutlarda hızla devam ediyor. Paralel okumalar serisinde Fetullah Gülen ve hareketini daha yakından tanımak için güvenilir bir yazara ihtiyaç vardı. Bu da sanırım Doğu Ergil olsa gerek. Her ne kadar bu kavgada bir taraf olsanız da iki tarafı da iyi tanımanız lazım ki bir kanaate sahip olabilesiniz. Bu kavganın sonuçları her ne kadar birinci derecede iki tarafı etkilese de hükümet görünür bir halde ise daha iyi tanınması gereken harekete de ancak kitaplar vasıtası ile yaklaşılabilir. Bu da güvenilir bir yazar eliyle olsa gerek. Doğu Ergil'in "Kürt Raporu" kitabı hem çok ses getirmişti hem de konuşulmayanlar bu yazar eli ile konuşulur hale gelmişti. Kanaatimce Doğu Ergil'in bu kitabı bazı sorulara açıklık getirir.

Kitap ile ilgili alınan notlara bir göz atalım:
İlk önce Doğu Ergil'in kitaba girişteki izlenimi ilgi çekici. Katılırsınız katılmazsınız ama ilgi çekici. Hep birlikte bakalım:

"Fethullah Gülen bir Türk Rönesansı önermektedir ve bunun için önce toplumumuzun kendi içinde barışa ve huzura kavuşması gerektiğini savunmaktadır. Dayatmaya değil, kabule yaslanan bir yurttaşlık hukuku, zora değil, benimsemeye dayanan bir ahlak telakkisi; lütuf beklemeye değil, çalışıp üretip paylaşmaya bağlı bir dayanışma anlayışı ve her şeyden önce bireyin kendisinden olduğu kadar toplumun tümünden sorumlu olduğu önerisi, geniş bir kesime cazip gelmiştir. Teklif edilen 'devletin milleti' olmak değil, vatandaşların ortaklığına dayanan bir millet ve düzen fikridir."
Yahudilerle ilgili kanaatine bir bakalım. Fetullah Gülen ne söylemiş:
"Sözgelimi, eski vaazlarımda yahudilerin sebebiyet verdiği sorunları genellemeci bir üslupla değerlendirir, bazı ayet ve hadisleri bu çerçevede yorumlardım. Ama 90'lı yıllardan sonra içine girilen diyalog sürecinde bu yaklaşımdan uzaklaştım." (sayfa 20)

Bu yapının ve liderinin empati yaklaşımına da bir bakalım:
"... Empati, yani kendini başkasının yerine koyabilme, onun acılarını paylaşabilme yetisi, Gülen felsefesinin en önemli değerlerinden biri ve üyelerinden beklentisidir. İnsanları ayrımsız kucaklayabilme kapasitesi, bireyi insanlık idealine yaklaştırdığı kadar Allah'a da yaklaştırır." (sayfa 32) Bu ne kadar gerçekçi okuyucunun ve bu yapı ile bir türlü yolları kesişmiş insanların takdirine bırakalım.

Demokrasi ve Allah'ın hakimiyeti ve milletin hakimiyeti meselesine bakış şu cümlelerle özetlenebilir:
"Demokrasi, halk hakimiyetine dayalı bir sistem demektir. 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir' sözüyle seslendirilen ... husus demokrasidir. Bu söz, hakimiyetin -haşa- Allah'tan alınarak insanlara verilmesi demek de değildir. Aksine, hakimiyetin Allah tarafından, kaba kuvvet temsilcilerinin elinden alınıp millete verilmiş olduğunu belirtmektedir..." (sayfa 89)

Ahilik felsefesinin altı temel ilkesi ile bu hareketi bir bütüncül olarak gören Doğu Ergil hocama bu kanaatinin şu sıralarda da aynen geçerli olup olmadığını sormak isterdim. Ciddi bir savaş veriliyor ve cemaat bir gıdım dahi geri adım atmıyor. Uzlaşmacı, diyalogcu, anlayışlı, diğergamlı vs. daha birçok güzel haslete sahip cemaatin liderinin beddua seanslarını dinleyince insan ürperiyor ve haklı olarak bu hareketi sorguluyor.

Ahilik felsefesi ile ilgili:
"1. Elini açık tut (paylaş)
2. Sofranı açık tut (cömert ol)
3. Kapını açık tut (konuksever ol)
4. Gözünü bağlı tut (Başkalarının hatalarını görmezden gel, arsız olma)
5. Beline sahip ol (namuslu ol)
6. Diline sahip ol (iftira etme, kimseye hakaret etme, terbiyeli ol)" (sayfa 364)
Kitap bu hareket ve lideri ile doyurucu bir bilgiye sahip. Ne kadar inandırıcı bu da okuyucuya ait...