İrfan'ın Yorumu:
Bugün mail kutuma gelen maili burada paylaşmanın uygun olacağını düşünüyorum. Sizi Çinli müslüman ile başbaşa bırakayım
ÇİNLİ MÜSLÜMAN
Bundan altı, yedi ay önce Çin'in değişik bölgelerindenon kişi İstanbul'a gelir. Bu on kişi sıradan insanlar değildir. Bunların ortaközelikleri yeni Müslüman olmalarıdır. Umre için İstanbul üzerinden Arabistan'agideceklerdi. Hepsi de yeni Müslüman olmuş… Kimi yirmi gün önce, kimi bir ay,en uzağı iki ay önce
Müslüman olmuştu. Ne yeterince İslâmî bilgileri vardı, ne de yapacakları umre ile ilgili bir bilgileri. Yanlarına, kendilerineyardımcı olacak, hem Çince'yi, hem Arapça'yı iyi bilen, hem de İslâmî bilgisi olan birini rehber olarakalacaklardı. Mevlâ'mızın takdiri, Türkistan'dakiÇin zulmünden kaçıp İstanbul'a yerleşmiş bir Uygur kardeşimiz, bu on Çinliye rehber oldu. Bundan sonrahâdiseyi bu kardeşimizden dileyelim. Bahsi geçenkardeşimiz şu anda bizim yanımızda bulunmaktadır. "Yeni Müslüman olmuş bu on Çinli ile birlikte yolaçıktık. Kısa zamanda aramızda iyi bir dostlukkuruldu. Yeni mü'min olmuş bu insanlar, büyük bir heyecan yaşıyorlardı. Hiçbirininİslâmî bilgisi yoktu. Hatta namazda okuyacakları sûreleri bilmedikleri
gibi Fatiha'yı bile bilmiyorlardı. Bazı zikirleriyaptırmaya çalışıyor, ancak Çince telâffuz zorolduğu için zikirleri tam okuyamıyorlardı.
Namazlardasadece "Elhamdülillah, Allahu Ekber" diyebiliyorlardı. Bana sormuşlardı "Neyapalım?" diye. Ben de onların kimine "Elhamdülillah", kimine"Lâ ilâhe illallah" ve benzerizikirleri öğretmeye çalışıyordum. Onlar da namazlarda bunları söylüyorlardı.
Önce Mekke'ye gittik. Kâbe'de onların hâli görülmeyedeğerdi. Yeni doğmuş çocuklar misali heyecan veneşe içinde, kâh ağlıyor, kâh gülüyorlardı. İsimlerini değiştirmiştik: Muhammed (Çan Çing) Hasan, (Çun Fang) gibiher biri yeni ismi ile çağırılıyordu.
On Çinli kardeşimizden biri olan Muhammed de bir farklılık vardı. Bu durum dikkatimi çekmişti. Her namazını gözleri yaşlı olarak bitiriyordu. İyice dikkat ettim, evet, Muhammed namazlarında ağlıyordu. Bana da sürekli sorularsoruyorlar, İslâm hakkında bilgi ediniyorlardı. Ben de bildiğim kadarıyla onlara bilgiler veriyordum.
Birgün Muhammed sordu:
İçki nedir, İçkiye dinimiz nasıl bakar?
– Rabbimiz içkiyi kesin olarak yasaklamıştır, içilmesi,yapılması, taşınması,satılması yasaktır.
Kaldığımız otele gelmiştik. Muhammed bir telefonedeceğini söyledi ve ona memleketine telefonetme imkânı sağladık. Çin'deki kardeşini arıyordu, kardeşine aynen şöyle diyordu:
– İçki fabrikamızı kapat, Allah'ımız öyle emretmiş. Bize bu emre uymak düşer.
Kardeşi bunu yapamayacağını, birçok bağlantısınınolduğunu, durup dururken, kapatırlarsa, yüzbinlerce dolar zarar edeceklerini, hiç olmazsa kendisine biraz zaman vermesini söyler. Fakat Muhammed kararlıdır:
– Allah emretmiş, bize uymak düşer. Fabrikayı hemenkapat, ben gelince borçları hallederim. İçkifabrikası kapanıyor.
Mekke'deki ibadetlerimize devam ediyoruz. Yine bir gün bana sordukları sorularda çıkardıkları bir neticeyi açıklarlar:
– Kadın modası, kadınları yarı çıplak resmetmek gibifaaliyetler de dinimizde yasak mıdır?
– Evet yasaktır. Aynı gün ötele geldiğimizde yine Çin'iaradı ve bu sefer de kardeşine moda evininkapatılması emrini verdi. Kardeşi yine itiraz etti, ancak Muhammed ne itiraz dinledi, ne de kararından vazgeçti.
– Rabbimiz emretti ise, bize bu emre uymak düşer.
Mekke'deki ziyaretimizi bitirdik ve Medine'ye gittik.Medine'de bir sabah namazı…
Efendimizin "Burası cennet bahçesidir."buyurduğu yerde sabah namazının fazını kılıyoruz.Muhammed benim yanımda. Diğer Çinli kardeşlerimizle aynı saftayız. İlk secdeye varıyoruz, secdeden kalkıyoruz, ikinci secdeyevarıyoruz, sonra kıyama kalkıyoruz. O da ne?Muhammed hâlâ secdede, kalkmadı. Tekrar secde ediyoruz, ettahiyyatı okuyoruz ve selâm veriyoruz. Muhammed hâlâsecdede. Düşündüm ki, yorgunluktan ve uykusuzluktan bazen insana birgeçkinlik geliyor, Muhammed'e de secdede böylebir şey oldu, uyudu. Elimi uzattım, omzuna dokundum ve hafifçe çekeyim dedim ki, sağ tarafının üzerine yuvarlandı. Muhammed'in ölmüşolabileceğini düşündüm. Olay duyulmuştu. Görevliler müdahalede bulundular, dışarıçıkardılar, bir ambulansa koyarak hastaneyegötürdüler. Biz de gittik. Hastanedeki ilk muayenede çoktan vefat ettiğini söylediler. Muhammed'i hastanenin morguna kaldırdılar.
Çinli kardeşlerimle birlikte hastanenin önünde neyapacağımızı bilemez bir hâlde üzüntü içinde bulunuyorduk.
O sırada bir araba ile makam mevki sahibi bir zat geldi. Herkes onuhürmetle karşıladı, sonradan öğrendik ki bu zat Medine'nin ileri gelen yöneticilerinden biri idi. Hastane yetkililerine sordu:
"Bugün burada ölen bir Çinli var mı?""Evet", cevabını alınca şu açıklamada bulundu:
"Dün gece Efendimiz rüyamda bana göründü vebuyurdular ki, "Yarın burada bir Çinli kardeşimvefat edecek, onun cenazesi ile ilgilenin."
Bir anda her şey değişti. Muhammed'i morgdan aldılar,bir devlet yetkilisine yapılanlardan dahafazlasını yaptılar. Cennetü'l Bakî'ye defnettiler.
Buhâdiseyi bizzat yaşayan ve onlara rehberlik yapan Doğu Türkistanlı
kardeşimiz hâdiseyi buşekilde anlattı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder