Dün bir çok televizyon kanalının beraber
düzenledikleri Van depremindeki mağdurlar yararına bir yardım kampanyası vardı.
Sanatçılar, televizyon yetkilileri, gençler vs. Bu ülkenin sevmediğim,
düşüncelerini tasvip etmediğim, televizyon programlarında fesadı yaymaktan
başka bir iş yapmayan bu güruh, çok ama çok hayırlı bir işe imza atmıştı.
Yiğidi öldürelim ama hakkını yemeyelim.
Ameller niyetlere göredir, insanlar tek yürek olmuş ellerinden geldiğince Van için bir şeyler yapmanın telaşı içerisindeydi. Bu toprakların insanlarının içinde var olan, fıtraten de bunun emarelerini gördüğümüz o güzel şeyler ortaya çıkmıştı. Bugün bardağın dolu tarafından baktığımızda neler gördük neler. Ama beni çok etkileyen bir hanımın söylediği söz bu yazıyı yazmama vesile oldu diyebilirim.
Benim yardım yapabilecek herhangi bir şeyim yok. Yalnızca mememde süt var, onu bir bebeğe verebilirim. Bunun için ne yapılması gerekiyorsa, hazırım.
Düşünebiliyor musunuz; "mememde süt var onu verebilirim. Ancak onu verebilecek gücüm var."
Bu topraklarda doğu bölgesinin insanlarına çok zulmedildi. Devlet, sistem, ergenekon, iktidar sahipleri, adını ne koyarsanız koyun, oranın insanına zulmün en büyüğünü layık gördü. Yok saydı. Dilini yok saydı, dinini yok saydı, kimliğini yok saydı, kültürünü yok saydı. Batıdaki insanların bundan da haberi olmadı maalesef.
Batıdaki insanların bu olanlardan haberinin olmamasının en büyük sebeblerinin başında medya, basın ve onların tepesinde oturan insan kılıklı, kravatlı, medeniyet elbisesine bürünmüş alçaklar oturuyordu. Batı insanı doğuda ne olduğunu gerçekten bilmiyordu. Ben kendimden biliyorum, 22 yaşına kadar Kürt diye bir ırkın varlığından haberim yoktu. Bir firmada iş başı yaptım, aa bir de ne göreyim, firma sahibi Zaza. Yani bu ülkede Türk var eyvallah ama Kürt de varmış, Zaza da varmış, Gürcü de varmış, Ermeni de varmış, Rum da varmış, varmış ha varmış.
Yok sayma ve yok etme siyasetinin sonucunda hastalıklar da zuhur etti tabi. PKK çıktı, ASALA çıktı, ERGENEKON çıktı, SUSURLUK çıktı, JİTEM çıktı...
Ama bu depreme kadar bu insanların varlığını, sıkıntılarını yeni yeni öğrenmeye başlamıştık ki, yurdum insanı yine yapacağını yaptı, zalimin yanında değil, mazlumun yanında yer almayı tercih etti. Mağdurun yanında memesindeki sütünü vermeyi dahi tercih etti.
Umulur ki bu musibet, hayırlara vesile olur, ortak paydamız olan İslami bilinçlenmenin yolunu ardına kadar açar, merhametin nefretten daha önde giden bir at olduğunu ve bu ata binilmesi gerektiğini anlarız.
İnsanlardan umudumuzu kesmeyelim, bu insanların hamurunda İslam var, fıtratları bunu haykırıyor zaten. Kırmadan, dökmeden hakkı haykırmanın, hakkı hak olarak dile getirmenin yollarını arayalım. Ezilmeden dik duralım.
Rabbim Tebbet Suresi'nde iki kişinin ismini zikrederek hayatta iken onların cehennemlik olduklarını beyan etti. Ebu Leheb ve karısı. Fakat ondan sonraki insanların potansiyel olarak bu dine girebilecekleri gerçeğini asla unutmayalım. Kim olursa olsun. Bunlar dün çaktığım insan da olabilir, bugün ve yarın da olabilir.
Mazlumun dini sorulmaz kabilinden, Van'daki mazlum halk için eğer kadınsak mememizde süt varsa onu verelim, erkeksek hangi yeteneğimiz varsa onu kullanalım. Çünkü dün erkeğin birisi kağıt toplayarak destek olmaya çalışırken, kadının birisi de memesindeki süt ile destek olmaya çalışıyordu. Unutmayın, öyle bir Rabbe iman ediyoruz ki, kötü bir iş yapan kadının susuzluktan dili çıkmış bir köpeğe kendi içmesi gereken suyu vermesi dahi onun cennete girmesine vesile olabiliyor. Hangi hayrın bizi kurtaracağını bilemeyiz ve Rabbim hangisini kabul edecek onu da.
O sebebten ötürü Van için Van Minute diyorum.
Ameller niyetlere göredir, insanlar tek yürek olmuş ellerinden geldiğince Van için bir şeyler yapmanın telaşı içerisindeydi. Bu toprakların insanlarının içinde var olan, fıtraten de bunun emarelerini gördüğümüz o güzel şeyler ortaya çıkmıştı. Bugün bardağın dolu tarafından baktığımızda neler gördük neler. Ama beni çok etkileyen bir hanımın söylediği söz bu yazıyı yazmama vesile oldu diyebilirim.
Benim yardım yapabilecek herhangi bir şeyim yok. Yalnızca mememde süt var, onu bir bebeğe verebilirim. Bunun için ne yapılması gerekiyorsa, hazırım.
Düşünebiliyor musunuz; "mememde süt var onu verebilirim. Ancak onu verebilecek gücüm var."
Bu topraklarda doğu bölgesinin insanlarına çok zulmedildi. Devlet, sistem, ergenekon, iktidar sahipleri, adını ne koyarsanız koyun, oranın insanına zulmün en büyüğünü layık gördü. Yok saydı. Dilini yok saydı, dinini yok saydı, kimliğini yok saydı, kültürünü yok saydı. Batıdaki insanların bundan da haberi olmadı maalesef.
Batıdaki insanların bu olanlardan haberinin olmamasının en büyük sebeblerinin başında medya, basın ve onların tepesinde oturan insan kılıklı, kravatlı, medeniyet elbisesine bürünmüş alçaklar oturuyordu. Batı insanı doğuda ne olduğunu gerçekten bilmiyordu. Ben kendimden biliyorum, 22 yaşına kadar Kürt diye bir ırkın varlığından haberim yoktu. Bir firmada iş başı yaptım, aa bir de ne göreyim, firma sahibi Zaza. Yani bu ülkede Türk var eyvallah ama Kürt de varmış, Zaza da varmış, Gürcü de varmış, Ermeni de varmış, Rum da varmış, varmış ha varmış.
Yok sayma ve yok etme siyasetinin sonucunda hastalıklar da zuhur etti tabi. PKK çıktı, ASALA çıktı, ERGENEKON çıktı, SUSURLUK çıktı, JİTEM çıktı...
Ama bu depreme kadar bu insanların varlığını, sıkıntılarını yeni yeni öğrenmeye başlamıştık ki, yurdum insanı yine yapacağını yaptı, zalimin yanında değil, mazlumun yanında yer almayı tercih etti. Mağdurun yanında memesindeki sütünü vermeyi dahi tercih etti.
Umulur ki bu musibet, hayırlara vesile olur, ortak paydamız olan İslami bilinçlenmenin yolunu ardına kadar açar, merhametin nefretten daha önde giden bir at olduğunu ve bu ata binilmesi gerektiğini anlarız.
İnsanlardan umudumuzu kesmeyelim, bu insanların hamurunda İslam var, fıtratları bunu haykırıyor zaten. Kırmadan, dökmeden hakkı haykırmanın, hakkı hak olarak dile getirmenin yollarını arayalım. Ezilmeden dik duralım.
Rabbim Tebbet Suresi'nde iki kişinin ismini zikrederek hayatta iken onların cehennemlik olduklarını beyan etti. Ebu Leheb ve karısı. Fakat ondan sonraki insanların potansiyel olarak bu dine girebilecekleri gerçeğini asla unutmayalım. Kim olursa olsun. Bunlar dün çaktığım insan da olabilir, bugün ve yarın da olabilir.
Mazlumun dini sorulmaz kabilinden, Van'daki mazlum halk için eğer kadınsak mememizde süt varsa onu verelim, erkeksek hangi yeteneğimiz varsa onu kullanalım. Çünkü dün erkeğin birisi kağıt toplayarak destek olmaya çalışırken, kadının birisi de memesindeki süt ile destek olmaya çalışıyordu. Unutmayın, öyle bir Rabbe iman ediyoruz ki, kötü bir iş yapan kadının susuzluktan dili çıkmış bir köpeğe kendi içmesi gereken suyu vermesi dahi onun cennete girmesine vesile olabiliyor. Hangi hayrın bizi kurtaracağını bilemeyiz ve Rabbim hangisini kabul edecek onu da.
O sebebten ötürü Van için Van Minute diyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder